Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Ocak '11

 
Kategori
Deneme
 

Umutlar Yarınlarda

Umutlar Yarınlarda
 

Bilemezdiler bir güvercin kanadına takılıp Gideceklerini son yolculuğa…


Geceler günahı saklarmış; artık ne günah kaldı saklanacak ne de saklanacak yer kaldı. Şimdi zifiri karanlık kalplerde gizli günahlar. Ne yana dönsek pisliğe bulaşmış onlarca insan müsveddesinin geziyor olduğunu bilmek ve belki de bir otobüs durağındaki, bir alışveriş merkezindeki ya da bir araçta ki yanı başınızda ki şahsın onlardan biri olabileceği ihtimali ile yaşamak nasıl bir duygudur? Toplum psikolojisinin ne kadar etkilenmiş ve bozulmuş olabileceğini anlamak hiç de zor değil bu koşullarda. Yarınlara güvenmiyoruz artık. Umutlar fakirleşti. Umut fakirin ekmeği idi, şimdi bu ekmek de elden gitmekte yavaş yavaş. Sokaklar ne kadar güvenli, hangi ev yeni bir mezar olacak ve ne sebeple saklayacak yeni ebedi konuklarını? Kim bilir bu defa hangi kuşun peşinden koşup kendi ayaklarıyla ölüme gidecek minik canlar? 

Beyaz güvercinlere ne çok anlam yüklenmiştir. Barış simgesidir öncelikle. Beyaz güvercin tanrıyla insan arasındaki barışı temsil ettiği için evrensel kabul edilmiştir. Büyük tufan sonrası Nuh peygamber karaya yaklaşıp yaklaşmadığını öğrenmek için belli zaman aralıklarıyla beyaz bir güvecin uçurmuş, ilk uçuşlardan boş geri dönen güvercin diğer seferlerinden birinden en sonunda ağzında zeytin dalıyla dönmüştür. Nuh peygamber artık tufanın bittiğini fark etmiş ve barışın sağlandığını düşünmüştür. Beyaz güvercin ve zeytin dalı da barışın simgesi haline gelmiştir. 

1626 yılında İzmir’de dünyaya gelmiş olan Sabetay Sevi Yahudi bir ailenin çocuğu olup bir din adamı olarak yetiştirilmiş, 31 Mayıs 1665 tarihinde Mesih olduğunu ilan etmiş biridir. Bunun ardından toplamış olduğu taraftarlarıyla birlikte Osmanlı Devleti’nin başkenti İstanbul’a doğru yürüyüşe geçmiş ve tutuklanarak yargılanmıştır. Yargılanma sonunda önüne iki seçenek koyulmuştur: Ya Müslümanlığı seçmek ve yaşamak ya da ölmek… İşte Sabetay Sevi, yaşamını kurtarmak için çıktığı Osmanlı sultanının karşısında “Bu can bu bedende kaldığı sürece La İlahe İllallah” diyerek onun huzurunda Müslüman olmuştur. Devlet kendisine bir rütbe ve aylık bağlamıştır. Huzurdan ayrılınca onun bu ihanetini kabullenemeyip intihar eden ve bu eğilimde olanları engelleyebilmek adına kaftanının önünü açmış, koynunda sakladığı bir kuşu çıkarıp uçurmuş ve “işte can bedenden çıktı …” diyerek eski dinine döndüğünü ima etmiştir. 200 ailelik bir topluluk din değiştirerek onun yolundan gitmiştir bunun ardından. İşte o kuşun da bir güvercin olduğu iddia edilmektedir. 

M.Ö 1200 yıllarında Mısır’da güvercinlerden haberleşme amacı ile yararlanıldığı, daha sonraki dönemlerde haberleşme amaçlı yetiştiriciliğin farklı ülkelere de yayıldığı, M.Ö 300 yıllarında Çin’de güvercinlerle bütün ülkeyi kapsayan bir haberleşme ağı kurulduğu, özellikle savaş sırasındaki haberleşmelerde güvercinlerin çok önemli bir rol oynamış olduğu bize ulaşan kaynaklardan bilinmektedir. Cengiz Han’ın seferleri sırasında da haberleşme amaçlı posta güvercin kullandığı bilinmektedir. Eski Yunan ve Roma’da da savaşlar sırasında güvercin kullanımı yaygındır. 

