Taksim'de Gezi-yorum...

Rahmetli annem hep söyler dururdu: “Evladım; bir insanın kendi kendine ettiğini dünya alem biraraya gelse edemez”! Zaman anacağızımı hep haklı çıkardı. Mekanı cennet olsun!

 Dün akşamdan bu yana kulağımda hep o cümle…

Eminim Sayın Başbakan, rahmetli anneniz de size, benzer cümleler kurmuştur. Ne hazindir ki, siz de kulak ardı etmişiniz anladığım kadarıyla. Ya da, sahip olduğunuz gücün kaynağının halk olduğunu yavaş yavaş unutmaya başladığınız şu günlerde, bu cümle aklınızdan çıkıvermiş olabilir. İnsan beşer, beşer şaşar.

 Haklısınız; ne Kılıçdaroğlu, ne Bahçeli… İçini bir türlü dolduramadıkları muhalif cümlelerle, bu güzel ülkemin geleceğine dair ortaya koyamadıklarıyla alternatifiniz olamazlar. Bu hoşuma gitsin ya da gitmesin, kabul ediyorum.  Peki ya siz..? Evet, siz Sayın Başbakan! Siz ve hırslarınız… En büyük düşmanınıza, nefsinize yenik düşmeye başladığınızı göremiyor musunuz? Basiretiniz mi bağlandı Sayın Başbakan? İstanbul’da adım attığınız her yerde bitiveren, üstelik birçoğunun esnafının da kan ağladığı bir  AVM daha olsun diyerek bu yapılır mıydı? Bir Başbakan, bu ülkenin çocukları olan kolluk güçlerine kendi insanını kırdırır mı? %50’yi zor tutuyoruz der mi? Kibir o kadar mı esir aldı ki yüreğinizi, çıkıp; Ey Halk’ım, özür dilerim hata yaptım diyemiyorsunuz? Bu kadar mı zor? Bunca insanın kul hakkını nasıl ödeyeceğinizi düşünemez hale mi geldiniz?

28 Şubat sürecinde Anadolu’nun alnı secdeye gelen mütedeyyin insanlarına yaşatılanların bir zulüm olduğunun ayrımında olan, her fırsatta mağdurlardan olduğunu söyleyen,  Siz; nasıl olur da bir AVM dedemizin dahi görmediği kadar eski Topçu Kışlası’nı yapmak uğruna,  ben istersem yaparım hırsı ile, tam karşılığı; Halk için ve fakat  Halka rağmen hareket ederek, yöneticisi olarak bir gün ötelerin ötesinde hesaba çekileceğiniz bu ülkenin insanını; görevi,  insanı korumak olan güvenlik güçlerimize kırdırırsınız? Sayın Başbakan lütfen  titreyiniz ve kendinize geliniz! Anadolu’da bir tabir vardır… Derler ki; “Büyüklenme padişahım, senden büyük Allah var”! Bilirsiniz değil mi bu tabiri Sayın Başbakan? Bilirsiniz, bilirsiniz. Bu ülke insanının, mutlak otoriteye karşı güvendiği en büyük dayanağı işaret ederek ortaya koyduğu, pasif bir direnişin ifadesidir bu cümle. Son demde hesap verileceğini düşünmeye davet eden bir cümle! Ne dersiniz Sayın Başbakan? Davete icabet etmek sünnettir. Bir daha düşünseniz mi ?

Evet, IMF’e tüm borcu ödediniz. Haklısınız, ülkenin dört bir yanını duble yollarla donattınız. Biliyoruz, turizm firmalarının olanca baskılarına rağmen Konya Ankara arasını, belki de 30-40 yıldır hayali kurulan demiryolunu ve üstelik hayalini dahi kuramadığımız hızlı trenle bağladınız. Aynısını Türkiye’min dört bir tarafına taşıyorsunuz. Avrupa ekonomik anlamda kriz üstüne kriz yaşarken, Türkiye yabancı sermaye için dahi, cazip bir ülke olma konumunu koruyor halen. 3. Köprüyü hayata geçiriyorsunuz, her yer metro oluyor. GSMH her geçen gün artıyor. Kanal İstanbul’la yeni bir İstanbul daha doğuyor. Sağlık alanında her ne kadar hekimleri ve sağlık camiasını ezerek de olsa yaptıklarınızdan vatandaşımız memnun, onun da ayrımındayız. Bir ülkenin birbirine düşman gibi gösterilmeye çalışılan farklı etnik kökende vatandaşlarını da Barış süreci ile biraraya getirme aşamasındasınız ve artık şehit haberleri dinlemiyoruz şükürler olsun. Ve fakat Sayın Başbakan, yine de bizleri ne nankörlükle ne de provokatörlükle suçlayamazsınız! Siz, insanımıza hizmet etmek zorundasınız zaten, buna talip oldunuz.  Size bu ülkede yaşayan halkların verdiği bir ruhsattır bu ülkeyi yönetmek, sizin doğuştan gelen ve ölünceye kadar bila kayd-u şart devam edecek bir hakkınız değil! Küçük şey yoktur Sayın Başbakan! Bir, beş olur, beş ise yüz. Yüz, bin olur,yüzbinler Türkiye! Siz kulak vermedikçe bu halkın sesine, o ses sizi sandıkta sessizliğe düçar eder.

 Naçizane, hatırlatma gereği duydum!

 Dr. İbrahim Fatih Danışmaz