Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Mayıs '14

     
    Kategori
    Güncel
     

    Üslup Meselesi

    Üslup Meselesi
     

    Milliyet Blog’da yazdığım ilk yazının #Soma ile ilgili olması belirtmeliyim ki benim için buruk bir gurur. Öncelikle, yaşamını yitirmiş bütün maden işçisi ağabeylerime Tanrı’dan rahmet diliyorum.  Yürekleri iki yüz seksen dört kez yanmış analara, babalara, eşlere ve çocuklara sabırlar diliyorum. Acılarını yalnız yaşamadıklarını da söylemeliyim. Evet belki acılarını devlet büyükleri paylaşmıyor, anlamıyor onlardan kime ne? Biz buradayız. Yetmiş altı milyon.

    Tekrar iyi hissetmeleri çok fazla zaman alacak, belki de kimisi bir daha iyi olamayacak ama yan yana olacağız hep. Unutmayacağız. Yanan yüreklerimizle öyle bir unutmayacağız ki sorumlu olan her kimse, başını yastığa her koyduğunda vicdan azabıyla yitecek.

    Sorumlu olan her kimse dediğime bakmayınız. Sorumlu kim, çoğumuz biliyor. Yani ben öyle zannediyorum. Henüz on altı yaşında birisinin siyaset konuşmasını doğru bulmuyorlar değil mi? Belki de beni bunları söylediğim için ayıplayanlar olacak. Olabilir. İşte bu zihniyete sahip insanların başlarındakilerdir sorumlular.

    Bu facianın göz göre göre gerçekleşmesine izin verenleri bir de benim gözümden, on altı yaşında bir gencin gözünden görmenizi istediğim için yazıyorum.

    Üç gündür olanları televizyondan ve twitterdan takip ediyorum. Kabaca; 1800’lerden verilen örnekler, maden işinin fıtratında ölüm olduğu söylemleri, umursamaz bir devlet, sorumsuz bir iş veren, yalancı birkaç maden mühendisi, vatandaşı döven bir başbakan ve müşaviri, kömür çuvalına babasıymışçasına sarılmış çocuklar,  eşinin yeraltından gömülmek için çıkmasını bekleyen hamile kadınlar, oğlunun cenazesini gönderdikleri yeri bulmaya çalışırken telef olmuş analar, kardeşinin mezarını kazmak zorunda kalan ağabeyler, kamyon dolusu tabutlar, toplu mezarlar ve en acısı, boşu boşuna iki yüz seksen dört hatta daha fazla canın gidişini seyrettim.  Öyle derin anlamlar çıkardım ki bütün bunlardan paylaşmak istedim.

    Herkes ihmal var mı diye soruyor ama neden? İhmal olduğu yeterince ortada değil mi? Birkaç dakikanızı ayırıp Alp Gürkan’ın bugün yaptığı basın toplantısını ve de Hüseyin Çelik’in yaptığı açıklamaları izlemenizi öneriyorum.

    Alp Gürkan; yetmiş altı yaşında bir jeoloji mühendisi olmakla beraber Soma Holding’in sahibi. Bugün sorulan sorulara cevap verirken ki üslubu dikkatimi çekti. Evet, ben verdiği yanıtlardan çok buna odaklandım. Çünkü aynı üslubu Çelik’te de yakaladım. Gürkan, gelen soruların hiçbirine tam yanıt vermedi. Sürekli saptırdı. Sonra Çelik tarafından basın mensupları bir güzel suçlandı; ‘’Sormasını bilemiyorlar, cevabı dinlemiyorlar...’’ şeklinde.

