Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Şubat '08

 
Kategori
Siyaset
 

Türkiye'nin magdurları (hak yoksunları)

Türkiye'nin magdurları (hak yoksunları)
 

İnternet'ten alınmıştır.


2003 Yılında Devletin ilgili makamlarına sunduğum özel çalışmamı ilgilenenlere sunuyorum. Türkiye'de hak mahrumu olanlar sadece türbanlılar değildir. Kadri KANPAK

SUÇLU VE POTANSİYEL SUÇLU VATANDAŞ GRUPLARI, PROBLEMLERİ VE ÖNERİLER

Aşağıda 13 başlıkta tanımlamaya çalıştığım, tahmin ettiğim sayısal büyüklüklerine göre sıraladığım vatandaş gruplarının problemleri sorgulan- dığında, suç işlemelerine veya potansiyel suçlu olmalarına toplumsal yapının ve düzenleyici kanunların çapraşıklıkların neden olduğu görülmektedir. (Yaptığım gözlem ve ön araştırmada fark etmediğim gruplar olabilir.) Yasama ve yürütmenin suç işleme şartlarını oluşturmasına, hatta vatandaşları suç işleme zorunda bırakmasına rağmen, yürürlükteki kanunlara göre de sadece suçlu vatandaşlar yargılanabilmektedir. Oysa suç işlemeyi oluşturan şartlar da incelenmelidir. Suçlular yargılanırken sadece ilgili kanunlarla değil, aynı zamanda suçlarının gerekçeleri de değerlendirilmelidir. Suç işlemenin temelinde yatan faktörler değerlendirilirse toplumsal yapının çapraşıklığı, kanunların eksikliği o zaman çok net ortaya çıkacaktır.

GÖZLEMLEDİĞİM VATANDAŞ GRUPLARI;

01-VERGİ MÜKELLEFLERİ: Vergi oranları ve tutarları ABMG (adam başına milli gelir) miktarına göre çok yüksek olduğundan, vergi kanunlarının tam uygulanması mümkün değildir. Yönetim ve kontrol sistemindeki boşluklar ve yetersizlikler de imkan tanıdığından, mükellefler vergi matrahlarını ödeyebilecekleri tutara denkleştirmektedir veya zorunlu oldukları miktardan fazlasını ödememektedir. Bu durum vergi mükellefleri arasında devlet eliyle çifte standart yaratmakta ve vatandaşların büyük çoğunluğunu kanunlara karşı suçlu duruma düşürmektedir.

Vergi kanunlarının uygulanamazlığı, oranlarının yüksekliği ve yönetim ve denetim boşlukları nedeniyle suç işlemek zorunda kalan vatandaşların psikolojileri bozulmaktadır. Bunlar toplumsal problemlere karşı pasifize olmaktadır. Mükellefler çocuklarına da vergiyi istenildiği gibi düzenlemenin meşru olduğu konusunda mecburen örnek olmaktadırlar.

Bu durum gelecek nesillerin karmaşık bilinç ile yetişmelerine neden olmaktadır. Vergi ödeyenler de aptallık psikozuna girmektedir.

TBMM ve TC Hükümeti bu probleme uygulanabilir vergi kanunları, vergi oranları ve rasyonel (% 100) kontrol sistemi geliştirerek çözüm üretmelidir. Aksi takdirde vergiden kaçınma giderek yaygınlaşmaktadır ve oluşan şartlara göre meşruiyet kazanmaktadır.

02-İŞSİZLER: Yaşamını devam ettirmek için zorunlu kazancı elde edecek işi olmayan bireyler, içinde bulundukları yoksulluğun getirdiği bunalımla her türlü ekonomik ve sosyal suçları işleme psikozundadırlar. İşsizliğin azaltılması için, toplam işgücünün nitelik analizi yapılıp, gerekli eğitim ve istihdam politikası üretilmelidir.

İstihdam artışı için politika üretilmesi yerine, istihdamın kamu maliyeti artırılarak veya uygulanamayacak yasalarla istihdam artışı engellenmektedir. Bu durumda işsiz birinin hırsızlık, gasp, kapkaç suçu işlemesi kaçınılmazdır. Bu toplumsal şartları oluşturan; yasama, yürütme ve diğer kurumlar, bu konuda baş nedenlerdir. İşsiz birinin nasıl geçineceğinin formülünü devlet tanımlamalıdır. Küçük işletmeerin ve niteliksiz işçi istihdam edecek projelerin rasyonel yoğun teşviki ile işsizlik minimuma indirilebilir. Ülkemizdeki işsizlerin çoğunluğu niteliksizdir veya niteliksiz insan yetiştiren orta öğrenimden mezundur. Niteliksiz emeğe sahip olanlar için; kişiliklerine uygun meslek eğitimi ve uygulama programlarına katılma imkanının sağlanması kendileri için ve toplumsal açıdan en süratli çözüm yoludur.