Suriye’nin güçlü hükümdarı Nureddin ( 1146 -1174) Mısır’da yıllarca çok iyi işleyen bir güvercin posta şebekesi kurmuş olması ile ünlüdür. Son büyük savaşlar olan I. Ve II. dünya savaşlarında da güvercinlerden haberleşme amaçlı yararlanılmıştır. Telsiz ve telefon görüşmelerinin yapılamadığı anlarda posta güvercinleri çok işe yaramış olduğu muhakkaktır. Savaş sonrası hizmetlerinden ötürü madalya verilmiş posta güvercinleri bile bulunmaktadır. 

Peki ya daha sonraları? Neredeyse mükemmel hızlara ulaştığını söyleyebileceğimiz modern iletişim ağları? İletişim konusunda her şeyi çözebilmiş midir? Yakın tarihimize ait bilgilerimizi yoklayalım yeniden. 

Amerikan işgalinin üzerinden birkaç yıl sonra bile normal yaşantılarına dönemeyen Iraklılar haftalarca elektriklerin gelmemesi, telefon hatlarının sık sık kesilmesi ve sürekli sokağa çıkma yasaklarının hüküm sürmesi üzerine iletişim ihtiyacını her şey normale dönünceye kadar bir süre "posta güvercinleriyle" gidermeye çalışmışlardır. Hatta şehirlerarası ve yakın komşu ülkelerle haberleşmede de posta güvercinlerini kullanmışlardır. Sadece iletişim için değil 1980-1988 İran savaşında Saddam, İran'ın kimyevi silah kullanıp kullanmadığını öğrenmek için dahi güvercinleri kullanmıştır. 

Barış dedik, iletişim dedik, can bedenden çıktı dedik; bir şeyin daha sembolüdür güvercinler: Milli piyango’nun şans sembolü... Bir de unutulmayacak, dürüstlüğü ile gönüllerde yer etmiş merhum siyasi liderlerden biri olan Bülent Ecevit ile birlikte görmeye alıştığımız bir beyaz candır güvercinler. B.Ecevit deyince elbet şiir de gelir akla. Biraz da şiirsel bir tat girsin istedim bu satırların ve umarsızlığın arasına. Şöyle demiş bir şair: 

Süzülüp mavi göklerden yere doğru 

Omzuma bir beyaz güvercin kondu 

Aldım elime usul usul okşadım 

Sevdim gençliğimi yeniden yaşadım 

(Ümit Yaşar Oğuzcan) 

Ü.Y.Oğuzcan onlarla ilgili duygularını böyle ifade etmiştir. Acaba hiç düşünmüş müdür bu dizeleri yazarken gençliği yeniden yaşatan bir duygu olmak yerine gençliği elden alıp dönülmez yerlere de götürebileceğini? 

Akıl almaz, insanın kanını donduran vahşetleri gerçekleştirmiş Hizbullah korkulu kâbusumuz olmaya başladı yine son gündem değişiklikleri ile. Şunu hatırlamayan kaç kişi vardır acaba? 30 Ocak 2000’de Diyarbakır’da Hizbullah’ın kullandığı mezar evde beş ceset bulunmuştu. İki ceset ise oraya kaçan güvercinlerini almak için hücre evine giren iki çocuğa aitti. 

‘’ Kuşdan pasaport sorulmaz 

Gümrüksüz geçer yüküyle karınca 

Dur yolcu bura sınır 

Sen geçemezsin.’’ demiştir merhum Bülent Ecevit ‘’ Sınır ‘’ adlı bir şiirinde. 

Ölüm de pasaport sormamış ve bir kuşun kanadına takılıp davetini yapmıştır o iki küçük cana… 

Düşünün şimdi, bir masum kuşa ne çok anlam yükleyebiliyor hayat ve getirdikleri. 

‘’Yarınlarda umut var mı? 

Bilemezdiler bir güvercin kanadına takılıp 

Gideceklerini son yolculuğa… 

Koştular peşinden,  

Yakalandılar kalleş ölüme 

Köhne bir evde. 

Yarınlarda umut var mı hâlâ?’’ … diyerek sözlerime son vermek istiyorum. 

Yaşamımızdan barış eksik olmasın, bunun için umarım toplumun her ferdi kendi üzerine düşen, fark eder, araştırır ve çaba harcar. 

Aydınlık günler hepimizin olsun, mutlu kalın, sevgiyle kalın. 

 

Müşerref ÖZDAŞ 

 

 

 
Toplam blog
: 59
: 676
Kayıt tarihi
: 13.09.09
 
 

10.06.1961 Kütahya-Simav doğumlu. Tüm eğitim hayatı İzmir'de geçti. 1982 E.Ü.Fen Fakültesi Biyolo..