Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Temmuz '10

 
Kategori
Kitap
 

Tanrılar Okulu / Stefano D’Anna

Tanrılar Okulu / Stefano D’Anna
 

Tanrılar Okulu / Stefano D’Anna


Stefano D’Anna’nın kült kitabı.

Orijinal metin halihazırda İtalyanca, Türkçe, Yunanca, Almanca, Romence ve İbranice dillerine tercüme edilmiş, kitabın Türkçe versiyonu 4 yılda 100.000 kopya gibi bir satış rakamına ulaşarak 2005 yılında bestseller unvanı kazanmış.

Kitabın Yunanca versiyonu 10 Ocak 2007’de, Portekizce versiyonu 24 Ekim 2007’de Brezilya’da, Romence versiyonu ise 7 Mart 2008’de çıkmış.

Dünya görüşünüzü bir daha değişmemek üzere tepetaklak edebilecek nitelikte bir baş yapıt.

Bu kitabın her satırında ayrı bir hayat dersi ve bilgelik bulacaksınız. Her bir cümleyi kafanıza nakşetmek isteyecek ve bir daha hiç unutmamayı isteyeceksiniz.

Kitabı, Dreamer’a şu sözlerle ithaf etmiş yazar.

“Düşlerimi akıl sınırlarımın üstüne çıkaran, duygularımı bilmediğim derinliklere yuvarlayan, özgür olabilmem için beni çağıran, bana rehberlik eden ve hepimizin içinde zaten var olan Dreamer’a…..

Kitabın kahramanının Dreamer ile karşılaşması ile başlıyor kitap…..

“Bu kitap, bir harita ve kaçış planıdır…….. Amacı sıradan bir insanın önceden çizilmiş ve derin izler taşıyan kader yolunu değiştirmek için dünyanın insanı uyutarak ona dayattığı kurgusundan, varoluşun serzeniş ve suçlama dolu tanımlamalarından kaçarken izlediği yolu size göstermektedir….. Dreamer ve onun öğretisi ile tanışmamış olsaydım, bugün böyle bir kitap ortaya çıkamaz ve ben tek bir satırını bile kaleme alamazdım……Elimden tutarak, beni zaman ve ölüm kavramlarının olmadığı, refahın “hırsızları ve çürümüşlüğü” tanımadığı “düş” ün, cesaretin ve kusursuzluğun dünyasına götürdüğü için Dreamer’a şükran borçluyum…..Bu öze geri dönüş yolculuğunda, vasat düşünceler, olumsuz duygular, ikinci el inançlar, elden düşme yargılar gibi pek çok saçmalığı terk etmem gerekti. “Kendi kendimi alt etmek”, yakından tanımak ve varlığımın daha karanlık olan taraflarını kabullenip, göğüslemek zorunda kaldım. Gördüğümüz, dokunduğumuz, hissettiğimiz, tüm çeşitliliği ile gerçek sandığımız her şey, aslında dünyamızın ötesinde var olan görünmez bir evrenin bir sinema perdesine düşen yansımasından ve de onun nedensel gerçeğinden başka bir şey değiştir. “

“Bu kitap, bozguna uğratılmış, çöküşe geçmiş bir insanlığın içinde, sıkça rastlanan türde bir insanın yeniden doğuşunun hikâyesidir. Onun özüne geri dönüş yolculuğu, kayıp bütünlüğünün arayışında top yekûn bir göç hareketidir.

“Bu kitap, “sıra dışı bir varlığın” rehberliğinde çalışmak ve hazırlanmakla geçen yılların öyküsüdür; O’nun bana verdiği ödevlerin en imkânsız görünenini ben bir ödül olarak kabul ettim: Bu, Evrensel bir “Okul” un kurulması göreviydi, yani sınırları evrene uzanan bir Üniversite."

“Bireysel bir devrim düşledim.. Geçmişteki insanlığın zihinsel paradigmalarını altüst etmeye muktedir ve onu içinde taşıdığı kargaşa, şüphe, korku ve ıstıraplarından sonsuza dek özgürleştirecek bir devrim….."

“Bir okul düşledim… Ekonomi ve ahlaki değerler, eylem ve düş, finansal güç ve sevgi gibi daimi çatışma halindeki karşıtlıkları uzlaştırma konusunda yeni nesil liderler yetiştirecek bir okul…”

“Kişi ancak bilmiyorsa öğretebilir”, demişti Dreamer, “gerçekten bilen öğretemez!” “Anladığımız şeyi “gerçekten” bizim olanı bir başkasına aktaramayız. Mutluluk, zenginlik, bilgi, istek ve sevgi dışarıdan edinilecek şeyler olmadıkları gibi, başkaları tarafından da verilemezler; onlar sadece hatırladıklarımızdır ve özümüzün demirbaşlarıdır; her insanın sahip olduğu doğal bir mirastır. “

“Hiçbir politika, din ya da felsefe sistemi toplumu dışarıdan değiştiremez. Ancak ve ancak bireysel bir devrim, yeni bir psikolojik doğuş, her insanın tek tek, hücre hücre oluşundaki yaralarının sarılması bizi daha refah bir gezegene, daha zeki, daha doğru, daha mutlu bir medeniyete taşıyabilir.”

Hemen hemen her sayfada aşağıdaki cümleye ver verilmiş.

“Dünya böyle, çünkü sen böylesin.”

