Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Temmuz '08

 
Kategori
Trafik
 

Trafik ve aklıselim

Çağımızın büyük biyologlarından Edward O. Wilson, edebi ve genel okuyucuya hitab eden “Doğa’nın Gizli Bahçesi” adlı kitabında, bilim adamlarınca Homo Sapiens diye bilinen insanın evrim aşamasında diğer canlılardan koparak onlardan daha akıllı olduğunu, ve doğaya hükmederek inanılmaz bir şekilde gezegenimizi sardığını; kendine has bencilliği, kavgacılığı, ve umursamazlığı sonucu da bir çevre felaketi ile yok olmanın kıyısına geldiğini bildiriyor.

Bu şekilde bir çevre kıyametinin eşiğine gelmemizin sebebleri nelerdir sizce? Kanımca bunun en temelinde endüstri devrimi ile birlikte insanın çok hızlı bir gelişme dönemine girmiş olması gelmektedir. Milyonlarca yıl avcı-toplayıcı olarak yasamış, doğa ile olan ilişkilerinde genel olarak edilgin konumda kalmış insan, kendisi için kurguladığı davranış kalıplarını kısa döneme (genel olarak üç kuşak aile ve kabile) ile yakın çevreye (genel olarak avlanılan, gezilen, ve konaklanılan bölgeler) koşulların elverdigi en akıllı biçimde sığdırmıştır. Bu önem çerçevesi sonucunda milyonlarca yıl zarfinda genetik yapımızda oluşan sağduyu insanı diğer hayvanlar gibi (yılandan korkma, akarsudan, kapalı yerden, ve yükseklikten kaçınma gibi) tehlikelerden korumayı sağlayabilmiştir. Pek de muhtemel gözüken ve tüm toplumu yutmaya yönelik önümüzdeki çevre felaketi insanda (coğu zararsız olan ve önemli işlevleri olan) yılandan korkma kadar bir ürperti meydana getirememektedir.

Yukarıda zikretiğimiz insanın doğasına mahsus zaafların günümüz dünyasındaki değişik bir tezahürü büyük ekolojistlerden Gerard Hardin’in tanımıyla “kamu ortak malının trajedisi” olarak adlandırılmıştır. Bu ortak kullanımda olan kaynakların belirli bir kullanım seviyesinin (mesela kullanım kapasitesi) ötesinde kullanıma katılan kişiye olan zararın misliyle topluma zarar vermesiyle tahakkuk etmektedir kamu ortak malının trajedisi.

Günümüzde en göze çarpan trajediyi yaşayan kamu mallarından birisi büyük şehirlerimizdeki yollardır. Hepimizin bildiği üzere şehir içi yollar kamu ortak malıdır, ve genel olarak kamu tarafından topluma bedavaya sağlanır. Diğer bir değişle yolların kullanımı (çeşitli kısıtlamalar dışında) tamamı ile serbesttir. Zaman ve mekan gözetmeden sağlanan kullanım serbestliğine karşılık şehir içi yolların sunumu kısıtlıdır. Bu kısıtın ana kaynağı yol yapmak için yeterli mekanın (ve bazen yeterli mali kaynak ve organizasyonun da) olmamasıdır.

***

Her sabah tıka basa dolu toplu taşın araçlarında sağa sola savrularak işlerine gitmeye calışanlardan önemli bir kısmı yanıbaşlarından geçen, arabalarına kurulmuş rahat koltuklarından radyolarını ayarlayan veya sigara dumanını dışarıya üfleyen veyahut da dikiz aynasında makyajını kontrol eden sürücülere içleri gecmişcesine bakmaktadırlar. Çoğunlukla, bu içi geçmiş bakışın içinden çıkarabileceklerimizin en belirgini bize şunu söylemektedir: bütçenin elverdiği en kısa zamanda bir araba sahibi olunacak, toplu taşım denilen müsibetten kurtulunacak.

Nihayetinde, yeni araba sahipleri de trajedimizde kendilerine biçilen rolü diğer herkes gibi, yani sabahın herkesin evlerinden çıktığı saatte evlerinden çıkarak oynamaya baslayacakladır. Kutsal kitabımızda da yazıldığı gibi “......“[ş]üphesiz bizler size uymuştuk…..[ş]imdi sızlansak da, sabretsek de …..bizim için hiçbir kurtuluş yoktur….” (Ibrahim Suresi 21. Ayet). Evet, gerçektende araba sahipliliğinin ve kullanımının giderek artış gösterdiği büyük şehirlerimizde altyapı (yol arzı) sabit kaldığı ya da araba sahipliliği veya arabaların şehir içi kullanımı kontrol altına alınmadığı (ya da yönetilmediği) sürece ne sera gazı salınımlarından ne de trafik sıkışıklığından da kurtuluş vardır. Sadece bunlar mıdır bizi endişeye sevk eden. Hayır! Petrol fakiri bir ülkede enerjinin bu şekilde verimsiz sarfı giderek artan petrol fiyatları karşısında ülkemizi giderek fakirleştirmektedir.

