The Guardian; Kürt baharı, Erdoğan'a başkanlık, Öcalan'a özgürlük getirebilir...

Türkiye’de medya iktidarın tutumuna göre hizalandığı için dünya basınında haber olan Öcalan ile görüşme süreci üzerine yapılan değerlendirmelerde ‘İmralı Süreci’ konseptine uygun olarak veriliyor.  Yani PKK lideri Öcalan ile hükümet değil, ‘devlet görüşüyor’, dahası yazının devamında, nokta.

Türkiye medyası ustalıkla ‘devletin’ PKK ile ilk kurulduğu günden bu yana görüştüğünü işliyor. Böylelikle olası bir yol kazasında sürecin ceremesini ‘devlete’ fatura etmek, iktidara gelebilecek tepkileri yedirmek daha kolay olacak.

İngiliz gazetesi theguardian’ın başyazı olarak işlediği görüşmeler üzerine değerlendirmeleri BBC Türkçekaynak göstererek Türkiye kaynaklı birçok site haberleştirdi. İlgili haberin theguardian da yer alan orijinalinde ve  BBC Türkçe’de yer alan metinde gazetecilik açısından manşet olabilecek ‘Öcalan’a özgürlük gelebilir’, ‘Kürt baharı’ tespiti öne çıkarılmadı.  İnternet haberciliği yapan bilinen sitelerin bu tutumunun sonuçlarını google’da  küçük bir araştırma yaparak görmek mümkün. (Burayatıklayınız.) Arama motorunun sonuçlarından ilgili haberi bam telinden yakalayıp  haberleştirmedikleri  yazının girişindeki “Türkiye’de medya iktidarın tutumuna göre hizalandığı..” tespitimin doğrulaması sayıyorum... Milliyet.com.tr’de “ guardian öcalan a özgürlük gelebilir” araması sonucunda çıkan veriler de (25.12.2012 tarihli haber)“Guardian'dan Erdoğan'ı kızdıracak analiz” başlığıyla beşinci sırada çıkıyor ve güncel olan guardian haberi ile bir ilgisi yok!

Theguardian’ da yer alan değerlendirmenin altında ilginç okur yorumları da yer alıyor. Gelişmeleri emperyalizmin yeni kurgusuna bağlayan, NeoOsmanlıcılık projesi olduğunu savunan, Türkiye’nin ABD’nin tartışmasız ‘en iyi müttefiki’ olduğunu savunan, Türkiye’de yaşayan Kürtlerin Pers imparatorluğundan kaçıp Osmanlı’ya sığınanlar olduğunu, Kürtçe’nin Farsça’nın bir lehçesi olduğunu söyleyen, Kürtlerin nihai hedefinin ‘bağımsızlık’ olduğunu vurgulayan, PKK’nın avrupadaki yasadışı uyuşturucu trafiğini yönettiğini, Kürtlerin temsilcisi olmadığını, Rumların ve Ermenilerin Kürtleri desteklemesi gerektiğini, sürecin yeraltı kaynaklarının kontrolü için  kurgulandığını, Ankara’nın Sirilanka modelini uyguladığını, Ortadoğu’da Kürtlerin Irak’ın kuzeyinde ve kuzey doğu Suriye’de kontrolü ele geçirdiğini, ulus devletlerin demode olduğunu, sınırların yapay olarak biçimlendirildiğini.. ifade eden onlarca yoruma bakınca dünyanın süreci nasıl okuduğuna dair görüş edinmek mümkün.

Sonuç olarak theguardian 2009’da yaşanan Habur sürecinin başarıya ulaşmamasının nedenini, tarafların iyi hazırlanmamalarına bağladıktan sonra; “Başbakan Erdoğan’ın hiç beklenmedik bir anda Balyoz davasında darbe girişiminden subayların hüküm giymesinin  ardından  PKK ile doğrudan görüşme konusunda fikir değiştirdiği, (çatışmaların içerde ve dışarıda şiddetli bir biçimde sürdüğü - PKK ile ilişkili üç Kürt kadının görüşmeleri sabote etmek için öldürülmesine rağmen süreç devam ediyor- ortamda) MİT’e Öcalan ile doğrudan görüşme emri verdiğini”  ifade ediyor.

“Öcalan’ın (Kandil’in başlattığı) cezaevlerindeki açlık grevlerini bitirmesiyle otoritesini güçlendirdiğini ve 40 bin kişinin hayatına mal olan çatışma sürecinin bitirilmesi durumunda Türkiye sınırları içerisinde yer alan 2 bin PKK’lının sınırların dışına çıkarılması, Kuzey Irak dağlarındaki 6-7 bin militanın silahsızlandırılması sonunda ‘Kürt baharı’olur .”deniliyor.

KÜRT BAHARI ERDOĞAN’A BAŞKANLIK, ÖCALAN’A ÖZGÜRLÜK...

“BDP’nin desteğini alan Erdoğan yeni anayasa sürecini referanduma götürecek çoğunluğu sağlayarak tam yetkili başkanlık isteğini gerçekleştirir. Öcalan’a ev hapsi ve sürecin başarıya ulaşması durumunda ‘özgürlük’ gelebilir.” Denilen yazıda “Süreçte birçok engel çıkabilir ancak bu aşamada müzakerelerin sürdürülmesi yeterli sayılmalıdır.” Diyerek süreç destekleniyor.

Sonuç olarak ‘Türkiye’de medya iktidarın tutumuna göre hizalandığı’ tespitime theguardian’ın tutumunu da eklemeliyim. Toparlamak gerek, masal değil yazdıklarımız, okura ‘onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine’ diyemeyeceğim;  ortaya küresel ölçekli medya/iktidar filmi koydum. Sıklıkla ifade ettiğim üzere iyi seyirler...