Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Prof. Dr. İbrahim Ortaş

http://blog.milliyet.com.tr/ibrahimortas

30 Ocak '12

 
Kategori
Bilim
 

Türkiye'de bilim yapmanın zorlukları nelerdir?

Prof. Dr. İbrahim ORTAŞ

Çukurova Üniversitesi, iortas@cu.edu.tr

 

Dünyadaki üniversiteleri görünce Türkiye’de bilim yapmanın gerçekten zor olduğu görülüyor. Bilim yapmanın zorlukları ve nedenleri kısaca şöyle sıralanabilir.

1. Bilim Politikasının Belirlenmemiş Olması

Türkiye dünyanın 17 büyük ekonomisi, 17. büyük nüfusu, yüz ölçümü yönünde dünyada 16. bilimsel makale üretmede 19. sırada bulunuyor. Günümüzde önemli bir ekonomik büyüklüğe sahip olmasına karşın bilim ve teknoloji üretiminde aynı büyüklüğü sahip olmaması ciddi bir tezatlık oluşturuyor. Bunun nedenlerinden biri halen Türkiye’nin bir bilim politikası bulunmaması gösterilebilir. Ülkemizde artık Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı da var ancak bilim politikamızın olmaması bilimsel çalışmanın amaca uygun doğrultuda ilerleyememesine yol açmaktadır. Devletin bilim politikasının olmaması doğrudan üniversitelerimizin bilim politikasının olmamsını doğurmaktadır. Bilim politikası olmayınca doğal olarak bilim ve teknoloji gelişmemektedir.

 

2. Bilimsel Gelişmeleri İzleyememe

Bilime ülkenin birinci önceliği olmadığı için bilime ayrılan pay da düşük olmaktadır. Günümüzde önemli oranda bilime kaynak aktarılmış olsa da, kaynak bina ve diğer cari giderlere ayrılmaktadır. Bilimcilerin talep etikleri ihtiyaçlar halen kişisel çabalar ile sağlanmaktadır. Halen bilim insanlarının kendi konuları ile ilgili kitap, süreli yayın takip edebilme ve kongrelere katılması sınırlı kaynaklarca sağlanmaktadır. Bilim okuyarak ve tartışılarak öğrenilen bir olgu olması nedeniyle her bilim insanı mutlak bu işlevleri yerine getirebilmelidir. Bugün hiç bir bilim insanı mevcut maaşını ortaya koyarak 100 dolarlık bir bilimsel kitabı almaya gönül rahatlığı içinde düşünmemektedir. Süreli yayınlar sınırlı olarak kütüphanelerimize gelmesi nedeniyle kaynak erişimi halen sorunlu. Konunuz ile ilgili yayınları fotokopisini alıp arşivinizde bulundurmak isterseniz dahi bunu kendi olanaklarınızla sağlamanız gerekir. Sınırlı maaşla hiç bir bilim insanı hele genç araştırma görevlilerinin fotokopi yapacaklarını hiç beklemiyorum. Çok az sayıda kişi çalışmaları için son derece zorunlu bulduğu makaleleri parasıyla fotokopi etmektedir. Bilimsel gelişmeleri zamanında takip edemeyen araştırmacı evrensel nitelikte bilim insanı konumuna erişememektedir. Böylece geleceğin hoca adayı kişiler bilgisiz olarak Türkiye'nin koşulları bu diye Doçent ve Profesör yapılarak şimdiki Türk üniversitelerinin dokusunu oluşturmaktadırlar. Hevesleri ve ütopyaları olmayan bu kişiler yıllar öncesinden öğrendikleri ile yetinerek çağın gerisinde kalmaktadırlar. Bu şekilde yetersiz olan hocalar aynı zamanda öğrencilere de yararlı olamadıkları görülmektedir. Hatta gibi bazen motivasyonsuz oldukları gibi genel davranışları ile hayattan kopmuş insan tipleri yetiştirmek içinde ön ayak olmaktadırlar.

