Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Araştırmacı Yazar ve İlişki Danışmanı Murat Şahan

http://blog.milliyet.com.tr/bilinmeyeninbilgisi

06 Eylül '12

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Tesadüf yoktur! Zihinsel Matrixini değiştiren kaderini değiştirir.

Tesadüf yoktur! Zihinsel Matrixini değiştiren kaderini değiştirir.
 

Tesadüf yoktur! Zihinsel Matrixini değiştiren kaderini değiştirir.


İnsanın karşısına hiç beklemediği  bir anda mutlu edici veya üzücü olaylar çıkar. İnsan tabi ister istemez buna şaşırır. Çünkü böyle bir durumu beklememiştir. Ama güzel şeyler olmasını istemiştir. Tıplı R.Şanal GÜNSELİ’nin dediği gibi. Zihinsel matrixini değiştiren kaderini değiştirir.(R.Şanal)  Beklenmedik olaylara insanoğlu bir isimde takmıştır. “Tesadüf!”

  İnsan tesadüfleri Tanrı’ın bir lütfu olarak değerlendirir. Bundandır ki peşini bırakır. Çünkü insan tesadüflerle bir kez karşılaşacağına inanır. Sonunda da hüsrana uğrar. Dikkat “Tesadüfler değerlendirilmek içindir.” Tesadüf sandıklarımızın arkasında mutluluk vardır. Mutlaka ama mutlaka! İlk esnada fark edilmese dahi!

  Çoğu insanın dediği gibi tesadüfler bir kez mi çıkar insanın karşısına? Yoksa “yüzlerce hatta binlerce” kez mi?  Birden fazla tesadüf olduğunu düşünüyorsanız hatta inanıyorsanız devam okumaya! Kazanan siz olacaksınız! Tesadüfleri artık değerlendirmeyi deneyecek hatta başarılı olacaksınız.

  Hazırlan! Kazanmaya, mutluluğa, hedeflere ulaşmaya!... Yolculuk başlıyor! Mutluluğa yolculuk, sevgiye yolculuk! Kim istiyor bunları?

  Öyle bir hikayem var ki sizlere! Hikayeden sonra; tesadüf arar olacaksınız. Bu hikayemizin kahramanı sizsiniz yada ben. Çünkü bu yazı sadece sizin için değil! Benim ve bütün insanlık için yazıldı buna inanın!

  Hikayemize bir gencin tesadüflerle boğuşması diye girersek mantıklı olacak sanrımca.

“Bu genç ergenlik çağına yeni girmişti. Tam o esnada duygularının yeni yeni meydana çıktığı esnada kendince güzel; başkalarınca çirkin bir kıza tutulur. (Klasikleşmiş bir durum.)

  Kız her nedense tanımadan bizim genci; nefret eder olmuş. Ama bizim fedakar aşık gizliden, kızı sever olmuş. Kalbindeki aşkı öyle hat safhaya ulaşmış ki! Duyguları onu aşar olmuş. Bundan dolayı duygularını kağıtla paylaşmaya karar vermiş. Pek ustaca olmayan bir üslupla şiirler karalamaya başlamıştır.

  Saatler günleri; günler haftaları; haftalar ayları; aylar yılları kovalar olmuş ve “beş” yıl geçmiş. Hala suskun, hala fedakar, hala şiirler yazıyormuş.

  Zamanla aklında bir ışık yanan genç; suskunluğunu bozmaya karar vermiş. Kızın yaşadığı şehre yol almış. Bunu öğrenen güzel kız; bizim gence haber gönderir. “Bir şeye hazırlanıyormuşsun! Sana başarılar dilerim.”

  Gencimizin aklında yanan ışık; gözlerine de yansır olmuş. Ama tek fark gözlerinde ki mutluluk ışığıdır! “Neden mutlu oldum ki bu kadar?” “Beni sevindiren bu olayda neyin nesi?” der kendi kendine. İçinde bir his sanki onunla konuşuyordu. Diyor ki “Sana karşı daha ılımlı” diye.

  Fedakar aşığımız; Tanrıya, sevdiğiyle görüşebilmek için yalvarıyormuş. Dileği kısa bir zamanda gerçekleşir.

  Aralarında kararlaştırarak; çay bahçesinde buluşurlar. Görüştüğü esnada bizim uyanık yazdığı şiirleri sempatik sesiyle okur. Bir şiirinde şöyle der aşığımız.

Ben!

İstanbul’u fetheden Fatih.

Sen!

Surlarla korunan İstanbul.

Ben ki Fatih isem!

Eminim! İstanbul misali gönlünü fethedeceğimden.

… ”

(Bu şiiri biraz düşünün isterseniz. Manaları derin gibi sanki)

  Şiirimiz her şeyi değiştirmiştir. Hayat aşığımızın yüzüne gülmüştü belkide. Geçmişteki yaşanılan tatsız olayları unutur ve geleceğe bakmaya karar verir. Günler sonra bir mutluluk daha!

 Acaba ne? Neden çok mutlu olmuştur bizim genç?

Sana hep önyargılı yaklaşmışım. Özür dilerim! Sen çok iyi bir insansın”

 Bu da nerden çıktı şimdi? Güzel kızın düşünceleri nasıl oldu da değişti? Nehrin suları yoluna oturmuş, güzel bir şekilde akar olmuştu artık.

  Bizim genç bu sevindirici olaydan sonra; güzel kızı peş peşe şaşırtır olmuş. Ama kötü bir nokta! Aşık genci bu seferde bu güzel günlerin geçeceği korkusu sarmış. Kötü hayallere dalan gencimizin kurguladığı biçimde bu güzel günler uçup gitmiş.

   Aşık adam vazgeçer mi? Zamanını kitap okumayla geçirir olmuş. Kitap okumayla bunun ne alakası var, demeyin sakın! Çünkü gencimiz o mutlu günleri nasıl geri getiririm düşüncesiyle kitaplardan yardım alıyormuş.

   Yine bir gün kitapçıya giden gencimizi eline “tesadüfen”  bir kitap geçer. İletişimle ilgili! Bizim şaşkın aşık; kitabın ortasında bir bölüme denk gelir ve okur. Sadece ortasını! Oradan öğrendiği gibi kıza hakaret etmeye başlar fakat yüreği acır.

  Sonunda gene hüsran ve pişmanlık. Çünkü kitabı baştan başlayıp sonuna kadar okumuştur. Bu kitaptan bilinçaltını, iletişimin sırlarını öğrenir. Ve başlar devrime! Devrimden kastım bilinçaltındaki alışılmışları yıkmayı amaçlamasıdır.

  Günler sonra kız ile gencimizin arasında bir konuşma geçer. Konuşmanın göze batan noktası bizim çekingen, yönetilen genç; tüm düşüncelerini apaçık ifade eder.

  Kızın minicik kalbi fetholmuştur. Tıpkı gencimizin şiirinde dediği gibi. “Eminim İstanbul gibi, gönlünü fethedeceğimden…”

 Dikkat! Sonucu siz bulun, dersi siz alın! Çünkü kolay elde edilen bilgi unutulmaya mahkumdur.

SON SÖZ : “Hayatta karşılaşılan hiçbir üzücü olay, hiçbir sevindirici olay tesadüf sayılmamalıdır. Değerlendirilmelidir!”

 

 
Toplam blog
: 10
: 1519
Kayıt tarihi
: 29.07.12
 
 

Milli İrade gazetesinde : Yazar                        *Eskişehir Yerel Basını"  Genç Gelişim..