Sudan'dan verimli toprak kiralayan Türkiye, tarımda dışa açılıyor!

Bir zamanlar dünyada kendi kendine yetebilen beş ülkeden birisiyiz diye övünür, ardından da ‘Türk’ün malı yerli malı, herkes onu kullanmalı’ diyerek, yerli malı haftaları düzenleyip,  üretimimizden övünçle bahsederdik.

Önce tarım ürünlerimizin üretimi azaldı ve sözde ‘Serbest Piyasa’ safsatası altında ithalata başladık. Arjantin’den elma armut, Brezilya’dan, muz, İran’dan karpuz, İsrail’den domates ve sebze tohumu ithal ettik.

İthal ettiğimiz tohumlarla üretimimiz artacak derken, üretimimizin artmadığı gibi yeni yeni girdi ürün ithalatımız artarak devam etti. Sıraya kivi girdi, avakado girdi, ananas girdi... Bu ürünlerin birçoğunu halkımız hiç bilmiyordu.

Halkımız bilmediği ürünleri tüketmede bir sakınca görmedi. Bu ürünlerin birçoğu ülkemizde de yetiştirilmeye başlandı. Bu sefer daha değişik ürünler ithal edilmeye başlandı.

İthal ürünlerin ülkemizde de yetiştirilmeye başlanması ile birlikte, bu ürünler enflasyon sepetine de dâhil edildiler. Örneğin, Kivi enflasyon sepetine en son dâhil olan meyvelerden birisi…

Sonra hayvancılık bitirildi. Dışarıdan Anguslar ithal edilerek artan et fiyatlarına çözüm bulunmaya çalışıldı. Ancak çözüm olmadığı görüldü. İthal edilen hayvanlar birden kesilmeyip, bir süre iktidar yandaşları tarafından halkı dolandırma unsuru olarak kullanıldılar. Halka dağıtılan süt verimi yüksek(!) ineklerin, aslında yerli ırk kadar bire süt vermedikleri sonradan anlaşıldı. Bu arada inek ithal ederken, onun samanını da üretemediğimiz ortaya çıktı. Fransa’dan hem inek, hem saman ithal ederek, Tarım ve hayvancılık Bakanımızın madalya almasını sağladık.

Biliyorsunuz Tarım ve Hayvancılık Bakanımız Sayın Mehdi Eker Fransızlar tarafından ‘Şövalye Liyakat Nişanı-Chevalier dans l-Ordre du Merite Agricoleverilereködüllendirilmişti.

Sayın Başbakan bunca hengâmenin arasında bir yıldan beri en az üç çocuk diye tutturdu! Halk buna inat çocuk yapmamaya devam ederken, üç çocuğun nasıl besleneceği merak konusu oldu.

Üç çocuğun nasıl besleneceğini merak edenlere, biz büyük ülkeyiz, verimli tarım arazilerimiz var denilmedi. Meğer çocuklarımızı beslemek için kendi tarım arazilerimizin dışında, üretim yapabilmek için tarım arazileri kiralamışız.

Basına yansıdığı kadarıyla; Türkiye'nin Sudan ile başlattığı yabancı ülkede tarım arazisi kiralama operasyonunun devamını da getirecekmiş.

Sıradaki ülkeler; Etiyopya, Mozambik ve Mali…

Sudan’da 5 milyon dönüm arazi kiraladığı ortaya çıkan Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü, aynı modeli başka ülkelerde de uygulamak için arayıştaymış.

Sırada; Etiyopya, Madagaskar, Mali, Mozambik, Tanzanya gibi ülkelerin de ‘toprak kiralamak’ varmış.

Kiralanacak araziler, özel sektör eliyle tarımsal üretimi arttırmak için kullanılacakmış. 

Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü’nün halen çalışmalarını yürüttüğü projeye göre, Sudan’da verimli alanlarda 5 milyon dönüm arazi 99 yıllığına TİGEM’in kullanımına sunulmuş. Yetkililer, Sudan’ın birçok ülkeyle bu tür anlaşmalar yaptığını, Türkiye’nin de bu imkândan yararlanmak için böyle bir yola başvurduğunu ifade ediyor.

Ancak kiralama bedeli konusunda bir bilgi verilmiyor. Daha önce Türkiye’den özel şirketlerin yurtdışında toprak kiralama yoluna gittiğini belirten yetkililer, kamu eliyle böyle bir kiralama yapılmasının ise ilk olduğunu söylüyor. Sudan bu kapsamda ilk ve son örnek olmayacak gibi görünüyor.

Türkiye bölgedeki başka imkânları araştırıyormuş. Bölgede toprak kiralamalarda dikkat çeken Etyopya, Madagaskar, Mali, Mozambik, Tanzanya gibi ülkeler bu kapsamda dikkate alınan ülkeler arasında. Sudan’da kiralanan toprakların Türk girişimcilere açılması ve buralarda Türkiye’de en çok ihtiyaç duyulan ürünlerin yetiştirilmesi gündemdeymiş. 

Son dönemde Afrika’ya olan ilginin nedeni belli oluyor. Özellikle Sudan sattığı 3.5 milyon hektarlık tarım toprağı ile en çok tarım toprağı satan ülkelerden biri. Birleşik Arap Emirlikleri merkezli Sayegh Grup’un ülke sınırları içerisinde 1.5 milyon hektar alanlık toprakları bulunuyormuş.

Kendi topraklarımızı atıl bırakıp, yad ellerde toprak kiralayarak ülkesi için fedakarlıkta bulunan işadamlarımızı canı gönülden kutlamak gerekmez mi(!)?