03-SOSYAL GÜVENCESİZLER: Bir işyerinde sigortasız çalışanlar veya tek başına yaşayıp hayatta herhangi güvencesi olmayanlar da ekonomik ve sosyal suçları işleme psikozuna yaklaşabilirler. Sosyal güvence maliyeti azaltılıp resmi istihdam teşvik edilmek yerine istihdamın vergi yükü, SSK primi artırılarak kayıtlı istihdam engellenmektedir. Sosyal güvencesizler niteliklerine göre gruplaştırılarak çözüm üretilmesi mümkünken, sigortasız çalışanlar, her gün suç işlemeye biraz daha yakınlaşıyorlar veya sigortasız (kayıt dışı) çalışmayı kabul ederek, fiilen suç işlemek zorunda kalıyorlar.

04-TÜRKÇE BİLMEYENLER: Devletin resmi dilini bilmeyenler gayri resmi olan ana dilleri ile yaşamlarını devam ettirmek zorundadırlar. Okuyamadıkları bir nüfus cüzdanına sahiptirler veya nüfus cüzdanları yoktur. Türkçe bilmeyen bir insana nüfus cüzdanı çıkarmamanın yasak olduğunun nasıl anlatılabileceğini çok merak ediyorum Bu insanlar kırsaldan kente göçtüğünde, içinde bulundukları şartlar nedeniyle kendi bilinçleriyle her türlü suçu işlemeye açık psikolojidedir. Toplumsal yaşama ilişkin hiçbir şeyin öğretilmediği bu vatandaşların kanunları bilmeleri, toplumsal yapıyı tanımalarını beklemek de bir fantezidir. Yaşamak için her türlü eylemi meşru görmeleri, kendilerince doğaldır. Her vatandaşa anlayacağı dilden hakları, sorumlulukları ve yaşam mücadelesi öğretilmelidir. Toplumsal yaşama adapte olamayan ve kendi dilleriyle yaşama hakkına sahip olmayan bu insanlara nasıl yaşayacaklarını açık ve net bir şekilde öğretecek programlar yapılmalıdır.

05-CİNSEL TATMİNSİZLER: Toplumun çoğunluğunun değer yargılarına göre cinselliğin konuşulması ve evlilik dışında yaşanması ayıp, günah ve yasak olduğundan, insan bedeninin 15 yaşında kazandığı cinsel enerjiyi her bireyin yeniden ayrı ayrı keşfetmek zorunda kalması, yanlış ve eksik öğrenilmesine, sağlıksız cinsel yaşama sahip olunmasına, zaman kaybına, zihin bulanıklığına neden olmaktadır. Ayrıca eğitimsizlik bireyin, beyin ürünü bir cinselliği yaşaması yerine içgüdüsel cinselliği yaşamasını getirmektedir. Bu durumda bilinçsiz veya bedenine hakim olamayan kişiler potansiyel cinsel sapkın-mütecaviz noktasına gelmektedir. Cinsellik konusunda sadece okullarda sınırlı cinsel eğitim derslerinin konulması çözüm değildir. Tüm toplumun cinsel eğitim görmesi halinde, toplumun cinsel ortak kültürü oluşur.

06-DOYUMSUZLAR: Kendi kapasitelerini, yetenek ve becerilerini tanımlayamayanlar, ülke genelinde oluşan kozmopolit yaşam nedeniyle hangi ekonomik şartlarda olurlarsa olsunlar doygunluğu hissedemeyenler, fazla, daha fazla dürtüsüyle suç işleme eğilimindedirler. Genlerinin ürünü olmayan bu dürtü toplumsal yapıda oluşan kozmopolit ortam ve gelir dağılımındaki uçurumdan, dengesiz bölüşümden kaynaklanmaktadır. Gelir bölüşümü ve sosyal güvence, toplumda genel kabul gören düzenlemeye gelmediği sürece doyumsuzluk ve yetersizlik nedeniyle işlenen suçların artması devam edecektir.

07-BAŞÖRTÜLÜLER: Başları örtülü olduğu için eğitim hakları ellerinden alınan bayanlar, eğitimsizliğe mahkum edilirken öğrenme yöntemi ve yaşamlarını devam ettirebilmek için gerekli parayı hangi işleri yaparak kazanabileceklerinin öğretilmemesi halinde, cahil ve yoksul kalmaya ve kocalarının boyunduruğuna mahkum olacaklardır. Bu insanlara yaşam tarzlarına göre eğitim ve ekonomik mücadele hakkı tanınmalıdır. Aksi durum çözümsüzlüktür. Yine suç işlemeye açık durum oluşturacaktır.

Yüksek öğrenim öğrencilerine ilişkin değerlendirme yapılsa;

1-Yüksek öğrenime devam eden kız öğrenci sayısında artışın olduğu gözlenecektir.

