Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Haziran '12

 
Kategori
Efsaneler
 

Truva Savaşı

Truva Savaşı
 

MÖ 1184 – Truva savaşı: Truva'nın yağmalanıp yakılması. (11. 06 tarihinde…)

Yunan mitolojisinde,

Truva'lı Paris'in Sparta Kralı Menelaus (Menelaos)'un karısı Helen'i kaçırması sonucunda Yunanlıların (Akaların) Anadolu'daki Truva kentine saldırmasını konu alan savaştır.

Savaş, Yunan mitolojisi ve edebiyatında çok önemli bir yere sahiptir ve detayları Anadolu'lu ozan Homeros'un İlyadave Odysseiaadlı destanlarında anlatılmaktadır.

Çanakkale’ye gittiğim zaman Truva harabelerine gidememiştim. Yakında Çanakkale’ye çok sevdiğimiz bir arkadaşımızı ziyarete Elif’le gideceğiz. Kararlaştırdık o zaman bu harabeleri gezeceğiz. Sizlere bolca resim çektirip ayrıca haberini de yaparım. Gitmeden orası hakkında, mitolojideki bu ünlü savaş hakkında bilgi aktarmak istedim.

Bir savaşın, hasetlik yüzünden, kıskançlık yüzünden çıktığına kim inanır derseniz, yanılırsınız. Doğrusu koskoca Truva savaşı gerçekten hasetlik yüzünden çıkmış.

Üstelik Yunan Mitolojisindeki tanrılar arasındaki kavgadan çıkmış. Ne kadar garip!

Kral Peleus ile Deniz perisi Thetis’in düğününe Nifak Tanrıçası Eris çağrılmamış. Sizmisiniz beni çağırmayan demiş Nifak Tanrıçası davetsiz eğlenceye gelmiş. Büyük ziyafet masasının etrafındakilerin meraklı bakışları altında elindeki altın elmayı masanın üzerine bırakmış. Burada önemli bir ayrıntı varmış. Elmanın üzerinde:

“En güzele…”

Yazıyormuş. Bu sözler iddialı. Oradaki kadınların hepsi birbirinden güzel! Hal böyle olunca belliki işler karışacak. Şöyle bir düşünelim.

Kudret tanrıçası Hera, Zekâ tanrıçası Athena, Aşk tanrıçası Afrodit oradalar ve hepsinin tek isteği bu elmaya sahip olmakmış. Hemen kavgaya başlaşlar. ‘Sen alacaksın – ben alacağım’ bakmışlar kavga büyüyecek, masadaki tanrılar her zaman darda kaldıkları zaman sığındıkları tanrılarına! Tanrıların Tanrısı Zeus’a koşmuşlar.

“Bize bir akıl ver, gel etme eyleme, bu işe hakemlik yap.”

Demişler. Zeus düşünmüş, taşınmış kararını vermiş. Bunları Kral Priamos’un oğlu Paris’in yanına göndermiş. Demişki:

“Paris çok akıllıdır, en doğru kararı o verecektir.”

Tanrılar Zeus’un sözünden çıkarlarmı, asla! Paris’in yanına gitmişler. İyide Paris ne yapsın. Kararsız. Bunun üzerine tanrılar rüşvet vermeyi vaat etmeye başlamışlar. Tarihteki ilk rüşvet olayı böylece ortaya çıkmış deniliyormuş. Artık orada ne olmuş, ne bitmişse! Kim neyi nasıl vaat etmişse!

Paris; Aşk Tanrıçası Afrodit’i seçmiş. Eyvah – eyvahlar olsun. Afrodit çok mutlu olmuş ama diğerleri çok kızmış. Paris’i hemen lanetlemişler. Peşpeşe ona lanetler sıralamaya başlamışlar. Hatta o kadar abartmışlarki, Paris’le de yetinmeyip lanetlerini Paris’in ülkesini içine alacak kadar kötülükleri sıralamaya başlamışlar.

Olaylar bundan sonra olmaya başlamış.

Paris, Sparta Kralı Menelaos’un dünya güzeli karısına deli divane âşıkmış. Helen dünyanın nerede ise en güzel kadınıymış. Tanrıçalar onu kıskanırmış düşünün artık.

Paris; Afrodit’ten bir istekte bulunmuş. Afrodit kendisine bu kadar büyük bir jestte bulunan Paris’in isteğini hiç geri çevirir mi? Çevirmemiş tabi. Helen de ona deli divane âşık olmuş!

Paris Helen’i Afrodit’in de yardımı ile memleketine yani Truva’ya kaçırmış.

İşte savaşın sebebi buymuş.

