Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mayıs '09

 
Kategori
Çalışma Yaşamı
 

Sözünde duran yönetici

Sevgili dostum,

Gençsin, dinamiksin, genç yaşta yönetici olmanın sevincini yaşamaktasın. Bu insan olmanın, bu güzel ülkeye hizmet etmenin, onları sevmenin, saymanın ve onların da senin gibi gelişmesi, güzel görevlere gelmesi için çaba harcanmaktasın. Ne güzel duygu insanları sevmek ve onlara hizmet etmek aşkı. Bu makama geldiğinden dolayı seni kutlarım.

Genç dostum,

Tam 8 yıl ilköğretimde okudun. 8 yılın sekiz ayı okulda toplam 64 ay eder. 64 ay dile kolay bir zaman, ama bu 64 ayın her biri bir çile oldu belki sana. Geceleri sınava hazırlanırken, ödevini yaparken uyuyamadın. Çalıştın. Başkaları kahvehanelerde okey oynarken, sen kitap okudun.. Daha çok bilgili olmak için çaba harcadın. Hayatın pek çok nimetini sırf okumak makamlara gelmek, insanlara faydalı olmak istedin.

Can dostum genç yönetici,

Sonra lisede 3 veya 4 yıl okudun. Bu da eder 32 ay. Bu 32 ayda neler çektiğini, sınavlara nasıl hazırlandığını, o yollardan geçmiş bir ağabey olarak ben de yaşadım. Hatta, sabahlara kadar düşündüğüm anlar, ağladığım günler, güldüğüm geceler oldu. Uykusuz kaldığım zamanlar gelip geçti. Tıpkı senin yaşadıkların gibi.

Can dostum,

Lisede bitti 64 artı 32 ay eder 88 ay, sonra Üniversiteye geldin. Buraya gelebilmek için, gene lise boyu hafta içi okul, hafta sonu dershaneye gittin. Tatil bile yapamadın yıllarca. Memleket aşkı, sevgisi ve insanlık sevgisi “ Yaratılanı sevdim ben, yaratandan ötürü..” düsturu ile seni tatil yapmaktan alıkoydu. Atalarımızın “ Genç iken çalışan ihtiyarken rahat eder “ düsturu ile ya çalıştın. Artık Üniversiteliyim dedin. Burada 4 senede 32 ay gene var. Bunu da 88 aya eklersek ne eder 120 ay eder. Toplasan tam 10 sene. Buna ben kursları, özel eğitimleri saymıyorum. İnsan ömrünün 70 sene olduğu bu ülkede sen tam 10 yılını, hayatının 7 de birini eğitime verdin. Bu eğitim asla küçümsenemez. Buraya kadar gelmenden dolayı seni tekrar tebrik ederim. Candan kucaklarım. Bağrıma basarım.

Genç dostum,

Şimdi bunları aşarak bir ilçe yönetecek adam oldun. Bu ilçe senden sorulmakta, bu ilçenin okula gidemeyen genç kızından, babası tarafından “ Kız kısmı okuyup da ne olacak, eninde sonunda kocaya varacak” diyen babayı ikna edecek “ Kardeşim okumuş insanla okumamış insan bir olur mu Allah bile ‘ Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu’ diye sana sormakta. Kızın gene evlensin ama bilinçli ve bilgili evlensin. Kızın senden, torunun kızından daha eğitimli ve bilgili olsun. Bu ülke ancak böyle yükselecek” diyerek ikna edecek gene sensin. Senden umutluyum, Sana mektup yazmaktan mutluyum.

Sevgili Kardeşim,

Hayatımda pek çok yönetici ile muhatap oldum. Benim hayatımda bana en çok tesir eden insanlar, yöneticiler, samimi olanlar, bana söz vermişse sözünde duranlar olmuştur. Bu tür insanları o kadar sevmişimdir ki, çevremde yetişen gençlere hep onlardan bahsetmişimdir. Onlar gibi olun, onlar gibi yaşayın, onlar gibi sevin. Gözlerinizdeki ışıltılar onlar gibi olsun diye. Umarım sende aynı ışıltıyı, aynı sevgiyi yaşarsın.

Sevgili Kardeşim,

Hayatta gene bize söz veren, bizi umutla dolduran ama sonunda sözünde durmayan çok yönetici ile de muhatap oldum. Bekledim umutla, sabırla, merakla sözlerini tutmalarını. Beni gerçekten adam yerine koydular mı? Vatandaş olarak kabullendiler mi? Sözlerinde tutacaklar mı? Bu bekleyiş bazen aylar sürdü. Bazen yıllar sürdü. Bazen bir ömür sürdü. “Umut fakirin ekmeği ye Memedim ye” misali bekledim. Bekledim ki sözünde dursunlar. Ama sözünde duramayan insanlardan uzaklaştım zamanla. Bu soğukluk onlara da dokundu ama, başkalarına verilen sözler tutulurken, bana verilen sözlerin tutulmaması her zaman beni üzdü.