2-Yüksek öğrenim gören özgür kız öğrencilerden kayda değer bir oranda örtüye geçişin olmadığı anlaşılacaktır.

3-Eskiden kız çocuklarını yüksek öğrenime göndermeyen ailelerin kız çocuklarının yüksek öğrenime devam mücadelesini ailelerine karşı kazanmalarına rağmen; yasama, yürütme ve öğrenim kurumlarının daha şiddetli engelleri ile karşılaştıkları anlaşılacaktır. Muhafazakar ailelerin kız çocuk erkek çocuk ayrımını aşmaya başladığını ama bunun ilgili kurumlar tarafından anlaşılamadığı görülecektir. Bu durum ilgili kurumların muhafazakar ailelerden daha muhafazakar olduğunun bir göstergesi olarak da kabul edilebilir.

08-ÇİNGENELER: Bu devletin sınırlarında yaşamlarını devam ettiren çingeneler, resmi nüfus cüzdanına sahip olmalarına rağmen devlet ve egemen toplum tarafından muhatap alınmamaktadırlar. Bu nedenle hayatlarını ancak, hırsızlık, gasp veya kapkaç benzeri suçlarla devam ettirebilmektedirler. Bu suçları uzunca süre rahatça işleyebilmek için de nüfus cüzdanlarına yaşlarını çok küçük yazdırmaktadırlar. Bu nedenle de Emniyetin suçlu olarak gözaltına aldıklarını, mahkeme ceza ehliyeti yoktur diye serbest bırakmaktadır.

Çingenelerin topluma adaptasyonu için gerekli çalışmalar programlanmalı ve uygulanmalıdır. Aksi takdirde bu grubun yeni nesilleri de daha şiddetli suçları işlemeye yönelebilecektir.

09-GENELEV KADINLARI: Genelevde çalışan sermaye kadınlar arasında bir araştırma yapılmış olsa, hiçbirinin kendi arzusu ile geneleve gelmediği, genelevde kalmadığı ortaya çıkacaktır. Peki kadınların geneleve nasıl düşürüldüğünü hukuk ve güvenlik güçleri hiç mi merak etmiyor.? Bu zavallı kadınların bedeninden kimler nasıl rant elde ediyor. Genelev kurumu, çağdaş ve sosyal devlet kavramıyla kökten çelişmektedir. Geneleve resmi kimlik kazandıran devlet, burada çalışan kadınların nasıl bulunacağı konusunda bir prosedür belirlemediğinden, bu işi zorbalar üstlenmiştir. Hazinenin arazisine gecekondu yapmakla, bir kadını geneleve satmak benzer iş sayılmaktadır. Gecekondu problemi seçim döneminde hatırlanıp çözüm vaatleri sunulurken, genelev kadınlarının problemleri seçim döneminde bile hatırlanmamaktadır. Bu durumdan sorumlu bir kurumun, kuruluşun olmadığı anlaşılmaktadır.

10-TRAVESTİLER: İskeletleri erkek veya erkek benzeri olan, ancak erkeklik cinsel fonksiyonları tam olmayan veya hiç olmayan, cinsel güdüleri ve yaşam tarzları dişi olan cinsiyetleri karmaşık bu insanlar kamufle olamadıklarından, devlet ve egemen toplum tarafından muhatap alınmamakta ve hayatlarını fuhuşla devam ettirmek zorunda bırakılmaktadır. Bu durum şiddetli toplumsal deformasyon ve cinsel hastalıkların yaygınlaş-ması açısından çok büyük problem oluşturmaktadır. Devlet ve toplum, bu duruma açıkça seyirci kalmaktadır. Beyin fonksiyonları tam olan bu insanlara, çoğu zaman insanlık dışı yaklaşımlar gösterilebilmekte, çok zor şartlarda yaşamak zorunda kalmaktadırlar. Bu durum beyinlerini suç işlemek zorunda bırakabilmekte, toplumdan hınç almaya yönlendirebilmektedir.

Oysa lezbiyenler ve homoseksüeller kamufle olabildikleri için, sosyal ve ekonomik faaliyetlerini toplum içinde yürütebilmektedirler. Bu da devlet ve toplum tarafından oluşturulan bariz bir çifte standarttır.