“Âdem ve Havva’nın cennet bahçesinden kovulmaları, ilk günah ve cennetin kayboluşu geçmiş bir zamanda değil, ancak insanoğlunun korku ve keder ezgisini her seslendirdiğinde ve onu söylemeye devam ettiği her anda meydana geliyor.

"Dünya böyle, çünkü sen böylesin."

“İnsan psikolojisinin karanlık bir deliğinden yükselen bu cehennemvari ezgisi, insanlığın bin yıllık laneti olan yaşlanma, hastalanma ve ölme dâhil gezegendeki her türlü çatışmanın, yoksulluğun, suçluluğun, ahlaki ve bedensel her çeşit hastalığın sebebidir.”

“Kendi gerçeğinizi değiştirmek istiyorsanız, bestelediğiniz müziği değiştirin ve kendinizi ‘düşünüzün’ genişletilmesine adayın. Düş var olan en gerçek şeydir. Gerçeği yaratan düştür. Ve bizleri, ‘oluş’un bu sımsıkı mahkûmiyetinden, bedenlerimizin ızdırabı haline gelen kendi ezgimizin tekdüzeliğinden, korku dolu hislerimizden ve şüpheli zihnimizden kurtaracak olan ancak düştür.”

“Oluşumuz bir gün, sadece kendimizin değil, başkalarının da bestelediği nağmeleri, onların çıkardığı sesleri, oktavlarının derinlik ve yüksekliğini, notalarının rengini, tınısını ve ritmini duyabilecek enginliğe ulaşacak.”

“Bu gerçeğin sorumluluğuna göğüs gerebildiğimiz vakit, olumsuz duygulara sahip olanların bedenlerinden, felaket, keder, şüphe ve korku şarkılarının yükseldiğini anlayabileceğiz. Tüm dünya sizin zihninizde yaşar; tıpkı çaldığınız müzik, dinlediğiniz şarkı gibi. Ve kaderiniz, bir uzunçaların yivleri gibi kaydedilir.”

“Ne zaman kendinizi dinleyebilir, çıkardığınız seslere daha çok özen gösterirseniz, işte o zaman, bu seslerdeki tekdüzeliğin ayrımına varabilir ve aynı zamanda beş duyudan oluşan bu pentagram’ı genişletecek irade ve beceri seviyesini yükseltebilirsiniz.”

“Sen söylediğin şarkıdan ibaretsin. Senin şarkın yaşamını; gördüğün, dokunduğun, hissettiğin her şeyi şekillendirir.”

“Hüzünlü nağmeler söyleyen ve uçurum kenarında bir yaşam görüntüleyen bir insan yığını var. Öte yandan aşk ve zafer şarkıları söyleyen bireyler de mevcut. Öyle ki, onların bestelediği müziğin enginliği, toplumlara, yazgılara şekil vermekte ve insan tabiatının köklerine derinden tesir etmektedir.”

“İlginç bir deney yapmaya hazır mısınız? Aynı zamanda hem bilim adamı, hem denek olabilir misiniz? Tek yapmanız gereken, bir gün seçmek. Yaşamınızdan herhangi bir gün. Onu dikkatle gözlemleyin; her bir ayrıntısını inceleyin. Sarf etmiş olduğunuz kelimelere dikkat edin; onları gruplandırın."

“Diğerlerine nazaran daha sıklıkla kullandıklarınızı içlerinden seçip ayırın. Duyduğunuz hisleri gözden geçirin; onları sınıflandırın; çok tekrarlananları ayırın. Düşüncelerinizi ele alın; onları da sınıflandırın ve aralarından en ısrarcı olanları, en sık yinelenenleri ayırın.”

“Kendinizi inceler ve gözlemlerseniz kendiniz hakkında daha çok bilgiye sahip olur ve gün geçtikçe, temel esaslarını hareket ettirerek, düzenleyerek ve oluşturarak düşünüzün boyutlarını genişletebilirsiniz. ‘Düş’ün, yaşamdaki rollerimizin yanılsamasından daha gerçek olduğunun, her geçen gün daha çok farkına varırsınız.”

“Düşleyerek ilişkiler oluşturur, sorunları çözer, geçit vermeyen dünyalara adım atarsınız. Görünmez olanın içine dalmayı öğrenirsiniz. Gerçeklik sonradan oluşarak, düşümüzün boyutunu ve şeklini alır. Kendimizi bilmek demek, insanın, başına gelen olayların yegâne sorumlusu olarak, evrende tek başına bulunduğunun bilincinde olmaktır. Düşlemeye cüret edin. Zihninizde bir birey olmaya ve ele geçirilmesi mümkün olan her şeyi ele geçirmeye cesaretiniz olsun.”

474 sayfalık bu güzel kitabın her satırı, yukarıda size aktardığım bölümlerde de göreceğiniz gibi bilgelik ve rehberlik dolu sözlerle donatılmış.

Bu kısa tanıtım yazısıyla size bu kitabı ne kadar tanıtabildim ve önemini vurgulayabildim bilmiyorum.

Düşüncem odur ki, dünya üzerinde yaşayan ve gelişmek isteyen herkesin mutlaka okuması gereken bir başyapıt “Tanrılar Okulu”.

Bu muhteşem kitabı kaçırmayın derim.

Sevgilerime,

 
Toplam blog
: 563
: 8587
Kayıt tarihi
: 30.03.10
 
 

Kişisel gelişim uzmanıyım. Yaşam Koçu, İlişki Koçu, NLP Uzmanı ve Eğitmeni, Kuantum Yaşam Koç..