    Oysa basın mensupları tam cevap alamadıklarından yahut istenilen cevaptan kilometrelerce uzak bir cevap aldıklarından ısrarla aynı soruları sordu. Bu basın toplantısında üzerinde durulması gereken  iki şey sezdim; birincisi ihmal yok söylemi ve ikincisi Gürkan’ın ‘’Devlet tarafından bir suçlama ya da tepki aldınız mı?’’ sorusuna verdiği ‘’Başbakan ile burada tanıştım, daha önce görmüşlüğüm yok, daha yeni elini sıktım...’’ ve benzeri ifadeleri tekrarlaması. Böyle bir soruya neden bu cevap verilir ki diye aklıma takıldı. Sonra twitterda okuduğum bir yazıyı hatırladım. Bir ortaklık meselesi.  Başbakanın elinin her yerde olduğunu bilmeyen kaldı mı?  Buranın eskiden başka bir holdinge verilmiş maden olduğunu söyleyen, orada çalışmış olan madenciler var. Dediklerine göre burada çıkan bir yangın dolayısıyla o firma(Ciner Group olduğu söyleniyor.) bu ocağı kapatmış. Yani tehlike arz ediyormuş. Daha sonra Soma Holding’in burayı alıp tekrar açtığı ortaya çıktı. Burayı yeniden açmakla kalmayıp ‘eş dost kapitalizmi’ uyguladığını da biliyoruz. Çünkü Soma Maden Genel Müdürü Ramazan Doğru’nun eşi Melike Doğru, bu sayede 30 Mart 2014 yerel seçimlerinde Akp Soma Belediye Meclis üyesi seçildi. Demek istediğim bütün bu kuşkulu cevaplar ve detaylar bir tek şeye işaret, o da başbakanın mutlaka bu madenle bir işi olduğu. Zaten, kurtulmuş olan madenciler ‘’İşimizi kaybetmemek için seçimde elimize hazır verilen zarfı attık, kime oy verdik ne yaptık bilemedik.’’ Dedi. Gerçekten üzülüyorum. Bu insanlara bunu yaşatanın Devlet Baba olmasına üzülüyorum.

    Hüseyin Çelik’e gelince, her zamanki gibi başbakanını korumak için yaptığı bir konuşmayla karşı karşıya kaldım dinlerken. Bazıları ikna edici konuştuğunu da düşünüyor fakat affedersiniz kafası çalışmayan insanlar bunu söylüyor bana göre. Benim kafam harikulade çalışıyor demiyorum ama açıkça ‘kendi halkımız’ diye adlandırdıkları kesim her şeye at gözlükleriyle bakıyor. İşte bundan eminim. Hüseyin Çelik’in üslubu derken biraz da bunu kast etmiştim. Onlara hitap ettiği için bana yeterli gelmedi yaptığı açıklamalar. Soru alırken lütfen saptırmadan sorun demesini bilirken kendi cevaplarında tutarsızlığa kapılıyor. Üstelik devletin maden ocaklarıyla ilgili sorumluluğunun sadece denetim olduğunu savunuyor. Peki ama bu madendeki çalışanlar hiç mi önemli değil bunlar sizin sorumluluğunuzda değil mi? Anlaşılan o ki değil.  Akp hükümetinde insan canının kıymetindense yapılan ucuz yollar daha önemli. Bakın iki yüz seksen dört kişi öldü demek onlar için kolay. Onlar nereden bilsin mecliste bilmem kaçıncı uykularındayken , yer altında saatlerce kömürün külünün ciğerlere yapışma hissini? Nereden bilsin ki ayın sonunda alın teriyle, emekle alınan üç kuruş maaşın verdiği huzuru? Onlara göre bu ülkede ihmalle, kazayla ölebilirsin bunlar olağan şeyler, bunlar kader, fıtratta var, 1800’lerde İngiltere’de de ölünüyordu! İnsana kendini bu ülkede değersiz hissettiren Akp hükümeti artık düşmeli hatta ve hatta bizler tarafından düşürülmeli!

     
    Kayıt tarihi
    : 14.10.13
     
     

    ''Aslında hiçbir şey iyi ya da kötü değildir, her şey düşünce tarzına göre değişir.'' -Shakespear..