Ne yapmalıyız? Her şeyden önce okuyucuya bu konudaki en temel inancımızı ifade etmeliyiz: ulaşım politikalarının diğer ulaşım ve kentsel politikalar ile yakın ilişki içinde olduğu için çözümlerin ancak ve ancak entegre olması durumunda kentsel ulaşım alanında başarı elde edilebilir—mesela, toplu taşın sunumunun kalitesini ne kadar arttırırsanız arttırın toplu taşına çekeceğiniz yolcu sayısı, aynı zamanda araba kullanımını kısıtlayarak elde edilen toplu taşın yolcu sayısından çok daha az olacak, sonucunda yollarda mevcut trafik sıkışıklığı giderilemeyerek ve yolculuk süreleri indirilemeyecektir.. Aynı zamanda da söylemeliyiz ki kapıdan kapıya ulaşım rahatlığını insanlara sağlamış teknoloji harikası arabanın da karşısında değiliz; karşı olduğumuz doktorların bile herkese olan tavsiyesinden — mutedil oranlarda şarap içiniz — farklı olmayacaktır; mutedil oranlarda araba kullanımına geçit veriniz.

***

Trafik sıkışıklığını gidermek için yapılabileceklerin başında (tek sürücü ve yolcusuz) araba kullanımını azaltmak gelmektedir. Bu ise söylenmesi kolay ama gerçekleştirilmesi de en az o kadar zor bir hedeftir. Azalan araba kullanımı sonucu açığa çıkan yolculuk talebinin karşılanmasında en başat rol toplu taşına düşmektedir. Mamafih yukarıda kısaca dramatize ettiğimiz toplu taşının hal-i pür melalini düzeltmeden çözüm olarak sunulan aslında kamu ortak mallarının trajedisi olarak sonlanacaktır..

Son yıllarda dünyada bu konuda çeşitli egzotik uygulamalar mevcuttur. Mesela, sabah trafiği esnasında dolu araba şeritleri ayrılıp, yolcusuz arabalara kısıtlı yer ayrılarak dolu arabalarla yolculuklar teşvik edilebilmektedir. Bu konuda işyerleri ile de işbirliği yapılarak aynı güzergahtan gelen mesai arkadaşlarının ayrı ayrı arabalar ile gelmeleri yerine tek araba ile gelmeleri teşvik edilebilir. Böylece sabah trafiğinden yolcu sayısı kadar araba eksilmiş olabilir. Fakat bu eksilme hiç bir zaman aynı şekli ile kalmaz; hızların arttığını gören diğer sürücüler dün garajlarında bıraktıkları arabalarına tekrar binebilirler ve trafiği eski dayanılmaz haline getirebilirler. Bu sebeble uygulama sıkı denetim ve disiplin gerektirmektedir.

Diğer yandan gün içinde trafiğin rahatlaması amacı ile hiç bir şekilde eşit olarak kullanılmayan ve de fiyatlandırılmayan yolların artık bu şekilde sunumundan pek tabii vazgeçillebilir. Nobel ödüllü ekonomist William S. Vickrey bu konuya şu şekilde dikkat çekmektedir: ‘hiç bir esaslı başka alanda kentsel ulaşımda olduğu kadar mantıksız, günü geçmiş, ve israfa yola açan fiyatlandırma mevcut değildir’. Yukarıda bahsini ettiğimiz dolu araba şeritlerini kullanmak isteyen yolcusuz araba sürücülüeri para karşılığı dolu araba şeritlerini —temel varsayımız uyarınca dolu araba şeritleri tek sürücü şeritlerinden her zaman hızlıdır— kullanabilirler. Değişik bir perspektifi de değerlendireceksek yapabileceğimiz daha ilginç bir hal alabilir: şehrin arabalar tarafından en fazla kullanılan işgal edilen alanlarına araba ile giriş paralı olabilirken, aynı bölgelere ekspres toplu taşın bedava olabilir.

Ne yaparsak yapalım uzun vadede aktiviteler ve yolculuklar arasındaki ilişkilerin dengeli kurulamadığı şehirlerde (yukarıdaki örneklerde olduğu gibi) kurgulanan sistemin patlaklar vermesi olasıdır. Bu sebeble arazi kullanımı ve ulaşım arasındaki ilişkilerin iyi anlaşılması ve şehir sathında aktivilerin dengeli dağıtımı yolculukların mesafelerini azaltacaktır. Sonuç olarak az petrol ve para harcayıp sürdürülebilir çevrenin bir parçası olmak ya da olmamak için tercihlerin yapılabildiği, aklıseliminde kendine yer bulabildiği bir sistem kurgulanabilecektir.

 
Toplam blog
: 27
: 1155
Kayıt tarihi
: 20.07.08
 
 

Yüksek şehir plancısıyım (ODTÜ-1997), aynı zamanda Mühendislik Doktorası (Kyoto Üniversitesi, İnşaat..