Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Temmuz '13

 
Kategori
TV Programları
 

Televizyonların büyük ayıbı

Biz yabancı özentisinden ne zaman vazgeçeceğiz?

Biz ne zaman kendi kültürümüzün en iyisi olduğunu fark edeceğiz?

Biz ne zaman bizi mutlu edeceklerin yine biz olduğumuzun bilincine olacağız?

Merak ediyorum…

Yaz oldu ya, her kes tatile gitti ya, kimse evinde değil ya, herkes denizde, havuzda yâ da Avrupa’da ya…

Ya – ya – ya…

Ne gerek var halkın tek eğlencesi olan televizyondaki programlara…

İnanmakta güçlük çekiyorum.

Nasıl olur diyorum, nasıl olur?

İnsanlar bu kadar dar boğazın içinde iken, kaç kişi tatile gidebiliyor?

Bodrum’da tatil yapanlar, kışın televizyon mu izliyorlar?

Onlar zaten izleyemeyenlerden değiller mi?

Kanalları geziniz lütfen, nerede ise şimdi delikanlı rolünde oynayan gençlerin çocukluklarının çekildiği dizilerin bilmem kaçıncı kez verilişini göreceksiniz.

Tekrar yine tekrar bir daha tekrar.

İyi program yapılacak da ne olacak, iyi izleyici mi var?

Mantık bu mu yani?

Ha diyorsanız oyuncuların tatil yapmaya hakkı yok mu?

Olmaz mı var elbette.

Zaten Türkiye’de topu topu on oyuncu var, daha burdaki dizisi bitmeden yenisi için anlaşmasını yapar, siz daha diğerinin ismini aklınızdan çıkaramamışken; hop başka bir tipleme, başka bir hikâye!

İyi de başka oyuncu mu yok?

Var, çok var.

Bu işe gönül vermiş, bu işe emek vermiş, bu iş için hayatlarının en güzel yıllarını harcamış o kadar çok oyuncu var ki…

Bekliyorlar.

Yeni gençler var, eğitimli gençler var, bu iş yine yıllarını gençliklerinin içine hapsetmiş oyuncular var, bekliyorlar.

Neyi bekliyorlar biliyor musunuz?

Dedim ya yabancılaşmak diye bir derdimiz var.

Bizim yaşamımızda gerçekler yok harhalde, kayda değer değerler de yok!

Ya da dikkate alınacak bir hayat tarzımız yok zannederim ki!

Amerika’nın dizilerinin kopyalarını yapmaya çalışıyoruz.

Eee uymuyor.

Bir değil birkaç numara büyük ya da küçük geliyor. Olmuyor. Ne kadar bize uydurmaya çalışırsanız çalışın olmuyor.

Yapmayın Allah aşkına.

Bırakın biz kendimizi anlatalım.

Bırakın yeni nesillere örnekler vereceksek, kendimizden değerlerimizden, kıymetlerimizden söz edelim.

Hatta hiç bir şey yapmayalım günlük hayatımızı aktaralım.

Onlar da bunu yapıyorlar zaten ve bize benzetmeye çalışıyoruz komik oluyor.

Birkaç yazar var köşeyi kapmış, her şirket benim yazarım var diyor, kolaysa girin içlerine. Kolaysa sesinizi duyurum. Diyin ki:

“Bizler de yazıyoruz. Bir dakika, birde bizden bizi dinleyin.”

Kimin umurunda.

Onların içine giremezsiniz.

Bizlerin hepimizin hayatı bir roman değil mi?

Bizler yaşarken iyisi ile kötüsü ile yaşarız.

Sabrederiz. Sanıyormusunuz ki biz hep ağlarız. Ne münasebet canım. Biz çok güleriz. Güldürürüz. Bizler küçük şeylerden mutlu olmasını da biliriz, haksızlıktan elele vermeyi tek yürek olmayıda biliriz.

Biz birbirimizi severiz.

Biz özümüze dönelim.

Biz kendimizi bulalım.

Neler yazılır neler anlatılır, izeyici sayısı kaça katlanır bakın o zaman görürsünüz.

Bu takıntılı halimizden artık vazgeçelim.

Oyunculuğu ile herzaman takdir ettiğim Nurgül Yeşilçay gibi bir starı saçma sapan bir dizide görmeyelim.

Çocukların dahi anlamakta güçlük çekeceği çocuk olup amca sesiyle konuşan bebeklerin olduğu ancak bir fıkra uzunluğunda dayanabileceğimiz dizileri izlemeyelim.

Ben izlemeyeceğim.

Sizler ne yapacaksınız bilmiyorum.

 

 

Nazan Şara Şatana

 

  

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....