Son yıllarda yapılan eleştirilerden biri de birçok bilim adamının hiç bir bilimsel işlev göstermeden yalınızca sorumlu oldukları dersleri verdikleri yönündedir. Altyapı olanakları olduğu halde hiç bir bilimsel yayın yapmadıkları şeklindeki eleştiriler artmaktadır. Ciddi bir inceleme ile verimliliği olmayan, yıllardır hiç bir proje hazırlamamış, yayın yapmayan, ders notu olmayan öğretim elemanlarının aktivitelerinin arttırılması için, bilimsel aktivitelere bağlı olarak maaşlarının iyileştirilmesi yollarına gidilmelidir. Bugüne kadar hiçbir ciddi proje üretmemiş, hiç yurtdışı yayını olmamış profesörler bulunmaktadır. Pekâlâ, sormak lazım hangi teoriyi veya sorunu kim ile aşacağız. Bilgi çağını nasıl yakalayacağız.

 

3. Birlikte veya Takım Çalışması Eksikliği

Üniversitelerde altyapı olanaklarının etkin kullanımı ve takım ruhuna sahip anlayışla hareket etme problemi yaygın bir sorun. Birçok alanda sık sık kullanılmayan fakat gerekli cihazların kullanımında kişilerin bencil davrandıkları, başkasına kullandırmadıkları bunun yerine herkesin kendi cihazını temin etme yoluna gittiği görülmektedir. Hatta aynı bölüm içerisinde kişilerin kendilerine ait altyapı oluşturarak başkasının bundan yararlanmasını engelledikleri hep bilinen gerçeklerdir.

Bu bağlamda bu kadar çok cihaz edinmek yerine, mutlak gereken chizların rasyonel kullanımı için az gelişmişlik psikolojisinden kurtulup biraz daha paylaşımcı ve bilim insanına yakışır bir şekilde birlikte kullanımına özen gösterilmelidir. Aynı şekilde üniversitelerde ortak alanı olan bilim insanları bir araya gelerek çalışma gurupları oluşturulmalıdır. Birlikten kuvvet doğar prensibinden hareket edilerek değişik bakış açıları olan bilim insanları karşılıklı fedakârlık göstererek daha sağlıklı çalışmalar yapılabilir.

Birçok bilim insanımız ise gerçekten son derece çalışkan ve üretken fakat aynı ölçüde bencil olduklarından paylaşımcı değillerdir, bu nedenle de doyumsuz ve aynı ölçüde mutsuz olmaktadırlar. Bu ve benzeri kişiler Bertrand Russel’ın dediği gibi “bilimi çoğunlukla kendi egolarını tatmin etmek için yapmaktadırlar”. Bu ve benzeri kişilerin belirli bir dünya görüşleri olmadığı için popülist ve sürekli ön planda kalmak için çok çalışıyor imajı vererek gündemde olmayı yeğlemektedirler. Yaratmak istedikleri insan tipi ise kendilerini ilahlaştırmak ve diğerlerini adeta kendilerine köle gibi bağımlı kılmaktadırlar. Bir diğer bilim insanı tipi ise son derece yetenekli, üretken, kapasitesi son derece yüksek fakat felsefesizlikten dolayı kendi kendine iş yapma yetkisi kazanmadığından bilim için fazla da faydalı olamamaktadırlar. Aynı zamanda bazı kişiler iş bulamadıkları için tabiri caizse ahbap çavuş ilişkileri ile üniversitelere kapağı attıktan sonra şu veya bu kişinin daktilo işlerini yaparak yayınların son sıralarında yer alarak hiç bir katkıları olmadan üniversitelerin sırtında birer kambur olarak adeta parazit olarak yaşamaktadırlar. Bir gurup bilim insanı da var ki üniversiteyi bir gelir kapısı olarak görmektedirler. Üniversite ortamını kullanarak dışarıda iş yapmakta ve üniversite üzerinden kendinse olanak sağlamaktadırlar.

