Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Ekim '15

 
Kategori
Güncel
 

Tek Muhalif gazeteci Ahmet Hakan’mı? Dündarlar,Altan’lar, Özkök, Çölaşan, Özdil vb korunuyor mu?

Tek Muhalif gazeteci Ahmet Hakan’mı? Dündarlar,Altan’lar, Özkök, Çölaşan, Özdil vb korunuyor mu?
 

Bu gün yazılı ve görsel medyanın her türünde yapılan politik tartışmalar, sadece günümüzde yapılmamıştır… Osmanlının Batıya öykünme kararından sonra bu tartışmalar hep aynı çizgide sürer gider… Hatta Osmanlıda ve Cumhuriyetin ilk dönemlerinde daha renkli, daha doyurucu tartışmalar çok yapılmıştır… Çok kavga edilmiştir, epey kan dökülmüş, kalpler kırılmıştır…

Osmanlı ve Cumhuriyeti cami kışla arasındaki kavga şeklinde açıklamaya çalışmak bana hep yetersiz gelmiştir… Osmanlıda ekonomik anlamda bir sınıf yoktur… Ancak Bürokrasi içindeki Gelenekçi/Yenilikçi ayrışması bence Batıdaki sınıf çelişkilerinden daha keskin olmuştur ve daha sınıfsal sonuçlar doğurmuştur… Bu yüzden dünyadaki en kanlı ‘’sınıf savaşlarından’’ birisidir bizdeki bu çatışma:

Koca Osmanlı imparatorluğu halkından ve imparatorundan habersiz 1.Dünya savaşına sokulmuştur… Üç milyon sadece askeri ölmüş, milyonlarca kilometre toprağı kaybedilmiştir… Kurtuluş savaşı bile kurtuluş olduğu kadar aynı zamanda iç savaşı andırır… İsyanlarda, dandik mahkemelerde kıyılan canları bir düşünün… Ordular yeni eski diye birbirini kırmıştır…

Tüm bu anlattıklarımı yapanlara sadece asker demek çok eksik bir açıklamadır… Aynı zamanda sivil bürokrasi de bu işlerin içindedir… Neyse bu giriş çok uzadı… Kısaca bu ‘’sınıfların’’ aklanması, onaylanması, birbiriyle kavgası ve insan toplama alanı hep basın yoluyla olagelmiştir… Kendi aralarındaki savaş ve barışı hep gazeteciler aracılığıyla yapmışlardır…

Gazete ve özellikle yazarlar işte bu yüzden bu sınıf savaşının filleridir, atlarıdır, kaleleridir…

150-200 yıllık bir öyküdür bu… Çok acıklı, çok komik, çok ibretlik, çok ihanetler içeren bir öyküler mahallesidir… Bu mahalle hep dinamiktir… Her an her şeye gebedir…

Ancak buna rağmen tam tersi bir durumda gelişir bu sokaklarda… Stabil hale gelmiş yüzlerce eski tüfek yazarlar otururlar köşe başlarında… Bunlar oyunu kurallarına göre oynar… Kuralsa çok basittir: Karşı taraf kötüdür… Bizim taraf iyidir… Bizim tarafın kötülüklerinin bile iyi nedenleri vardır…

Bu medyanın albayları, generalleri ve paşalarının savaştaki cepheleri, kaleleri artık belirlenmiştir… Savaş teknikleri bellidir… Cephaneleri bile tanınmıştır… Korunaklı ve lüks mevzilerinden ne tarafa ve ne zaman ateş edeceklerini bilmeyen yoktur…

Çünkü bunlar yazar değil, bir sınıfın savaşçılarıdır… Çünkü yazar gündelik yazamaz…

Bu yazarların bir özelliği de, starlıktır… Starlar hiç kaybetmez… Sınıfları, tarafları, seslendikleri ve yazdıkları yenilse de, kaybetse de, yok olsa da bunlar asla kaybetmez… Başları dik, söze yine ‘’Ben’’ diye başlarlar…

Bu yazarları, kendi sınıfına dahil olanlar kadar, karşı sınıfa dahil olanlarda yok etmek istemez… Hatta vitrinde durmasını isterler… Yenilmiş olanın yerine yeni savaşçıların gelmesi niye istesinler ki? Üstelik gelenler asker olacak, general olmak için çok çalışacaklar… Zaferlerini bu insanlar üzerinde her gün test etmek üstelik fena bir şeyde değil…

Şimdiye kadar her yenilmiş paşa, kendi yaptığı hizmetlerin bir gün anlaşılacağını söyledi… Ülke kaybetmiş, halk kaybetmiş, kendi sınıfı kaybetmiş önemli değil… Önemli olan Onun starlığı devam etsin… O daima kazanır…

Öyle sanır… Oysa etkileri sıfırlanmıştır… Zararlarının ölçüsü yoktur…  Çünkü 200 yıllık savaşın taraftarıdırlar… Bu 200 yıllık savaşta iktidarda olan hep zalim, öteki mazlum olmuştur…

Fakat tam o sırada biri çıkar: ‘’Hade leyn ‘’der oynanan bu oyuna… ‘’Gidin kumda oynayın’’ der… Bu sınıf savaşını anlatır… Bu sınıfı olmayan sınıf savaşı yanlış der… Sınıf dediğin inançla olmaz der… Bu savaş  zalimle mazlum arasında yaşanıyor der… Ve mazlumları savunuyorum der…  Üstelik iki taraf arasındaki oluşturulmuş nefret tabularına her gün göz göre saldırmaktadır… Gözler O’na çevrilir bir anda… Ve de Zalimler ihtar vermeye karar verirler…

Diğerlerine katlanılırken, izin verilirken Ahmet Hakan’a dur denilir…

Not: Masaya otursak Ahmet Hakan’la yüz konudan doksanında anlaşamayız… Fakat bu 200 yıllık savaşın dışına çıkma çabalarını saygıyla karşılıyorum…   

 
Toplam blog
: 615
: 948
Kayıt tarihi
: 25.06.10
 
 

1959 Denizli doğumluyum.. İ.Ü. İktisat Mezunuyum.. Emekliyim ve hala çalışıyorum.. Yaşam bizden önce..