Travestilerin göz ardı edilen, yok sayılan bu durumu, toplum sağlığı, sosyal suçlar ve gelecek nesiller açısından çok önemli olan bir problemdir. Büyük şehirlerde trafiğin ana güzergahlarına çıkarak veya adresi belli barlarda müşteri bekleyen bu insanları yok saymak, büyük bir körlük becerisi isteyen bir durumdur. Bu insanların iki cinsten farklılaşmış yapıları özel kategoride tanımlanmalı ve değerlendirilmelidir. Genetik yapıları kendi tercihleri değildir. Ayrıca bu insanların cinsel, sosyal ve ekonomik yaşamlarını nasıl sürdürecekleri konusunda Diyanet İşleri Başkanlığı'nın, tıp fakültelerinin, psikiyatri kürsülerinin, hukuk kurumlarının ve sisteminin açıklama yapması, bu durumu netleştirmesi gereklidir. Yok saymak çok kolay, ama büyük problemlere neden olan bir durumdur. Toplumun yapısına aykırı olduğu için gerçekler göz ardı edilememelidir.

11-SOKAK ÇOCUKLARI: Toplumun büyük yarası olan sokak çocuklarına sahip çıkıldığında sağlıklı kimliğe kavuşmaları mümkündür. Sahip çıkılmadığında da tüm suçları işlemeye potansiyeldirler. Çoğu zaman da çaresizlikten suç işlemek zorunda kalmaktadırlar. Bu şartlarda, sokak çocukları mı suçludur, yoksa çocuğun sokakta kalmasına göz yuman devlet mi, toplum mu ?

12-ENGELLİLER: Beyinleri sağlıklı, ancak anatomik yapıları eksik olan insanlar toplumca kazanılmak yerine çoğunlukla dilenmek, suç işlemek zorunda bırakılmaktadırlar. Özürlüler mi suçlu? Dilenmeye mahkum eden devlet mi, toplum mu ? Görme özürlüler de ancak sokakta müzik yaparak dilenme yolunu seçebilmektedir.

13-GARİBANLAR: Hiçbir şey beceremeyeceğini kabullenmiş, yaşam motivasyonunu yitirmiş insanların rehabilitasyonu sağlanmadıkça, bu insanlar da topluma zarar verme sürecine girmektedir. Zavallılığı kabul etmiş bir insanın beyin sağlığının normal olması mümkün değildir. Garibanlar ya dilenmekte, ya parklarda artıklarla yaşamakta veya çalmak zorunda kalmaktadır.

SONUÇ:

Eğitim ve öğrenim programlarında bireyin kendini doğru tanımlayabilmesi, doğru bir yaşam mücadelesi için gerekli; antropoloji, sosyoloji, psikoloji, cinsellik, şahsın hukuku ve geleceği planlama eğitimlerinin verilmemesi vatandaşların hayata eksik hazırlanmasına, YASAMA, YÜRÜTME ve YARGI'DA kariyer yapmış sosyal antropolog, psikolog, pedagog ve sosyologların bulunmaması kanunların eksik yapılmasına, toplumun eksik yönetilmesine neden olmaktadır.

Ayrıca; Yasama, Yürütme ve Yargı güçlerinin bu eksikliğin farkında olmaması konuyu giderek daha vahim hale getirmektedir.

Yukarıda tanımladığım insan gruplarını tanımak için, bizzat aralarına girip bulundukları şartları paylaşarak, bire bir diyaloga girdikten, yaşam şartlarına şahit olduktan sonra, durumun bu insanlar ve toplum açısından ne kadar vahim olduğunu şahsen yakından görünce şok oldum.

Türkiye Cumhuriyeti'nin sosyal devlet olması için çok yoğun ve zor bir süreci yaşaması gerektiğini anladım. Bunları düzeltme çabası vermeden Avrupa Birliğine girme çabasını da anlamamaktayım. Öncelikle toplumsal eksiklerimiz belirlenmeli, çözüm programı hazırlanmalı ve uygulanmalıdır.

Devlet; yönettiği topraklarda yaşayan tüm insanları vatandaş olarak muhatap almak ve vatandaşlarının yaşam mücadelelerini vermek için gerekli doğru şartları oluşturmak zorundadır. Vatandaşlarını muhatap almayan, gerekli sosyal şartları oluşturamayan devletin yönetimi, büyük toplumsal problemler doğuracak kadar eksiktir.

Uygulanamayan kanunlar başlığında ifade ettiğim gibi; Hükümet, TBMM Başkanlığı veya devleti en tepede, en uzun süre temsil eden Cumhurbaşkanlığı makamlarından birinde Devlet Denetleme Kurulu benzeri, gerekli uzmanlardan oluşacak Toplumsal Problemleri Belirleme ve Çözüm Önerileri Üretme Kurulu oluşturulmalıdır. Bu kurul tüm vatandaşların başvurusuna açık olursa, bu kurulun yapacağı araştırma ve çalışmalar, problemleri önem sırasına göre belirleyerek kökten çözüm önerilerinin üretilmesini sağlayabilecektir.

 
Toplam blog
: 617
: 1221
Kayıt tarihi
: 03.12.07
 
 

Her kesimi anlama ve kabullenme bilincimle; her kişinin asgari yaşam şartlarına sahip olabildiği,..