Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Mart '16

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Sürdürülebilirlik ve bireye saygı

Sürdürülebilirlik ve bireye saygı
 

Malcom Gladwell'in kitabında deyindiği salgın ilkesinden yola çıkarak birkaç fikrimi paylaşmak istiyorum. Gladwell kitabında iyi ya da kötü herşeyin bir salgınla insanlara yayıldığını ve ünlendiğini söylüyor. Bunu da güzel örneklerle ifade ediyor. Okumanızı şiddetle tavsiye ederim.
 
OKUMANIZDA FAYDA VAR :)
 
Sürdürülebilirlik te bence son yılların salgını.
Şöyle söylemekte fayda var. Kurumsal ve ciddi görünümlü kurumların bilerek ve isteyerek kapıldıkları bir salgın. Fakat işyerlerinin sürdürülebilirlik politikalarında çalışan mutluluğunu ve motivasyonunu ne kadar dikkate aldıkları konusunda kafamda oluşan soru işaretlerini nasıl nokta ile biten cümleler haline getirebilirim, bilmiyorum. Çevresel sürdürülebilirlikle toplum ve çevre bilincimizi koruyoruz. İşin sürdürülebilirliğiyle  ise iş itibarını koruyoruz. Peki bir işverenin işinin itibarı kendi itibariyse bu da çalışana bağlı değil midir? Ülkemizde üzülerek belirtmek isterim ki çalışan hak ve özgürlükleri kısıtlı. Emeğin karşılığında alınan ücretler ne olursa olsun çalışanın motive edilmesi her meslek dalında şart. Bir akşam saat 19:00 sularında metrobüs, metro ya da herhangi bir toplu taşıma aracına binip insanların suratlarına bakmanız ve o suratların size neyi ifade ettiğini birkaç dakika düşünmeniz çok işinize yarayacak. Problemsiz insan elbette yok, ama iyi motive olmuş bir çalışan evine stresinden ziyade sadece yorgunluğunu götürüyor. Bu anlamda kurumsal kimlik ve kurumsal kimliğin getirdiği gerekler öne çıkıyor. Kurumsal kimlikli olduğunu iddia eden ve bunu  tescillemiş birçok kurum hala bu anlayıştan uzak bir şekilde insan çalıştırma stiliyle işlerini yürütüyor. Ben artık sokaklarda, metroda, otobüslerde birazcık ta olsun sadece yorgunluktan somurtan, derin derin düşüncelerinin arasında boğulmadan evine gidebilen insanlar görmek istiyorum. Son günlerde ülkemizin gündeminde hayli yer tutan hiç de iç açıcı olmayan olayların varlığından hepimiz haberdarız, değil mi? Bu olaylara verilen tepkilerden yola çıkarak bir toplumsal analiz yapmaya kalksak neredeyse hepimiz "agresif ve saldırgan" grubuna dahil oluruz. Maalesef toplum olarak içimizdeki mutsuzluk  sinir ve öfkeye dönüşmüş. Bu sinir ve öfkenin nedenini uzaklarda aramaya gerek yok. Tabi ki en büyük etken günlük yaşantımız. 
 
Evet, sürdürülebilirlik son zamanların en yeni modası dedik. Sürdürmek fiilinden yola çıktığımızda anlamına biraz yanaşabileceğiniz bu moda aslında çok ta yeni değil hayatlarımızda. Çeşitli şirketlerin "sürdürülebilirlik politikası " adı altında ortaya attığı kuralların ve işlerin tek amacı var: O da daimi olabilmek. Sürdürülebilirlik daimi olabilmektir. İş dünyasının yoğun ve çetrefilli yollarında yürüyenlerin en ihtiyacı olan şey bu daimilik ise bunu yapmak için nelere başvururlar? Enerji kaynaklarının bile sürdürülebilirliği hayatımızda önem taşırken bizlerin bu hayattaki sürdürülebilirliği nelere bağlı? Düşünün de düşünün.. İçinden elbette çıkamayacaksınız. Biz bu kadar yeni trendlerin peşinde koşarken bir şeyleri atlıyoruz. Mutluluk ve huzur dünyada en sürdürülebilir hale getirilmesi gereken 2 duygu. Bu duygular hayatınızda sürekli değilse sizin yaşama bakış açınız bambaşkadır. Demek ki bu kadar salgının içinde  ( yeni moda kıyafetler, arabalar, laflar, gece kulüpleri, ayakkabılar, sosyal medya,dijital dünya, tatil yerleri.....) bizim yakalanmamız gereken en önemli salgın olan mutluluğu ve huzuru atlamışız. Biraz olumlu düşünmek hiçbirimize hiçbir şey kaybettirmeyecek. Bugün siz de kendinize bir iyilik yapın ve duyduğunuz ya da şahit olduğunuz olumsuz bir durumla ilgili iyi bir çıkarım yapın. Karşınıza çıkan dert yanan bir dostunuz, arkadaşınız ya da akrabanıza olumlu bir geri dönüt verin. Polyanna'yı bilirsiniz, onu oynayın demiyorum elbette ama karşınızdakinin olumlu bir pencereden bakmasını sağlayın. O kişinin o an muzdarip olduğu konunun dünyanın sonu olmayacağını anlamasını sağlayın. Bunu yaparken kendiniz de inanarak yapmalısınız. Hepimizin ihtiyacı olan şey bir parça motivasyon. Birbirimize bunu lütfen çok görmeyelim. İçten ve samimi bir dille birbirimizi biraz da olsa motive edebilirsek ne ala..
 
Salgın dedik, sürdürülebilirlik dedik, motivasyon dedik.. En yakalandığınız en büyük salgın mutluluk olsun o zaman:) Yani daha eski bir lafla; Mutluluk yağmurunun altında şemsiyesiz kalınız!
 
 
Toplam blog
: 25
: 245
Kayıt tarihi
: 07.01.16
 
 

Hakkımda neler biliyorum, bir bilseniz... ..