Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Eylül '12

 
Kategori
Siyaset
 

Taksim Meydanında vapur bekleyenlerden misiniz?

Taksim Meydanında vapur bekleyenlerden misiniz?
 

Siyasilerin dillerinden düşüremedikleri bu demokraside dünya'da biz neredeyiz?


Siyasilerin dillerinden düşüremedikleri bu demokraside dünyada biz neredeyiz?

Futbolda en başarılı takımları listeleyen kurumlar olduğu gibi dünyada ülkelerin demokrasisi, özgürlükleri, yargı bağımsızlığı, yaşam kalitesi, basın özgürlüğü gibi kriterleri ölçüp ülkeleri sıralayan kurumlar ve göstergeler var. Örneğin sayın başbakanın her fırsatta 'Biz dünyanın en büyük 17. ekonomisiyiz' dediği sıralama da bu listelerden bir tanesi.

Acı ama gerçektir. Türkiye Cumhuriyeti dünya demokrasi listesinde, Gana, Lübnan, Bangladeş, Moğolistan, Namibya gibi ülkelerin altında dünya seksen dokuzuncusudur.

Zulu kabilesi bağımsız bir ülke olmadığından, ülkemizin altında mıdır, üstünde midir ? Onu kusura bakmayın bilmiyorum. Ama daha da vahimi 10 yıldır bu ülkeyi tek başına mecliste mutlak çoğunlukla yöneten demokrasi kahramanı bir parti olmasına rağmen geçen sürede bırakın ülkeyi yukarılara çıkarmayı, sıralamada daha da aşağılara düşürdüler.

Kişi başına düşen jop darbesi ve biber gazı tüketiminde, hapisteki gazeteci sayısında, Çin, Kuzey Kore, İran gibi ülkeleri geçip birinci olan ülkenin demokraside de dünya seksen dokuzuncusu olması gayet normaldir.

Bir nevi hırsızlık olan rüşvette ise Avrupa birincisiyiz

Demokrasinin temeli hoşgörüdür. Ancak yıllar içinde muhalif ama barışçıl eylemci gençlere, muhalif gazetecilere, işadamlarına, sivil topluma karşı sergilenen tahammülsüzlük 74 milyonun gözleri önündedir.

AKP'liler Osmanlı coğrafyasından önce hoşgörüsünü kendilerine hedef koymalıdırlar.

Kendinize sorun, Türkiye’de hangi siyasetçi milletini bidon kafa yerine koymaktadır. %10 barajı olduğundan dolayı bir ilde en yüksek oy alan partinin adayları meclise giremezken, en düşük oy alan partinin tüm adayları meclise girebilmektedir.

Başbakana göre %10 barajı demokrasiyle alakalı değildir. Ama milli irade diyerek de mangalda kül bırakmamaktadır. İktidar Partisi’nin önde gelen bir yöneticisi ''yok ya barajı kaldıralım da millet gidip partisine oy versin var mı öyle dava'' diyor. Ve bu zat hazırlayacakları sözde özgürlükçü sivil anayasa metninde söz sahibi olacaktır.

Bu yasak delisi zihniyetin özgürlükçü anayasa hazırlaması Mudurnu tavukçuluğun tavuk hakları bildirgesi hazırlatması gibi bir şey olacaktır.

Milleti yere göğe sığdıramayan sayın başbakan diyor ki; milletimiz henüz barajın kalkmasına hazır değil...Yani bizler başbakana göre meclise kimi seçip gönderebileceğimiz bilincine henüz erişmiş değiliz...

Başbakana göre halk milletvekili seçmek bilincinden yoksun ama daha 12 eylül referandumunda hakimler ve savcılar yüksek kurulunun kaç üyeden oluşacağını, sayıştayın anayasa mahkemesine kaç üye göndereceğini belirleyecek kadar bilgili ve bilinçli.

Basından yürekli yiğit bir gazeteci de çıkıp bunların hangisi doğru sayın başbakan, bu milletin zeka düzeyi ve bilinci sizin siyasi ihtiyaçlarınıza göre günden güne değişecek mi diye sormuyor.. Soramıyor, aslında korkudan soramıyor...

Başbakan ve ekibi işte bu soruların cevabını asla veremeyecekleri için, siyasi rakipleriyle televizyon ekranlarında tartışmaktan bucak bucak kaçıyorlar. Seçim meydanlarında kalabalıklara konuşmalar, taraftarlarını türbine toplayıp boş kaleye gol atmaya benziyor..

Helal kavramını dilinden düşürmeyenler aslında haramla siyasetin önde gidenleri. Seçime giren partilerin seçmenleri vergi veriyorlar ama kamuoyu ihale yasasını neredeyse yirmi defa değiştiren sözde adaletin partisi, geçen seçimde 186 trilyonu kendi kasasına koyarken seçime giren diğer on iki partiye tek kuruş vermeyen yasayı değiştirmiyor.

İnsanlar kendi partilerine oy veriyorlar ama iktidar partisi kendi hanesine yazıp oy almamış adayını meclise sokuyor.. Millet vergi veriyor, iktidar partisi parayı kendi kasasına koyuyor, diğerlerine kuruş koklatmıyor.. Oysa bu konular anayasa değişikliği gerektirmiyor ki... Meclis bir günde değiştirebilir ama değiştirmek Rabbena hep bana demokratının asla işine gelmiyor.

