Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Nisan '12

 
Kategori
Anılar
 

Teyze'm ve Ekrem Bora

Teyze'm ve Ekrem Bora
 

Yıl 1978 , yer İstanbul'da Şişli-Osmanbey arası! Teyzem, annem, kızkardeşim ve ben alışverişe çıkmışız. Benim şirin teyzem o yıllarda henüz kapanmamış, mizamplili saçları, 30 yaşında, düzgün fiziğiyle tipik Fatoş karakteri! Ona acaip hayranım ve çok seviyorum. Ölene kadar hep sevdim zaten! Erkenden gitmeseydi kimbilir onunla ilgili ne anılarım olurdu. Neyse sonuçta bu hayat dolu kadıncağızı kanser illeti elimizden aldı.
 
Teyzemi biz ilk 7 yaşında tanıdık. Sapsarı saçlı beyaz tenli bir oğlan çocuğu, yakışıklı bir eşi ve son derece güzelliği ile Ankara'daki evimizi şenlendirdiğinde annem bana salonu işaret ederek "bak TEYZE'N geldi" demişti.
 
Teyze'm? Benim bir teyzem mi vardı? Evet varmış ya! İyi ki varmış. İyi ki kocasına ağlayıp sızlayarak ablasını buldurmuş. O konuşkan neşeli, Fatoş edalı, güzel sesli canım teyzemin; Bulgaristan'dan gelince mecburiyetten evlatlık verilmesi, sonrasında ablacığı ile hiç görüşememiş olması onun omuzlarında belli belirsiz bir kırıklık yaratmıştı. Evlatlık verildiği ailenin zengin olması ve onu el üstünde tutması onun "evlatlık" olduğu gerçeğini yüreğinden kazıyamadı. Yıllarca bu acıyla yaşadı. Ve biz çocukluğumuzda onun kabuk neşesinden alttaki yarasını hissedemedik.
 
Onunla neler yaşamadık ki! Hiç biri unutulmaz ama en unutulmazı şimdi size anlatacağım Osmanbey'de Ekrem Bora ile karşılaşmamızdır.
 
Ekrem Bora nur içinde yatsın benim en çok sevdiğim aktörlerdendi. Ona başrolleri hep yakıştırırdım ama o hep ikinci adam olurdu. Bazen filmlerde kötülüklerde yapardı ama ben yinede onu tutardım. Çünkü acaip severdim. Nedenini bilmiyorum. Çocuktum adeta aşıktım.
 
Gelelim o güne.. Biz neşe içinde giderken teyzem birden durdu. Durunca karşıdan gelen iki adamı farkettik. Bir tanesi ışığı, fiziği ile göz aldığından, aktör enerjisi ile bizi çektiğinden hemen göze batıyordu. Bu güzel adam Ekrem Bora'ydı. Ne yazık ki teyzem aynı benim şimdiki halim gibi çok unutkandı.
 
"A aa! Kadir İnanır" dedi. Ben hemen tanımıştım ama teyzem bir kere Ekrem Bora'ya sesini duyurmuştu.Karşılıklı iki grupta kırk yıllık samimi insanlar gibi durmuş, hatırlanmayı bekliyorduk sanki! Ve Ekrem Bora teyzemin onun ismini hatırlamasını merak ve sempatiyle bekliyordu. Ama teyzem Ayhan Işık'tan Ediz Hun'a kadar bir kaç isim saydı hepsi yanlıştı. Hepsinde Ekrem Bora anlayışla başını, işaret parmağını sallayarak, "cık" diyordu. Sonunda dayanamayıp "Ekrem Bora" diye bağırdım. Herkes derin bir "oh" çekti. Ekrem Bora parmağı ile beni onaylayan bir işaret yaparak hepimize göz kırptı ve yoluna devam etti. Ben çok mutluydum. Teyzem İstanbul'a gelmişti. Ve Ekrem Bora ile çok sempatik bir anımız vardı.
 
O günü güzel yapan en güzel olay buydu. Kötü olan ise dönüş yolunda eniştemi kendi arabasında başka kadınlarla gayet samimi olarak hepimizin görmesiydi. Teyzemin neşeli dünyası o gün çökmüş ve bir daha hiç düzelmemişti.
 
Şimdi teyzem suskunlar dünyasında bizi beklerken, Ekrem Bora'yı aynı dünyaya yolcu etmek bende bu anıyı canlandırdı. Hayat acısı ve tatlısı ile aynı gün içinde doluluğunu bize sunabiliyor. Ve bu acılığı nispeten ferahlatan değerli sanatçılarımız iyi ki varlar.
 
Tüm gidenlere selam olsun bu yazım.Ekrem Bora'yı sevenlerin başı sağolsun.
 
Sevgilerimle
 
Berrin Aksu
 
Toplam blog
: 171
: 522
Kayıt tarihi
: 18.12.10
 
 

Üniversite mezunuyum. Dekoratörüm. Yazmayı çok seviyorum. 200 kadar şiirim var. Sinema ve tiyatro..