Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ocak '10

 
Kategori
İzmir
 

Urla; kaçıncı kez mi? 2587. kez

Urla; kaçıncı kez mi? 2587. kez
 

daha güzel, görmediyseniz görmeniz lazım...


Ulu manitu, hay 1000 kunduz; Urla’ya bu kaçıncı gidişim? Bilmiyorum, saymadım ama numerotörü çalıştırdığımda 2586. kez diye cevap veriyor. 2586. kez oraya gidiyor olmamız bizi bozmuyor, bozamaz da… 2587. kez gidiyoruz, o halde…

Urla, Vourla… Türkçe meâli ne diye sorasanız, “katır kuyruğu” derim. Meâli pek de öyle iç açıcı değil-MİŞŞŞ, ama idare edin artık.

Havanın hafif grimtrak olması bizim 20 dakikalık seyahatimize trak getirmiyor tabii ki… Emektera atlıyoruz. Güzel bi cd de yerleştiriyoruz. Ne dinliyorsun diye ısrar etmeyin, söylemem. Sizin tahayyülünüze bırakıyorum. Bu yazıyı okuyup da “tahayyül” nedir? diye sorarsanız da, bilmeyenler için “hayal” dir, diyorum. Bugünlerde böyle kelimelere heves ettiysem, sizi de, ne bu, ne bu kelimenin meâli, diye kıvrandırtmak istemem.

Güzelyalı sahil yolundan, Levent Marina’nın oradan vınnnlıyoruz. Kocaman kocaman martılar cayyykkkk, cayyykkk, caaykkkkkk diye bağırıyor. Ne de lafazan şeyler bunlar böyle, hiç çeneleri kapanmıyor. Neyse ayağımın altındaki vınnnnn pedalına kuvvetlice bastığım için çok çabuk gişelere geliyoruz bile…

Esas seyahat benim için şimdi başlıyor. Buradaki manzarayı size nasıl anlatsam bilmem ki? İzmir’i bilenler için İstihkâm viyadüğü diyorum. Sağ tarafta mandalin bahçelerinin olduğu ve denizin sonsuzluğunu izlediğiniz yer desem, ne demek istediğimi anlarsınız değil mi? Ya, bulutların üstünde olmak desem… Siz de of of offf, dersiniz biliyorum. Bu otoyolu, bilmeyenler için de ennn kısa zamanda gelip, buradan; Seferihisar, Urla, Karaburun, Çeşme’ye, herhangi istediğiniz bir yere gitmenizi tavsiye ederim, hem de çok tavsiye ederim.

Kekik vadisinden bolca kekik kokusu ve oksijeni ciğerlere çekerek ilerliyoruz. Ama Urla İskele’ye Kalabak yönünden gitmenizi pek tavsiye etmem. Ne bileyim o yol bana biraz sevimsiz geliyor. Hele ki ağaçlı yol gibi alternatifiniz varken. O yüzden, o yola girmenize gönlüm razı olmaz, hiç olmaz… Ağaçlı yolu şööle tarif edebilirim; hani şu reklam filmlerindeki fiyakalı arabaların, bize daha da fiyakalı gösterildiği baştan çıkarıcı yollar var ya, işte bahsettiğim ağaçlı yol, reklamlardaki o yollardan 10687568. daha güzel. Arabanın içinde siz de, müziğe avazınız çıktığı kadar eşlik edin. Süpperr oluyor. Ama çok da abartmayın, boğazınızın tahriş olmasını istemem, hiç istemem, Vourlaseverler derneği üyeleri. Tamam bu ayrıntıdan sonra direksiyonu sola çeviriyoruz. Az ve de uz gittikten sonra, sağ tarafta sıralanmış kafelerin oraya geliyoruz. Bizim her zamanki tercihimiz “Deniz 6 kafe” servis süper, mekân süper, manzara süper. Daha ne olsun?

Yalebbim ne diyorum ben? Tevbe tevbe… Daha ne mi olsun? Nasıl atlarım; azzz sonra midemizde bando çalmaya başlayacak, O zaman “Deniz 6” kafenin nefisss kumruları, bandonun gürültüsünü susturur. Hem güleryüzlü, hem ciddi, hem saygılı işletmeciye kumru siparişini veririz, duble çay ile birlikte. Çok bekletmez, gelir kumrular. İçinden sosisler fırt fırt fırlayaverir. Deniz 6’nın işletmecisi, kumruya sanki iş çıkış saati belediye otobüsü muamelesi yapmıştır. Sağlı sollu ilerleyelim, ne diyomm orta sııraaa, ilerleyinnnn, yer işgal etmeyin, der gibi, malzemeleri de tıkıştırmıştır. Sosis, sucuk, kaşar peyniri, bolca bolcadır. İşte o yüzden malzemeler fırtlayıp durur. Ben ziyan olmasın diye, masadan kalkar, deniz kenarına otururum. Doğanın dengesini sağlayalım; ördekleri de besleyelim. Denize dökülen sosis parçalarını, ördeklere veririm. Amannn carlaya carlaya, koca totolarını sallaya sallaya gelirler. Sadece içinden fırtlayanları değil, üst satırda saydığım yiyeceklerden de veririm. Sanki kahkaha atarlar. Bi de bu ördeklerin başında bi oymak beyi vardır. Bana der ki; “daha ver, daha ver.” Ehh ben doymuşumdur, doymuşumdur ama “tok açın halinden anlamaz” atasözünü de yalanlarım. Karşıya geçip bakkaldan bi ekmek alırım. Minik minik lokmalar koparır, beyazlara, yeşil başlıya atarım. Nihayet doyar kursakları… Hadi bakalım şimdi yaylanın şöyle de, endamınızı göreyim derim. Sanki beni duymuşlar gibi, bi hizaya girerler. Badi badi endamları ile kendilerini de bişey sanarlar…

Ben sonsuz gökyüzüne ve denize bakmanın keyfine vararım. Çisil çisil yağmur yağarsa da, emektera atlayıp, vınnnn gazına yavaşça basarız. Hani çabucak vınnnnlamamak açısından, tam yerine gelmişiz, manzara kaçar mı? Iıı ıhhh, asla...

 
Toplam blog
: 246
: 1012
Kayıt tarihi
: 15.02.08
 
 

..