Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Haziran '15

 
Kategori
Güncel
 

Suriyeliler mi kendi vatandaşımız mı?

Suriyeliler mi kendi vatandaşımız mı?
 

Kaynak: İnternet


Bir seçimden çıkar çıkmaz yeni seçim senaryoları insanı bıktırdı; bıktırılmaya alışık olan halk 2-3 gün bile  rahat bırakılmadı ki insanlar bir kendilerine gelsinler!...

Bu bombardımana bir de IŞİD saldırıları eşlik etti ki Akçakale’de yaşananlar ciddi bir sınav!

Sizleri bilemem, ancak benim vicdanım ve aklım arasında acayip bir savaş var bu konuda; bunun da az önce dediğim gibi ciddi bir sınav olduğunu düşünüyorum.

Her insansever biri gibi; zor durumda olan kişilere kucak açmaktan başka seçeneğimin olmadığını bilir, ona göre hareket ederim.

Bu bakış açısıyla “Suriyelilere” kucak açılmayacak da ne yapılacak?

Gözünün önünde ölüm-kalım savaşı veren çoluk-çocuk, anne-babalara, efendime söyleyeyim yaşlı ninelere, dedelere sırt mı çevrilecek!

Bildiğimiz “İnsanlığa” sığmaz!

******

Akıl ise şunu diyor: Her ne kadar kanıtlanmamış olsa da Tır meselesi, Suriye’ye karşı hükümetimizin aldığı tavırlar ortadadır. Suriye’nin iç işlerine gereğinden fazla karıştığımız da ortadadır. Daha önce ülkemize aldığımız Suriyelilerin de durumları ortadadır!

Nasıl bir hesaptır bu arkadaş?

******

Mantık ise şunu sorguluyor: İlk etapta ülkeye giren Suriyeliler belli bir yerde tutuluyorlar; barınacakları yer, yiyecek, sağlık desteği verilmişti...

Niye ülke içine dağılmalarına izin verildi?

Niye üniversiteye girişlerde öncelik tanındı? Niçin ceplerine harçlıklar konuldu? Ve o harçlıklar neden asgari ücretle çalışan birilerini kıskandırır nitelikte oldu?

Mesela, 18 yaşını geçtiği için oğlum “Genel Sağlık Sigortası” ödenmediyse bakım hakkına sahip olamazken, ülkenin dört tarafına dağılmış olan Suriyelilerin sorgusuz-sualsiz bakım haklarının olmaları adaletsizlik değil midir?

Suriyelilere neden vatandaşlık verildi; vermek zorunda mıydık?

Ve en önemlisi; kendi vatandaşı açlıkla sınanırken Suriyelilere harcanan paranın kuruşu dahi hak görülmeyen, hastanelere kabul edilmeyen vatandaşların Suriyelilerden eksiği neydi?

Mantık bunu sorguluyor ve soruyor: O harcanan paralar biz vatandaşlardan kesilen oydu, buydu, şuydu vergilerinden karşılanmıyor muydu?

******

Vicdan, akıl ve mantık savaşı yaşıyor bazı kişiler; saçları bu yüzden dökülüyor, gözleri bu yüzden bozuluyor; bu yüzden uykuları yarım kalıyor, neşeleri eksik...

Zira, biliyor ki insan; yalnızca kendini düşünen insanların ellerinde bir oyuncak gibiyiz! Öyle görenler var; arıza yapan oyuncağı istediğinde bir çekiç ile kırıp, yerine yeni bir oyuncak koyanlar... Kendinden başka herkesi oyuncak gibi gören garip bir megolamanlık; ki aslında altında yatan “yetersizlik” tir!

Aklın, mantığın, vicdanın ile uyumlu halde yaşaman bazı coğrafyalarda çok zor!

Aklının, vicdanının, mantığının almadığı çok şeyler yaşanır ancak öyle pişkin bir tavırla suçlanırsın ki; aklın şaşar!

İşin en ilginç yanı; pişkin olanın yanında olan öyle mağdurlar vardır ki; allahım, mağdur diyerek haklarını korumaya çalıştıklarım bana karşı olmuş, püskürtmeye çalışıyorlar diye hevesin de kırılır...

Hevesinin kırılması ile baş etsen de, kolunu-kanadını da kırmaya and içmişler vardır!

******

Bu siyasi coğrafyayı baz aldığımızda, “İnsanlık” diye ifade edilen vicdan, duygu, dürtü, mantık, akıl, barınma, beslenme, savunma, barış, huzur gibi en basit gereksinimlerin karşılanmadığını görüyoruz.

Dürüstlüğün, ahlakın en değersizliğini, doların, Euro’nun en makbul değer olduğunu yaşıyoruz!

******

Biz; savaştan kaçanların ülkeye alınmalarının insani yanları ve bizlere getirecekleri yükümlülükleri düşünürken vicdanımız-aklımız-mantığımız ile cebelleşirken bizleri hiçe sayanların saraylarında hesap-kitap yaparken ne düşündüklerinden bile bihaberiz!

Neler planlıyorlar, şeytana nasıl pabucunu ters giydirecekler diye bekliyoruz...

Bu bekleyiş içinde, aslında çok iyi biliyoruz ki vicdanıyla muhasebeye giren yalnızca bizleriz!..

******

Suriyelilerin ülkeye alınıp-alınmaması vicdan meselesi olsaydı; kendi ülkesinde açlıktan ölenlere merhamet gösterilirdi!

Ve en önemlisi; savaştan kaçan insanlara sağlık, beslenme, barınma hakkı tanıdıktan sonra o bölgeden uzaklaşmalarına izin vermemek gerekirdi.

Şimdi; yeni gelenlerle birlikte nüfusumuz kaç oldu; kaç olacak; yine hepsi ülke içine mi dağılacak? Yine aylıkları bağlanacak, seçim üstü vatandaşlık verilecek mi?

******

Savaştan kaçan insanların ruh hallerini bilemiyorum; bilmek de istemem, ancak güvenli bir ortama sahip olduktan sonra neden o ortamı terk edip de, diğer illere akmak istediklerini merak ediyorum.

Gittikleri her ilde can, vicdan acıtan durumlarıyla bizleri dağlamalarının ne gereği var diye de düşünmüyor değilim!

Şimdi, daha da fazlası olacak; mantık şunu diyor: Savaştan kaçanlar için Kızılay gibi bir kurum kucak açsın; gerekene sığınacak yer, tedavileri, beslenmeleri sağlanacak bir ortam hazırlansın ama ve lütfen hem halk içine sokulmasın, hem de haktan sakınılan destekler onlara yağmasın!

Ya da; ille yağdıracaksanız, önce kendi vatandaşınızdan başlayın!...

 

https://twitter.com/Gulgunkaraoglu

gulgun_2006@hotmail.com

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..