Tatil bir nedir?

Tatil, ne kadar denizsiz, eller havayasız olmazsa, kıyı kahvelerinde gölge altında çay içip sohbet etmeden de olmaz. Koşturmaya lüzum yok aslında, dinlenmek lazım. 

Tatil dönüşü, tatile gidişin tatilden daha eğlenceli olduğunu düşünürüm ben. Yemyeşil tarlaları izleyerek, ağaçlara selam vererek, klima altında tatlı tatlı kestirilerek yapılan yolculuk az şey mi? 

Arabadan iner inmez, bir "mutlu olmalıyım, eğlenmeliyim" derdi başlar. Derttir bu, gerilmiş sinirler, denizi yakın, zeminini taşsız, kahvaltıyı zengin, geceleri sivrisineksiz ister. Şezlongun yeri beğenilmez, çocuk denizden çıkmaz, tatile eş dostla gidilmişse onlarla ritm tutmaz. 

Yok maaile gidilmişse, kös kös oturmak seçilir, ev alışkanlıkları tutturulmaya çalışılır, özellikle aparttaysan elin mecbur, orayı eve çevirirsin, evde neyi nereye koyuyorsan, apartta da aynını yaparsın. Değişen tek şey, yakında denizin olmasıdır, o kadar. 

Sabahın 6 sında birlikte yürüyüş yapıp kahvaltı yapmak, daha gün ışımadan denize girip, dönüp kestirmek, oradan kalkıp bir bahçede meyve toplamak varken, saat 11 de sallana sallana uyanan ev halkı esasında tatilde filan değildir. 

Tatil, tatili bilmekle başlar. Su gibi kendi bildiğince akmalıdır tatil günleri, sürprizlere açık, güleç, biraz da pespaye olmalıdır. 

Otel odasını derleyip toplamak, çamaşır makinesi bulunca sevinçten başı dönmek bir tatil değildir, olamazdır mesela. 

Plajda yayılmak, hoştur, evet, ama boştur bir yerden sonra. Rutin dalga sesleri, çocukların kum kaldıran ayakları, cacık soyan ev hanımları, radyosunu yanında getirmiş beyfendinin kımıltısız görüntüsü sıkar bir yerden sonra, bunlatır. 

Denize girip kuruduktan sonra bilmedin yarım saat daha uzan. Eeee sonra?Güneş ışınlarının fazlası zararlı malum. Kalk, bir kıyı kahvesinde kahveni iç, tavlanı oyna, gazeteni, kitabını oku. Yat yat nereye kadar?