Can dost,

Belki de onlar söz vermeyi basit bir eylem olarak gördüler. Ancak 120 ay eğitim alan insana bu eğitimleri boyunca kim bilir kaç kere sözde durmayan insanın ne fena, ne kadar da sorumsuz, ruhsuz olduğu anlatıldı. Ama onlar duyduklarını unuttular. Sonra da duyamayan insanları küçümsediler. Sana sorayım buradan “ Duymayanla, duyduğunu hemen unutan, verdiği sözü yerine getirmeyen insan arasında ne fark var ? Bence engelli duymayan, görmeyen insan değil, verdiği sözde durmayan insandır.

Sevgili dost,

Diyeceksin ki, “ Ne yani Hocam, bizler insan olarak söz vermeyelim mi ? “ Tabii ki söz vermek erdemli bir davranıştır.Ama verilen sözde durmamak, yapamayacağın işleri söylemek, insanların sana olan sevgisini, saygısını ve devleti temsil eden sana olan saygı ile devlete olan güveni de sarsar. Belki sen farkına varamazsın ama devlete sarsılan güven, insana sarsılan güvenden daha acı, daha kötü olabilir. Bu yüzden devleti temsil ettiğinin ve vereceğin sözün de devlet sözü olduğunu sakın unutma.

Can dostum,

Zaten bu ülkenin düşmanları da pusuda, halkın devlete olan güvenini sarmak için beklemekteler.. Buna genç yönetici olarak sen dikkat etmelisin. Vereceğin her sözün takipçisi olmalısın. “ Fırat!a ta oğlak düşse yarın bunun hesabını nasıl vereceğim” diye Hz. Ömer’in adaleti içimizde olmalı .

Can dostum,

“Sözde durmak” bence aynı zamanda “ özde durmak” ile eşdeğerdedir. Sözüne sahip çıkamayan, verdiği sözüne sahip olamayan, başkalarına umut aşılayarak, onları sonradan arayıp sormayan sorumsuz bir yönetici, aynı zamanda özü ile tezat teşkil eden yöneticidir. Şunu unutma ki, o makamda kalana kadar sana saygı duyanlar, o makamdan gittiğin gün sana bakmazlar bile. İşte sözünde duranlara ise, o insanlar ölene kadar saygı duyarlar. Bunu yaşadıkça senden göreceksin.

Can dostum,

Sen gençsin, yenisin, ilerleyecek, daha büyük makamlara da geleceksin kaderde varsa. Ben sana derim ki, gel makamların büyüdükçe sende büyü “ sözünde duran yönetici “ olarak tanısın insanlar seni. Öyle sevsinler ve ansınlar. Çevrendeki gençler ve çocuklar ile ilerde daha büyük makamlarda karşılaştığın zaman seni “ Bu adam sözünde duran insandı “ diyerek seni ansınlar ve çevrelerine de anlatsınlar. Güzel olmaz mı ? Bak nasıl da hoşuna gitti. O zaman, vereceğin sözlere dikkat ederek, yerine getirmeyeceğin sözü, bir ameleye, çöpçüye dahi olsa verme tamam mı ?

Can dostum sevgili genç yönetici Kardeşim,

Biliyorum ki, ben sana bunu yazarken seninle beraber, geçmişte önce küçük yönetici olmuş, sonra büyüyerek, belki de ulaşılacak en yüksek makama da ulaşan insanlarda okuyacak ve benim ne demek istediğimi çok iyi anlayacaklardır. Umarım sadece onlar anlamaz ve onlarla beraber sende anlar ve uygularsın.

Can dost ,

Söz ağızdan bir defa çıkar. Mermi gibi. Merminin açacağı yaralar belki düzelir, kapanır ama ağızdan çıkacak söz, kötü olmasa da küfür olmasa da, ileriye dönelik yapılması gereken bir şeye dairse ve o iş yapılmazsa sana vereceği zarar silahtan çıkacak mermiden daha etkili olacaktır. Bilmem anlıyor musun. Vücudu yaralarla dolu insan olacağına sağlam ve sözünün eri insan olarak yaşamak sana daha çok sevk versin.

Can dostum,

Bugüne kadar bana söz verip de sözünü yerine getirmeyenler yüreğimde büyük yaralar açtılar. Ama ben onların toyluğuna vererek devlete küsmedim, “ İlerde her şey güzel olacak” umudumu her zaman muhafaza ettim. Ama verilen sözlerden yaralanan insanlar her zaman benim kadar sabredemez.

Can dostum genç yönetici,

Sen ilerde tarihe geçecek insansın. İsterim ki, “ Her sözünü yerine getirerek büyüyen ve verdiği sözlerle devleşen yönetici olarak tarihe geç.” Bunu başaracak muhtaç olduğun kudret damarlarında dolaşan asil kanda mevcuttur.

Muhabbetle kucaklarım seni.

TURAN YALÇIN-TOKAT

 
Toplam blog
: 1096
: 1558
Kayıt tarihi
: 28.12.07
 
 

1967 Tokat'ın  Pazar ilçesi doğumluyum. İşitme engelliyim. İstanbul Üniversitesi iktisat Fakültes..