Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ekim '17

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Sütlaç Kraliçesi

Sütlaç Kraliçesi
 

ve bilirim yetişir bana her yerlerden, bilirim, beni çok iyi anlar en uzaklardan…


 

Tatil dönüşü, vedalaşmak için evine gittiğimde, günlerdir canımın çektiği sütlacı masada görüp tadınca, sen olsan olsan, sütlaç kraliçesi olursun dedim…

24 yıllık arkadaşlığımızın, 3 yılı sadece tebessümle geçen, hayatımda ki 4 şansımdan biridir.

Dürüst davranacağım, hep başının belası olmuşumdur, özellikle şimdi ki eşi, ama o yıllardaki sevgilisinin, yürüyen kabusu olmuştum. Günün birinde sevip sevilmeyince, acaba onun ahımı tuttu diye özür özür üstüne diledim, askerdeyken özür mektupları bile yazdım, hep affettiğini söyledi, o affetse de artık o yıllarda, ne yaptıysam, sanırım  Allah affetmedi.

Aşklarındaki yegane kamçılayıcı, biricik engellerinden biri de bendim, neyse ki başarıyla geçtiler… Şimdi evli, 2 çocuklu ve gerçekten mutlular…

Evlendiklerinde de hiç yokluğumu hissettirmedim takii sevgili eniştem,  “allahım biz ne zaman nefes alacağız, biraz gidip başka arkadaşımızın yuvasını ziyaret etsen hep bizdesin” diye serzenişte bulununca, tam da o sırada yanımızda olan başka bir arkadaşımın yaşadığı şehre tayinim çıktı, artık nasıl içten dilediyse…

Sütlaç Kraliçesinin adı, uzun yıllar aslında “şerbetti”. Şerbetse, benim balığımın adıydı, biliyorsunuzdur balıkların hafızası sadece 3 saniyedir, bizimkide bilhassa, en unutulmayacak şeyi , doğum günümü her yıl unuttuğu için o yıllarda adı şerbetti.

Bir gün, doğal olarak onların mutfaktayız, tezgahın üstünde bir şeyler kesiyor, bir taraftan da ben ona anlatıyorum “hani olmuştuya” diyorum, hatırlamıyorum deyince, bende şak diye yapıştırdım hemen “şerbet”sin kızım… işte o an, “Bana şerbet deme sen dedikçe hafızamın gücüne olan inancım iyice azalıyor yasaklıyorum sana dedi “şerbet” demek yok. Ben de hak verdim bir daha hiç şerbet demedim. Allah sizi inandırsın bunun ona çok faydası oldu, ama 10 yıl sonra … şimdi her şeyi hatırlıyor.

Hatta ben 30 umu devirdikten sona asla doğum günümü atlamadı. Bileniniz vardır. Ayy 18 olsam, ayy 20 olsam yıllarında insan istiyor tabii “iyi ki doğdun”lu şeyler ama “30” dan sonra evet yaa yıllar işte nasıl da geçiyor. Hakikaten, 30 una kadar emekleyen yılların, 30 undan sonra sanki peşinden atlı koşturuyor.  20’ li yaşlarımda hatırlamayan arkadaşlarım, o yıllarda artık tarafımdan, nasıl bir baskıya uğradılarsa, özellikle ben 30 yaşıma girdikten sağolsunlar hiç unutmuyorlar.

Yukarıda bahsettiğim dörtlüden,  ekşın kraliçesi  şöyle der “o, öyle güzel, öyle naif anlar ki seni” gerçektende öyledir. Acil ihtiyaç durumlarında telefon edip “düşündüm içimizde en mutlu sensin o yüzden seni seçtim” deyip en uzun mevzuları iki kelimede anlatırsın anlar, ama en sevdiğim kısmı “hakikaten malsın ama geçer” i sana çok güzel anlatır,  mal olduğunu hiç anlamazsın direk “geçer” kısmına odaklanırsın… Dünyanın en, en güzel şeyidir benim adını koyamadığım derdime ad koyabilmesi, tam olarak kalbimin neden kanadığını anlattığında bana, ha o muymuş ya, o dert tamam, ben onu hallederim deyip, sonra kalkıp hiçbir şey olmamış gibi evi süpürmem…

Şimdi uzaktayım diye… yokluğumu mu hissetsin kız… yetişirim ben her yerlerden … ve bilirim yetişir bana her yerlerden ve bilirim beni çok iyi anlar en uzaklardan…

http://hayatguzelse.com/2017/10/18/sutlac-kralicesi/

 

 
Toplam blog
: 36
: 176
Kayıt tarihi
: 09.08.14
 
 

İçinizde susmak bilmeyen, yazma hayali, söz dinlemez başedilemez bir ruh taşımanın gizli büyüsü....