Gelişmiş üniversitelerde bilim amaca ve işin doğasına uygun yapıldığı için takım çalışması yaygın. Kaynaklar etkin kullanılmaktadır. Kişilerde dışarıda şahsi iş peşinde değillerdir. 

 

4. Nitelikli Genç Araştırıcı Sorunu

Yüksek lisans ve doktora programlarının yeniden değerlendirilmesi önemlidir. Çok sayıda niteliksiz doktora öğrencisi yerine daha az ve nitelikli öğrenciye olanak sağlanmalıdır. Alınan öğrencilerin projelerinin değerlendirilmesi ve tamamına yakının asistanlık olanağının sağlanması düşünülmelidir. Yüksek lisans programlarında literatür taraması gibi batıda az gelişmiş ülke öğrencilerinin paralı öğrenim programı yerine, araştırmaya dayalı ve ciddî derslerin işlendiği bir sistem oluşturulmalıdır. Yüksek lisans programları tez komiteleri tarafından izlenmeli ve tez sonuçları imkânlar ölçüsünde mutlak uluslararası dergilerde yayınlanmalıdır.

 

5. Ara Elaman Sorunu

Bir diğer sorun üniversitelilerdeki laboratuarlarda ara eleman sıkıntısıdır. İşçi, memur ve teknisyen kadroları dondurulduğu ve yardımcı eleman olmadığı için birçok iş yine öğretim elemanına kalmaktadır. Bir tarafta ülkede ciddi bir işsizlik var iken diğer tarafta araştırma kurumları başlata olmak üzere birçok sektörde ara eleman sorunu yaşanmaktadır. Belki 8 yıllık eğitim bu anlamda daha çok üniversiteli yerine daha çok ara eleman yetiştirmeye de ağırlık verirse daha iyi olur. Bugün bilim yapmanın önündeki en büyük problem projelerin sağlıklı yürütülebilmesi için proje süresince proje asistanlığının sağlanmamasıdır.

 

6. Ekonomik Yetersizlik

Bir diğer problem ise çok genç yaşata çoğu bilim insanın yaşam koşullarının yetersizliğini de ileri sürerek pes etmiş olmalarıdır. Türkiye’deki çalışma koşulları ve ücret durumu açıkçası araştırıcıları özverili çalışmaktan alıkoymaktadır. Günde 15 saat çalışmak zorunda olan ve hayatının bütün zevki, arzusu bilim yapmak olan insanı az çalışıp çok harcayan veya hiç çalışmadan kolay yoldan para kazananların yanında boynu bükük kalmaktadır. Okuyarak dünyayı anlamış bir insan her halde dünyanın nimetlerini kendine reva görür ve ona göre yaşamak ister. Fakat hepimizin bildiği gibi Türkiye’de bir üniversite profesörünün maaşı neredeyse bir imamın veya bir uzman çavuşun maaşına eşit düzeye getirtilmiştir. Bu durumda birçok insan zamanlarının büyük çoğunluğunu bilime harcamak yerine, özel işler ve danışmanlık yapmak zorunda bırakılmaktadır. Bilim hazırlıklı beyinlere güler. Türkiye’de bilim yapılması isteniyorsa, kendi bilim adamına adam gibi yaşama koşulları hazırlanır ve ona göre de hesap sorma hakkı doğar. Devlet üniversitelerindeki bilim insanı özel sektöre muhtaç edilmeyecek kadar ücret alabilmelidir. Son günlerde başta tamgün yasası nedeniyle öğretim üyelerinin üniversiteden ayrılması da bir şekilde temelde üniversite maaşların yetersizliği belirtilebilir. Dünyanın hiçbir ülkesinde bir Profesör 4 bin TL ile çalıştırılamayacağı açıktır. Bilim insanlarının yoksulluk sınırında olması bilimsel çalışmaların sağlıklı yapılması beklenmemektedir.

 

Pekâlâ, ne yapılabilir?

