Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Kasım '16

     
    Kategori
    Siyaset
     

    Türkiye-Rusya Stratejik ilişkisinin gerçekliği nereye kadar?

    Türkiye-Rusya Stratejik ilişkisinin gerçekliği nereye kadar?
     

    Enerji Yolları


    Türkiye-Rusya ilişkileri, Rus uçağının düşürülmesiyle birlikte son yılların en kötü dönemini yaşadı. 15 Temmuz darbe girişimi öncesinde Erdoğan’ın Rusya’ya “özür” mektubu göndermesiyle iyileşme belirtileri göstermeye başladı. Rusya, 15 Temmuz darbe girişimine karşı ABD ve Avrupa devletlerinden hızlı davranarak hükümetten yana tavır koydu.  Erdoğan, ABD ve Avrupa devletlerini geç davranmakla suçladı. Bazı hükümet yetkilileri ABD ve bazı Avrupa devletlerini darbe destekçisi ilan ettiler. İstanbul’da yapılan 23. Dünya Enerji Forumu’na katılan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, “son olarak bir darbe girişimi oldu. Biz de takip ediyorduk. Türk halkını tebrik ediyorum ki durum kontrol altına alındı” diyerek darbenin önlenmesinde Rusya’nın rolü olduğunu söylemekten geri durmadı. Türk Akımı projesi ve Hava Savunma Sisteminin Rusya’dan tedarik edileceği konusundaki anlaşma ve görüşmeler dikkate alındığında bundan ABD’nin rahatsız olacağı açıktır.

    Meşhur deyişle “Türkiye eksen mi değiştiriyor?” Türkiye'nin Avrasyacılığa dönmesi ne kadar mümkün? Türkiye'nin Batı ile süren stratejik ilişkilerine ve NATO içindeki özel konumuna bakılırsa, Avrasyacılığın benimsenmesinin zor olduğu görülebilir. Bir an için Türkiye’nin Avrasyacılığa yönelmesinin makul bir seçenek olabileceği düşünülebilir. Radikal İslami unsurlarla savaşma bakımından Türkiye'nin isteksizliği, IŞİD'in Kürtlere saldırmasından sonra Batı'nın Kürtleri bir müttefik olarak görmüş olması, daha doğrusu Kürt devlet veya devletlerinin kurulma ihtimali karşısında, Türkiye’nin bu gelişmeyi engellemek için Rusya'ya yanaşmayı tercihi ettiği varsayılabilir. Bu durumda, Rusya, Türkiye ile birlikte hareket ederek Kürtlerin bağımsız devlet kurmalarının önüne geçebilir. Ancak uluslararası konjonktür ve IŞİD, El Kaide ve El Nusra gibi radikal hareketlerin hareketliliği karşısında Türkiye’nin isteksiz, Kürtlerin ise istekli olmaları Rusya ile Türkiye’yi bu konuda ayrıştırabilir.

    Türkiye’de Soğuk Savaş döneminde Sovyetizm, Soğuk Savaş sonrasındaysa Avrasyacılık, bazı kesimler tarafından Batı egemenliğine karşı bir umut ve alternatif olarak gösterilmiştir. Gerçekteyse bu tutum mevcut Batı egemenliğinin iki kutbundan birine tabi olmak demektir. Avrasyacılık yeniden dirilmekte, ABD egemenliğinin sorgulanmasına zemin hazırlayan bir söylem olarak kullanılmaktadır. Avrasya ideolojisi çerçevesinde Moğol mirası da vurgulanmaktadır. Öte yandan Türkiye’nin milli meselelerinde, en başta Kıbrıs, Ermeni ve Kürt meselesinde Rusya ve Avrasyacılar net bir şekilde düşman bir konumu sürdürüyorlar.[1]

    Türkiye’nin NATO üyeliğinin askıya alınması, Akdeniz ve Suriye’de konumlanmış bir Rusya, ABD’yi Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da hareketsiz duruma getirebilir. Türkiye’nin Rusya’yla flörtü nazlanma/fiyat artırma amaçlıdır. Stratejik anlamda Batı ile birlikteliği asıldır. Batı ile anlaşmazlık Kürt ve Kürdistan konusundan ileri gelmektedir. Batı’nın düşmanı radikal İslam’la dirsek teması da Türkiye-Batı ilişkilerini zorlamaktadır. Kürt ve radikal İslamcılar konusunda Rusya ile Batı’nın bakışı da birbirine yakındır. Başka bir deyişle Türkiye, Rusya’ya yakınlaşsa da Rusya’nın radikal İslam ve Kürtler konusundaki tavrı Türkiye ile kesişmeyecektir. Ermeni ve Kıbrıs konusunda da bir değişiklik beklemek gerçekçi değildir. Bu nedenle şu veya bu şekilde Batı Türkiye’yi kendi pozisyonunda tutmak için elinden geleni yapacaktır.

    Rusya uyguladığı politika ile Osmanlı-Tatar birliğini bozarak Doğu Akdeniz ticaret yollarında rol oynama fırsatını kazanmakla yetinmemiş, Bizans’ın oynadığı rolü oynamak için gözünü her zaman İstanbul’a ve Boğazlar’a çevirmiştir. Rusya hiçbir zaman bu arzusundan vazgeçmemiştir. Bu açıdan Türk-Rus ilişkilerinin politik bir işbirliğine dönüşmesi kolay değildir. Rusya’nın Boğazlar üzerindeki arzusu ve Hint Okyanusuna ulaşma yönündeki girişimlerinin ABD ve Batı Avrupa’yı rahatsız etmesi, Türkiye’nin tarihsel olarak ABD/Avrupa bloğu ile stratejik ilişkilerin derinliği Türk-Rus işbirliğinin koşullarını zayıflatmaktadır. R. Tayyip Erdoğan, ABD ve Batı’nın kendisini “istenmeyen adam” ilan ettiğini iyi bilmektedir. İktidarını devam ettirmek için Rusya gibi bir güçten yararlanmak istemektedir. Bunu yaparken, içeride otoriterliğini pekiştirip demokratik siyaseti ortadan kaldırmaktadır. Bu da Türkiye’de siyasi ve idari krizin devam etmesine neden olmaktadır.

     



    [1]Güneş Ayas, Dostoyevski’de Batı Sorunu, Rus Ruhu ve Evrensellik, Doğu Kitabevi, 2010 s.187.

     
    Toplam blog
    : 1
    : 80
    Kayıt tarihi
    : 07.01.15
     
     

    1989 Dicle üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunuyum. İstanbul'da serbeset avukatlık yapıyorum. Huku..