- Kategori
- İnançlar
Tembel, inanç ve inançsızlık
İnsanlar genelde inançlarını öncelikle aileden sonrada eğitimle çevreden alırlar. Aileden gelen inançlar kısaca "edinilmiş" iken eğitimle alınanlar ise "kazanılmış" olur. Edinilmiş inançlar delillendirme gerektirmez. İnanan veya inanmayan aileler çocuklarını kendileri gibi kopyalayarak inanan veya inanmayan yeni bireyler olarak çoğaltırlar. Sorulduğunda böyle bireyler, inanç veya inançsızlıkları için hiç bir kanıt getiremedikleri gibi kanıta da ihtiyaç hissetmezler. Bunun aksine kazanılan inanç veya inançsızlık değerlerinde ise insanlar kanıt kullanırlar ve kanıt kullanma gereği duyarlar. İnanma veya inanmamanın da ahlakı bunu gerektirir. Çünkü ahlak hangi kanıtların seni inanca veya inançsızlığa götürdüğünü öncelikle kendin için gerekçelelendirebilmeyi gerektirir. Fakat tembellik insanları bu ahlaki sorumluluğu yerine getirmekten alıkoyar. Tembeller sadece inanıyorum veya inanmıyorum demenin yeterli olduğunu söylemekte ısrar ederler.
Tembel ateistler de kendilerince tanrının yokluğunu hissettlerini iddia etmeye başladılar. Rasyonel açıklamalara hiç ihtiyaç duymadan tamamen temelsiz biçimde -inancın kaynağı kadar- inançsızlığın kaynağı olarak akılötesi nedenlere sarılmaya başladılar. Ruhlarına işlemiş tembellik insanları kendileri için en önemli varoluşsal sorun olan tanrının varlığı konusunda ilgisiz hale getirmiş durumda. Bu entellektüel tembellik akılötesi açıklamalar için yeni bir temel haline getirilmemeli. "Tanrı var veya yok" bu sorunla uğraşacak zihinsel vaktim yok demek mümkün değil. Hatta ahlaki yönden hiç bir şekilde kabul edilemez. Tembel veya doğuştan ateistler de teistler kadar buhran içindedirler.