Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Kasım '08

 
Kategori
Güncel
 

Tanrı... İnsan... Zenginlik...

Tanrı... İnsan... Zenginlik...
 

Bu üç kavramı bir arada kullandım. Zira bu üç kavram birbiriiçin adeta vazgeçilmezdir. Tanrı insanı yaratmış, onu mükemmel bir akılladonatmış, ona “sen benim en önemli kulumsun” demiş ve onun zengin olmasını istemiştir. Evet! Tanrı insanın zengin olmasını istemiştir.

Tabii ki bu zenginlik sadece para, mal mülk değildir. İnanç, gönül, ahlak zenginliğinin de mal mülk zenginliği gibi insanda olmasını istemiştir. Kuran-ı Kerim’de Allah “çalış kulum ben vereyim” diyor. O zaman gerçekten çalışmak lazım. “Eh çalışıyorum ama bundan fazla olmuyor, nasibim bu kadarmış” demek, tembelliğe veya inançsızlığa, veya doğru çalışmamaya kılıf uydurmaktan başka bir şey değildir.

Tanrı bize, dört mevsimin bir arada yaşanabildiği mükemmel bir coğrafyada yaşamayı nasip etmiş. Şimdi doğu Anadolu bölgemizin yüksekten bir resmini çekelim, birde İsviçre’nin; arada hiçbir fark olmadığını göreceğiz. İnsanlar arasındaki yaşam standardının farkı nereden geliyor dersiniz? Yoksa tanrı onları daha çok mu seviyor? Tabii ki hayır. Onlar akıllarını, enerjilerini daha iyi kullanıyorlar, hepsi bu kadar. Allah çalışana verir.

Yoksa biz, Allahın “hiç ölmeyecekmiş gibi çalış, yarın ölecekmiş gibi ibadet et” öğüdünü yanlış mı anlıyoruz. Hiç ölmeyecekmiş gibi çalışmak acaba sağ kalabilmek için yeterli bir topan ekmek mi? Eğer böyle algılanıyorsa, zengin ülkelerin bir kısım aklını kötüye kullananları tarafından köle edilmeye, sömürülmeye mahkûm olunur. Bir baba düşünün; Birçok evladından bir kısmı, ona saygıda ve hürmette kusur etmiyor, ama yoksul; üstelik diğer evlatları tarafından sömürülüyor, hor görülüyor. Sizce baba böyle bir şey ister mi? Böyle bir durumdan üzülmez mi? Üzülür değil mi. Peki, Tanrı bu durumda üzülmez mi?

Öyle ise bizim onu üzmeye ne hakkımız var!

İnsan, doğası itibari ile ne kadar bu günden, yaşadığı hayattan memnun olsa da, içinde daha iyiye daha güzele hep bir özlem vardır. O zaman neden biz bir İsviçre vatandaşı gibi yaşamayalım?

Eskiden “padişah safahata daldı, biz yoksullaştık” diye yakındık. Şimdi ne değişti? Bir hükümet seçiyoruz, suçu ona atıyoruz. Bizde hiç suç yok mu? Bu soruyu kendimize sormaya da egomuz izin vermiyor.

Denge unsurunu da hep göz ardı ediyoruz. Yukarıdaki öğüt örneğinde (hiç ölmeyecekmiş gibi çalış, yarın ölecekmiş gibi ibadet et) ne kadar muhteşem bir denge var. Eğer biz hep öbür tarafı yüceltir, o düşünce ile yaşamaya çalışırsak, enerjimizin tamamını o nedenle tüketirsek, yoksulluğumuza şaşmamamız gerekir.

Her gün medyada gördüğümüz, yoksulluk, sevgisizlik, saygısızlık, hırsızlık, tanrı hediyesi muhteşem doğanın katli ve daha birçok olumsuzluk içeren haberler, enerjimizi, sevgimizi, aklımızı yaşam içinde kullanmamız gerektiğini göstermiyor mu?

 
Toplam blog
: 1508
: 1688
Kayıt tarihi
: 16.07.08
 
 

Yetmişiki yaşında iki çocuk ve iki torun sahibi bir erkeğim.. Lise mezunuyum. Uzun yıllar esnaflı..