Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Şubat '10

 
Kategori
Siyaset
 

Utanıyorum!

Utanıyorum!
 

Kaynak:http://media.photobucket.com/image/utanmak/opereysin/utanmak.jpg


İlk defa sizi şaşırtayım, üç beş cümlelik bir yazı yazayım, yaz yaz aynı şeyler sıkılıyor vallaha insanın canı, konular farklı gibi görünse de, öz hep aynı!

Ben sıkıldım aynı şeyleri yazmaktan, ama aynı şeyleri yapıp ve de konuşmaktan sıkılmayanlar var; eee yani, bu duruma da seyirci kalamıyor insan; ay ayol bu sıradan vatandaş halimle ben utanıyorum aynı şeyleri yazmaktan, yetmiş milyon vatandaşın vekili, başbakanı, cumhurbaşkanı aynı şeyleri yapıyor yedi yıldır ve sıkılmıyorlarsa bu durumdan, kadın sen kim oluyorsun da, kendini neci sanıyorsun da sıkılıyorsun diyerek kendime telkinlerde bulunsam da, kim ne yapıyorsa yapıyor, sana ne, sen kendinden sorumlusun, kendi doğruların kendine diye sürekli söylenen bir iç sesim var; adına ister mantık deyin, ister vicdan…

Adı hiç önemli değil, gerçek şudur ki: Dön dolan aynı konular!

Vatandaş sıkılmasın diye konu değişikliğine gidiliyor elbette ama öz ve sonuç aynı; Demagoji, demagoji, demagoji!

İslamağa cemaati ile ilgili araştırma yapıp da, başına gelen kalmayan Cumhuriyet başsavcısı resmen içeri, yani hapse, gönderilirken, telefon ile aradığını beyan ettiği Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek kendisini “İsmailağa Cemaati’yle ilgili bir soruşturma nedeniyle aradığı iddialarını kabul ettiğine dair bir tek cümlesinin hiçbir yerde görülemeyeceğini” şeklinde savunmuştur…

“Aramadım”, değil, “Mümkün değil” hiç değil, “Böyle bir kayıt mevcut değildir!”

İşin özü bu!

Bu açıklamayı şöyle anlarım ben:

Ey sevgili cemaatler, sizlere karşı bir yanlışım yoktur, sakın ola ki böyle bir kanıya kapılmayasınız, başımızın üstündesiniz!

Sözlerimiz sözdür, sözleriniz emir!

Gerekenler yapılacaktır, siz hiç üzülmeyiniz!...

-Burası medyaya yönelik: Hani kim, nerede ve nasıl böyle bir durumda görmüş ki! Çamurdur bu, hadi kanıtlayın! Böyle bir tutanak mı var? Yalancılar, çamur atanlar!

“Kanıtlayın, hadi ne duruyorsunuz kanıtlayın, kanıtlayabilir misiniz, hah!” tarzında bir yaklaşım, buradan şunu da anlıyoruz ki, minareyi çalan kılıfını hazırlar, bu bir, ikincisi de demek ki telefonlar dinlenirken ayırım yapılıyor; ama çok ayıp!

Üstelik karşılıklı konuşmalarda bir taraf kayda giriyor, diğer taraf pısss…

Vallaha size bir şey söyleyeyim mi, birkaç gün sonra tutuklanan savcının seçme telefon kayıtları delil olarak sunulur, pısss olması istenilen taraf silinir gider!

Bazen kız kardeşime yardımcı oluyorum, hazırladığı kadınbudu köfteleri kızartıyorum, telefonda konuşurken kısaca “Kadınlar ne alemde” diye soruyorum, hani ne kadar satıldı babında, ayy sonra çok gülüyorum kendi kendime, ayol bir dinleyen olsa kadın sattığını sanırlar diye…

Yani, kes yapıştır, istediğin amaca ulaştır!

Kısa yazayım dedim, azıcık uzadı; sonuç itibariyle durum şudur ki: Var mı bir kanıt ha!

Tekrar ediyorum izninizle, “Ne münasebet”, “Nasıl böyle bir şey olabilir”, “Çok teessüf ederim” yerine bakar mısınız verilen tepkiye?

“Hadi kanıtlayın!”

Haa, bu arada, gizli tanıkların beyanları pek muteberken, kamu önünde olan savcıların beyanları nasıl yalan ve çamur sıfatına nail olur

Tarikat şeyhleri cumhuriyet savcılarından önde geliyorsa, aynen işte böyle olur; bunun başka bir açıklaması da inanın yoktur!

Yine bu arada, hangi yönetim şeklinde şeyhler, şıhlar, tarikatlar hangi laik bir cumhuriyette öncelikli korunma düzeyinde olabilir diye merak ettiyseniz: Bakınız: Türkiye Cumhuriyeti’nin son hali!

……

Az yazmak istemiştim, beceremedim, siz okurlardan özür dilerim, Atam; senden özellikle pek çok özür dilerim, elimden gelen yetemiyor, beceremiyorum, utanıyorum: Dön dolan aynı mevzular, oysa ne kısıtlı zamanlar içinde ne başarılar sağlamıştın, yarattığın cumhuriyete sahip olmayı istemek çok kolay, becerebilmek zor, hoş… Senin yaşadığın zorluklar karşısında lafı dahi olmaz, düşündükçe coşuyorum!

Öyle hoşsuzluklarla karşılaşıyorum ki, söner gibi oluyorum; senin yerine kendimi koydukça, dağları delmem, denizleri aşmam, laf!

Türkiye Cumhuriyeti emanetindir, ölümüme kadar koruyucusuyumdur!

……

Üç beş cümle uzadı gitti, derdimi anlatmaya inanın yine de yetmedi…

Anlayan anlamıştır elbet, ilk satırda da, aynı şeyler aslında, bir çeşit Kurtuluş Savaşı içindeyiz!

……

Gülgün Karaoğlu

Şubat,19/2010

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..