Savaş başlamış Bakın bunlarla ilgili tarih neler yazıyor:

Bunun üzerine Menelaos ve diğer Yunan kralları yaptıkları antlaşma gereği birleşerek Truva’ya saldırır.

Bu saldırı karşısında, Akhalıları müşterek düşman kabul eden Anadolu halkı da Truvalıların yanında yer alır.

Efsaneye göre, Olympos taki Tanrıların sebep olduğu ve karıştığı Truva Savaşı yıllarca çok çetin çarpışmalara sahne olur.

Savaş boyunca iki taraf birbirine kesin bir üstünlük sağlayamayınca, Akhalılar Truvalılara çok kurnaz bir oyun oynar.

Akhalıların en akıllı krallarından Odysseus, bir tahta at yapma fikrini ortaya atar.

Plana göre Akhalılar savaştan çekiliyor gibi gözüküp, geride çok büyük bir tahta at bırakırlar.

Odysseus ve diğer seçkin komutanlar atın içine gizlenirken, diğerleri denize açılıp gemileri Bozcaada'nın arkasına, Troyalıların onları göremeyeceği bir şekilde gizlerler.

Planın yürümesi için, görevi tahta atın Truvanın surlarından içeri girmesini sağlamak olan bir Akhalı askeri atın yanında bırakırlar.

Akhalıların çekildiğini gören Truvalılar, şaşkınlık içinde batı kapısının önündeki dev tahta atın yanına giderler.

Bu sırada ortaya çıkan Sinon ismindeki Akhalı asker, ağlayıp, sızlanarak Yunanlılardan nefret ettiğini, onu Akhalıların geri dönüşleri için gerekli rüzgârın çıkması adına kurban seçtiklerini ve kendisinin kaçarak kurtulduğu yalanını söyler ve şöyle devam eder:

Tahta at Tanrıça Athena'ya kutsal bir sunak olarak yapılmıştır.

Büyük olmasının sebebi Troyalıların onu dar şehir kapılarından şehrin içine almalarını engellemek içindir.

Akhaların beklentisi Troyalıların bu atı yakıp yıkmalarıdır.

Böylece Tanrıça Athena'nın öfkesini Troya üzerine çekmiş olacaklardır.

Troyalılar atı şehrin içine alıp onu korurlarsa Athena’nın lütfu Troyalılara yönelecektir.

Barış özelemiyle yanıp tutuşan Truvalılar bu yalana inanırlar ve tahta atı içeri alırlar.

Gece barış kutlamalarıyla çoşan ve alkolün etkisiyle sızan Truvalılar, atın içindeki Akhalı Savaşçılara gafil avlanırlar.

Bu sırada Truva’nın surlarına yaklaşmış olan Akha Ordusunun da takviyesiyle Truva Şehri tamamen harabe haline dönüşür.

Truva’nın baştan sona yakıldığı bu korkunç katliam sonrasında Menelous Helen’i alarak Yunanistan’a yelken açar.(alıntı)

&

Truva'nın mitolojik bir kent olduğu düşünülürken, 1870yılında Alman arkeolog Heinrich Schliemanntarafından başlatılan ve ikinci dünya savaşından önce Amerikan arkeolog Blegen tarafından gerçekleştirilen kazıların sonucu olarak, Çanakkale Boğazı'nın güney sahillerinde, Küçük Asya'nın kuzey batısındaki Troas bölgesinde bir sırtın üstünde bugünkü Çanakkale'nin birkaç kilometre güney batısındaki Hisarlık tepesinde dokuz kere yıkılıp yeniden kurulmuş çok eski bir şehir bulundu.

Truva, deniz baskınlarından korunacak kadar içeride olmasına karşın Helespontos (Çanakkale)ile Karadeniz’i bağlayan ticaret yoluna hâkim olacak kadar denize yakın bulunuyordu.

Her yıkılışında yeniden yapılmış bu önemli ticaret şehrinde dokuz tabaka meydana çıkarıldı.

Bunlardan MÖ 15–12. yüzyıla ait olan 6. tabaka, Homeros’un anlattığı Truva'dır.

Homeros’un Truva Savaşı'nda bahsettiği kentin Yunanlılar tarafından tahrip ediliş tarihi olarak ilk çağda MÖ 1184 yılı kabul edilir. (alıntı)

Mitoloji insanı büyülüyor değil mi?

Masal gibi, rüya gibi…

Çanakkale’ye gittiğimde daha detaylı olarak oraları yazacağım…

Nazan Şara Şatana

http://www.facebook.com/#!/profile.php?id=100002892442552

http://twitter.com/#!/nazansarasatana


 

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....