1) Bugün gelinen noktada sevindirici olan TÜBİTAK’ın, DPT ve Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakıflarının da destekleri ile teknoloji geliştirmek amacıyla sürdürülen çalışmalar yavaşta olsa ilerlemektedir. Ayrıca DPT teknoloji projelerine önemli ölçüde destek sağlamaktadır. Fakat projelerin yürütücü posizyonundaki hocaların dışında esas işin yükünü taşıyan genç araştırmacı, yardımcı personel ve teknisyen çalıştırılması son derce önemli olmaktadır. Bu bağlamda projelere destek sağlayan TÜBİTAK, DPT ve Üniversitelerimize düşen en büyük görev destek sağladıkları projelere mutlak surette proje asistanı bursu veya yardımcı personel giderlerini eklemeleri önemli bir sorunu giderecektir. Gelişmiş batı üniversitelerde her projenin yardımcı personel için konulmuş bir fonu bulunmaktadır. Bu sayededir ki birçok proje başarı ile zamanında sonuçlandırılmaktadır. Üniversitelerimizin bugün son derece sınırlı olanaklarını zorlayarak fedakârlık yapan birçok genç master ve doktora öğrencisi çalışmalarını kendi olanakları ile yapmaktadırlar. Bu cefakâr öğrenciler yüksek lisanslarının sonucunda bir işe girme garantileri olmadığı halde iki veya üç yıl gibi uzun bir sürede çalışmaktadırlar. Hayatlarının en dinamik ve en sorunlu döneminde geleceğe güvenle bakacakları, birikim yapacakları 25 yaşın üzerindeki bu gençleri anlamak ve ona göre davranmak her halde başta devletimizin görevleri arasında olsa gerektir.

2) Üniversitelerin ders notu ve süreli yayın elde etme olanakları artırılmalıdır. Fotokopiden yararlanma olanağı genç araştırıcılara açık olmalıdır. Kütüphane olanaklarının iyileştirmesi kaynak erişimi için daha fazla kaynak aktarımına gidilmesi önemlidir.

3) Üniversite personelinin ekonomik düzeyi iyileştirilmelidir. Bilgi çağında bilgi üreten insanların bilgi üretemeyenlerin çok gerisinde maaş alması kabul edilemez. Öğretim elemanına insan gibi yaşaması için olanaklar yaratılmalı onun karşılığında da ondan istenilen performans beklenilmelidir. Birçok ülkede olduğu gibi yılda bir kaç yayın yapma veya en az bir projenin lideri olması istenebilir, ancak yeterli mali destek sağlanması şartı ile. Bu şekilde bilim insanın yaratıcılığını artırılması için teşvik sağlanabilir.

Sonuç olarak Türkiye’de bilim yapmanın sorunlarını neden olan veya eksikliği görülen alanlar tespit edilip sorunun yerinde ve zamanında çözümlenmesi sağlanmalıdır. Ancak asıl sorun sanırım bilime bakış açımızdan kaynaklanıyor. Hepsinden önemlisi ülke olarak bilimden yararlanmadığımız ve bilimin doğasını kavramadığımız anlaşılıyor. Sorun doğru teşhis edilmediği içi çözümü de sanırım yanlış olmaktadır. Bugün üniversiteyi bir meslek edinme yeri, öğrenci için ders alma yeri olarak görülüyor. Hal böyle olunca hocalar da kendilerini öğretmen olarak görüyor. Okul olan yerde de bilim olmaz. Günümüzde her şeye rağmen bilim yapacak sınırlıda olsa bilim insanı bulunmaktadır. Ancak mevcut anlayış, ekonomik zorluklar ve yetersiz yarımcı ve ara eleman eksikliği nedekiyle bilim yapmak gerçekten zorlaşmaktadır.

 
Toplam blog
: 190
: 1163
Kayıt tarihi
: 21.06.07
 
 

1985 yılında Çukurova Üniversitesi, Ziraat Fakültesi’nde mezun oldum. 1986 yılında Şanlıurfa Köy Hiz..