Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Haziran '11

 
Kategori
Tiyatro
 

Tehlikeli Oyunlar

Tehlikeli Oyunlar
 

Tehlikeli Oyunları okumaya niyetlendiğimde aklım çok karışıktı. Kitabı okumak ile ilgili ciddi çekincelerim vardı. Kendimi bir şeye ihanet ediyor gibi hissediyordum. Kitabın ilk sayfasını bir süre açamadım. Geçmişi düşünüyordum. Tutunamayanlar’ı(disconnectus erectus) okuduğumda 22 yaşındaydım. Londra’da 20 metrekarelik bir odada diplomamı, diplomama bağlı olarak sosyal çevrenin bana dayattığı yaşam opsiyonlarını, arkadaşlarımı, ailemi, evimi, sevdiklerimi, sevmediklerimi, hayallerimi, hayal etmediklerimi, pişmanlıklarımı, pişman olmadıklarımı, yanlışlarımı ve doğrularımı geride bırakarak geldiğim bu şehirde beni sıcak bir hava, tertemiz sokaklar, düzenli bir yaşam, bir cafede çalışarak bile ülkemde diplomamın bana sağlayacağından daha çok para kazanma imkanı, dünyanın her yerinden sanki sözleşmiş gibi bu şehre gelmiş gözleri umutla parlayan insanlar, gece klüpleri, güzel kızlar, parlak ışıklar, gece otobüsleri, hiç durmayan bir hayat ve hepsinden önemlisi özgürlüğün öz’ünü sunan bir tedbil-i kıyafet içinde karşılayan yalnızlığımın boğazıma sarılıp beni boğmaya başladığı bir anda beni hayata döndüren Selim Işık ve Turgut Özben olmuştu... Şimdi tüm bu geçmişin üzerine bir perde çekip başka bir Oğuz Atay eserini okumak bana hem kendime hem de Selim Işık ve Turgut Özben’e ihanet ediyormuşum gibi hissettiriyordu garip bir biçimde. Hem Olric ne düşünürdü acaba? Gerçi o zamanlar henüz Olric yoktu. 22 yaşındaydım ve Tutunamayanlar'ı bitirdiğimde oyunlar yeni başlıyordu benim için. Tehlikeli oyunlar. Tırnaklarımı etlerime geçirircesine benliğimi soymaya çalışarak kendimi aradığım garip bir saklambaç oyunu oynuyordum. İki kişi oynanması gereken saklambaç oyununu tek başına oynamak bu oyunu çok tehlikeli hale getiriyordu...  

Kendimi sobeledikten yıllar sonra İstanbul’da bir yaz tatilinde Tehlikeli Oyunlar’ın ilk sayfasını açtığımda tehlikeli oyunlar oynamayı hiçbir zaman bırakamayacağımı anlamıştım. Hikmet Benol karşılamıştı beni bir gecekondunun kapısında. Hüsamettin Albay’da üst katta bizi bekliyordu. Tehlikeli bir oyundu yaşamak. “Kelimeler albayım, bazı anlamlara gelmiyor...” diyordu Hikmet Benol. Kelimelerin gerçek anlamını anlatıyordu üstad bize gizli gizli. Filozof olmak, piyano çalmak istemişti. Tüm kadınlar onu istesin, bir stadyum dolusu insan onu alkışlasın istiyordu. Zaaflarıyla, arzularıyla, doğrularıyla, yanlışlarıyla, anlaşılmak istiyordu. “Beni anlamalısın. Çünkü ben kitap değilim, çünkü ben öldükten sonra kimse beni okuyamaz, ben yaşarken anlaşılmaya mecburum...”. 450 sayfanın sonunda Hikmet Benol’un ölümü içimdeki erken açılmış mezarların birinin daha üzerini kapatmıştı. Hikmet Benol'un bana mirası oyunların oynanmadıkça daha da tehlikeli hale geldiğini anlamamı sağlamasıydı...  

Oğuz Atayın kelimelerden imal ettiği aynalar bedenimizi aşıp bize kendimizi tüm çıplaklığı ile gösterdiğinde oyunun tadı kimimiz için kaçmıştır, kimimiz ise tam da bu anda oyundan keyif almaya başlamışızdır. Onun eserlerinin teatral bir sunumu ise kitaplarını okumuş ve içselleştirmiş insanlar için gerçekten riskli ve “tehlikeli” bir tecrübe olacaktır diye düşünüyordum. Fakat edebi bilgisine ve zekasına çok saygı duyduğum bir arkadaşımın yoğun ısrarlarına dayanamayarak dün Seyyarsahne tiyatro grubunun gerçekleştirdiği tek kişilik “Tehlikeli Oyunlar” tiyatro oyununu izlemeye gittik. Açıkçası Erdem Şenocak’ın tek başına gerçekleştirdiği muhteşem teatral performans oyun öncesi aklımdaki tüm soru işaretlerini iki nokta üstüste ve kapa parantez ile değiştirdi. İTÜ Endüsti Mühendisliği mezunu bu yetenekli oyuncu tek başına kitabın içindeki tüm karakterleri sahnede büyük başarı ile yansıttı. Hikmet Benol, Hüsamettin Tambay, Sevgi, Bilge, meyhanedeki arkadaşlar ve diğerleri... Hepsi Erdem Şenocak’ın muazzam diksiyonu ve teatral yeteneği ile İTÜ İşletme Kampüsünün alt kattaki küçücük sahnesinde tekrar hayat buldu. Dekor olarak seçilen tavana ipler ile asılmış iki salıncak da oyun boyu oyuncunun salıncakları ustaca kullanımı ile oyunun “tehlikeli” kısmına Oğuz Atay vari zekice bir atıfta bulunuyordu. Erdem Şenocak neredeyse tüm kitabı ezberlemiş intibası veren anlatımı ve karakter geçişlerindeki başarısı ile hepimizi büyüledi. Eğer izlemediyseniz bu akşam son (Bilgi için:www.seyyarsahne.com). Kendiniz ile tehlikeli bir oyun oynamak istiyorsanız kaçırmayın derim.  

 
Toplam blog
: 89
: 618
Kayıt tarihi
: 16.12.06
 
 

İlk kitabımı, 'Pal Sokağı Çocukları'nı okuduğumdan beri yazıyorum. Yazmak beni o çocuklar gibi öz..