İşte bu yüzden Türkiye Cumhuriyeti Dünya demokrasi listesinde dünyada 89. sırada.

AKP'liler tutuklanan her muhalif için yargı kararıdır saygı duymak lazım edebiyatıyla topu hep başkalarına atmaya çalışıyorlar.. O halde sizde AKP olarak partinizi laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmaktan mahkûm edip cezalandıran 11 yargıçtan 10'nunun kararına neden saygı duymuyorsunuz?

Karşıtı olduğunuz laikliğin en dindar insanın bile inanç ve ibadet özgürlüğünün yaşam tarzının güvencesi olduğunu ne zaman anlayacaksınız?

Laiklik olmadan demokrasi olmaz. Laiklik ülke yönetimini kural ve kaidelere bağlar, keyfiyetten kurtarır. Ama bakıyoruz Atatürk'ün partisi olmayı dillerinden düşürmeyen ana muhalefet partisi bile laikliği ağzına almaz oldu. Milliyetçiliği ile övünen MHP de ise laiklik hak getire..

Aklı başında demokrat bir insan laiklikle asla ters düşmez.

Söz konusu devletse hak hukuk adalet teferruattır diyen bir yanlış yargı düzeni, söz konusu bizim cemaat ise hak hukuk adalet teferruattır diyen başka bir yanlış düzenle değiştirilmeye çalışılıyor.

Yanlış yanlışla düzeltilmez. 5500 senedir bu topraklarda yaşayan devlete asla başkaldırmamış, İstanbul’da tek bir kiliseye mahkum olmuş 25-30.000 Süryani’ye ikinci bir kilise için arazi verilmiyor. Kaçtıkları Avrupa ülkelerinde bakan, milletvekili olabiliyorlar ama 5500 senedir yaşadıkları ülkeleri Türkiye’de bir bekçi bile olamıyorlar.

Sene 2011 bu toprakları vatanları bilen askerlik yapan vergi veren ermeni vatandaşlarımız hala çocuklarına ermeni ismi koymakta zorlanıyorlar.

Avrupa insan hakları mahkemesi herkesi din dersi almaya zorlayamazsınız diyor, bunlar tınlamıyorlar bile, bütün okulları imam hatip yapma derdine düşmüşler.

Nerenin ibadethane olup olamayacağına siyasiler değil, o inancın cemaatleri belirler. Ama bizim ileri demokratlar tek bir doğru yaşam tarzı vardır, o benim yaşadığımdır, zihniyetinde ısrarcılar... O yüzden on binlerce internet sitesine erişimi yasaklıyorlar.

Kendi doğrularına göre yaşam tarzı yaratmaya da kararlılar. İçkiyi yasaklamak için bin bir türlü yol deniyorlar. Neymiş gençliği, aileyi, toplumu koruyacaklarmış. Öyle ya gelişmiş demokrasilerde gençlik, aile, toplum yok; oradakiler kelaynak sürüsü...

Demokrasinin “de”sinden anlayan adam kürt açılımı, alevi açılımı, gayrimüslim açılımı, roman açılımı yapmaz.

Bir tane açılım yapar ve der ki; “Tanrı, diline, dinine, ırkına, etnik kökenine bakmadan her insanı bazı temel hak ve özgürlüklerle eşit yaratmıştır. Bu hak ve özgürlükleri siyasiler insanların elinden alamaz veya bir lütuf gibi veremezler.”

Yüreğiniz yetiyorsa bunu da koyun özgürlükçü sivil anayasanıza.

Kalkınmak bu yanlışları düzeltmekten geçiyor. Özgürlük olmayan bir ülkede zenginlik olmaz, para o ülkeye gelmez ve paranın olmadığı ülkede zenginlikten söz edilemez. Sıkıştıkça zam yaparak, vergileri yükselterek değirmen ancak bu kadar döner.

TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner'e "Öğrenmek hakkımızdır falan. Kimin hakkı nedir, nereye kadardır? Onun ölçüsünü Ümit Boyner belirlemeyecek. O, işine baksın" diye cevap veren Başbakanımıza şunu da hatırlatalım.

Sayın başbakan önce Sayın Boyner'in başkanlığını yaptığı kurumun üye şirketlerinin, dağıtılan makarna, kömür, yapılan o duble yollar için iktidarınıza her yıl ne kadar vergi ödediğine bir bakın.

Belki hoşunuza gitmez ama demokratik ülkelerde oy veren de, vergi veren de hesap sorar. Avrupalı bunu 800 sene önce 1215'de keşfetmiştir. Oyu alıp o vergiyi harcayan da hesap verir. Ama demokratik ülkelerde !!

Siz hala bu yasakçı dayatmacı bu hoşgörüsüz zihniyetlerden ileri demokrasi bekliyorsanız, Taksim veya Kızılay meydanında gidin vapur bekleyin, belki gelir...

 
Toplam blog
: 22
: 370
Kayıt tarihi
: 03.01.11
 
 

Liberal Demokrat Parti Genel Başkan Yardımcısı. ..