Suriye iç savaşı üzerine...

Geçen ay (21 Ağustos) Suriye’de, Şam yakınlarında sivillere yönelik gerçekleştirilen kimyasal saldırıda binlerce masum insan sârin gazından öldü.

Olayın arından BM Güvenlik Konseyi’nden bir teknik heyet bölgeye giderek, saldırı konusunda incelemeler yapmaya başladı.

Şimdi herkesin gözü bu heyette!

Ne yazık ki, Suriye’deki mevcut durum içler acısı! İç savaş nedeniyle bu ülkede kimlerin neler yaptığını anlamak, kolay değil!

Hal böyle olunca, kimyasal saldırı konusunda büyük tereddütler söz konusu! Anlayacağınız olayı gerçekleştirenler henüz net olarak bilinmemekte!

* * *                                        

Bu arada kimyasal saldırıya dair ulusal medyamızda yer alan haberler ve yapılan yorumlar, hayli ilginç!

Kimi bu konuda doğrudan Esad’ı ve Suriye rejimini sorumlu tutarken, kimileri ise muhalifleri, yani Özgür Suriye Ordusu mensuplarını suçlamakta.

Bir diğer husus ise BM ve ABD’nin Suriye’ye yönelik herhangi bir saldır kararı olmadığı halde, medyamızda yer alan “ABD Suriye’ye saldıracak” haberleri...

Nedeni anlaşılmayan bu “şişirme” haberlerden Suriye halkı tedirgin olmakta ve çareyi apar topar yerini yurdunu terk etmekte bulmakta...

Gelinen noktada Suriye’de ölen yüz binler haricinde, 2 milyona yakın insan güvenlik nedeniyle yer değiştirmek zorunda bırakılmıştır.  

* * *

İster NATO iç savaşı önlemek adına Suriye’ye saldırı düzenlensin, isterse Özgür Suriye Ordusu iç savaşı kazanıp, iktidara el koysun;

Her iki durumda da Suriye’de kısa sürede iç çalkantıların sona ereceğini düşünmek, iyimserlik olur.

Çünkü dışarıdan Suriye’ye müdahale, Arap Milliyetçiliğini hortlatıp, güçlü bir karşı tepkiye dönüşmesini sağlayabilir!

Bir diğer ihtimal: dış müdahale neticesinde kaybedeceğini anlayan Esad, bir çılgınlık yaparak, bölgede büyük bir katliama kalkışabilir.

Asıl korkulan ise, Suriye’de Esad rejiminin alaşağı edilmesi halinde, muhalif guruplar, iktidar için kendi aralarında yeniden savaşabilirler!

  * * *

Mevcut durumda akla yatkın olan; kimyasal saldırı muammasını gidermek için BM GK heyetinin güven içinde raporunu hazırlamasını beklemektir.

Bize düşen ise, bu raporun neticelerine göre yapılacak girişimlerde ve alınacak tedbirlerde dünya kamuoyu ile ortak hareket etmektir.

Yoksa haklı haksız demeden bir tarafı tutmak, ne pahasına olursa olsun diğer tarafın aleyhine çabalamak, barışa katkı sağlamaz.

Aksine ortamı gerdirerek, iç savaşı daha da kızıştırabilir!