Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Aralık '15

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Turizm- sahne- ne alaka demeyin, sahne korkusu

Turizm- sahne- ne alaka demeyin, sahne korkusu
 

SAHNE – TURİZM-NAZAN ŞARA ŞATANA


Sahne korkusu


Turizm – sahne – ne alaka!

Demeyin.

Turizm böyledir işte. Gelin de gülmeyin.

Turizmde uzun yıllar çalışıp hatıraları yazmak nasıl bir duygu biliyor musunuz? Gerçekten güzel bir duygu…

Ben şanslıyım.

Her iki mesleğim de anlatılacak çok şeyler var.

Gazetecilik yıllarında yaşadıklarım bu gün bu kadar çok kitap yazmamı ve senaryolarım da bu kadar çok aksiyon sahneleri ile dolu olmasını sağlamıştır muhakkak…

Birçok okurum veya arkadaşlarım ya da sinema çevresi benim mizah anlayışımın çok yerinde olduğunu söylüyorlar.

Yerinde demek iyi herhalde ya da ben öyle kabul ediyorum.

Onun da turizmden bende olduğuna her zaman inanmışımdır.

Aslında turizm tam bir komedidir.

Eğlence gülmekse mutlu olmaksa, biz turizmcilerin derdi misafirlerimizi eğlendirmekse eğlendirmekte yine eşittir gülmeyi sağlıyorsa buyurun komik olmayan bir şeye nasıl gülersiniz.

Gülemezsiniz. Animasyonda skeçler komik olmalı. Hamlet’i sergilemediklerine göre komik olmalı komik anlatılmalı, oynanmalı söylenmeli yani güldürülmeli.

Bu nasıl olacak sahnede olacak.

Sahne! Sahneye çıkmışlığınız varsa sizlere problem olmayacaktır.

Belki benim şimdi yazdıklarımı bile hafife alacaksınız. Ama sahneye çıkmışlığınız yoksa işte buraya kadar diyeceksiniz.

Size ilk sahne deneyimi mi anlatacağım.

Pardon ben oyuncu değilim, şarkıcı değilim animatör ise hiç değilim. Ben turizm yetkilisiyim. Bizim animasyon şefi yıllar – yıllar önce dedi ki müdürlerde sahneye çıkacak. Eee dedik.

Gelen guruplar sizleri tanıyacak. Dedik resmimiz var hepimiz neyiz ne değiliz kocaman pano – lobide…

Yok, olmaz sahneye. Olur. Olur mu?

Olur, canım ne var ki ne yapacağız?

Yok, önemli bir şey değil.

Sahneye çıkacaksınız kendinizi tanıtacaksınız. Güleceksiniz. Selam vereceksiniz.

Falan filan. Bu kadar mı? Evet, bu kadar…

Canım söylesene bunda ne var? Öyle mi? Ne biliyim ben itiraz edersiniz sandım da! İyi de gerekli diyorsan çıkarız. Valla gerekli. Çıkalım. Çıkalım da!

 

Bu sabah toplantısında alınan bir karardı. Hiç umursamadım.

Tabi canım çıkmalı, misafirlerde kim kimdir öğrenmeli.

Öğlene doğru aklıma takılan bazı şeyler olmaya başladı.

Akşamüstü biraz daha düşündürmeye başladı.

O ne hiç canım akşam yemeğini yemek istemiyor.

Hatta üstümü değiştirmek her akşam olduğu gibi akşam için daha bir farklı daha bir şık giysiler giymek te istemiyor hatta bir uykum var anlatılamaz. Başımda ağrıyor gibi!

Herhalde üşüttüm.

Yazın sıcağında üşütmek. Olur, neden olmasın. Ben herhalde çıkamam. İyide bunu nasıl söyleyeceğim. Söylerim canım ne var bunda. Tamam söylüyorum. Elim telefona defalarca gidiyor. Eee müdürlerde hazırlanmışlar. Herkes hazır. Bir ben miyim çekinen. Bak hele filanca hanımla, filanca bey dünden razı gayet iyi, oldukça keyifli hatta böyle bir etkinlikte olacaklarından da çok mutlu.

Eee o zaman bana ne oluyor.

Çıkamaz mıyım çıkarım. Sanki çıkıp ne yapacağım ki? Tabi canım... Çıkarım.

 

Animasyon başlamasına az kalmış. Hazır nazırız ama anlamadığım bir gariplikler var bende, sanki dizlerim titriyor, kulaklarım uğulduyor, hatta inanılmaz boğazım kuruyor.

Tamam, canım ben hastalanıyorum.

Hastalanıyorum da şu andan sonra kimse bu söylediklerime inanmaz. Tamam, bekle başına gelen neyse çekeceksin. 

 

Sahne karardı. Müzik gümbür – gümbür… Eğlence müdürü sahnede feryadı figan… Ortalık yıkılıyor. Takdimler, isimler sahnedeyiz.

 

O ne bizim tatil köyünde bu kadar çok insan var mıydı?

Burada bir stat dolusu insan var.

Herkes bize bakıyor.

Yok hatta direk bana bakıyor.

Allah’ım işte mikrofon bana doğru geliyor.

Geliyor da. Niye öyle herkes ağır çekim hareket ediyor.

Sesler niye boğuk – boğuk geliyor.

Galiba benim ismimi söylüyor.

Allah herkes alkışlıyor. Mikrofona bak dev gibi. Bu çok ağır ben bunu nasıl kaldıracağım. Nasıl tutacağım. Derken o ne?

Allah şimdi yandım. Sesim yok. Sesim kaçmış. Ben kaçamadım ama sesim kaçmış.

Eğlence müdürü mikrofonu kendine yaklaştırıyor bangır -bangır bana yaklaştırıyor ben bayağı bağırıyorum. Ses yok. Yok.

Hayda nasıl derin bir sessizlik.

Herkes bana bakıyor.

Ben adımı söyleyeceğim.

Yahu benim adım neydi?

Adamı hatırlasam belki söyleyeceğim.

Eğlence müdürü benim gözlerimden anladı.

Beni o takdim etti ki sanki onun takdim etmesi programlanmış gibi. Benim için çok güzel şeyler söylemiş ama ben anlamadım.

Uğultu ve ağır çekim devamdaydı.

Alkışı hatırlıyorum. Çok alkış. Çok – çok alkış…

Bari selam vereyim.

Nasıl selam verecektim.

Eğilmem lazım. Eğil. Evet, bunu başarmıştım hem de tam anlamı ile selam vermişim çünkü yüzüme patlayan ışıklar ertesi günü fotoğrafçının elime tutuşturduğu resimlerden anladım iyi poz vermişim.

Hareket var ses yok.

Alkışlardan sonra sahneden indik.

Ya kimse bir şey anlamadı.

Ya da kimse nezakette bulunup bana bir şey söylemedi.

 

Bu gün ben itiraf edeyim.

O gün benim de konuşmam gerekliydi ama benim heyecandan sesim çıkmadı.

 

Görüyor musunuz? Turizm böyledir işte. Gelin de gülmeyin.

 

Nazan Şara Şatana

 

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....