Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Aralık '08

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Üzüm üzüm iki gözüm

Üzüm üzüm iki gözüm
 

Yunanca mythos (masal, hikaye) ve logos (söz) kelimelerinden oluşmuş olan mitoloji, bir halkın kültüründe bulunan bütün sözlü ve yazılı efsane birikiminin ve bu efsanelerin doğuşlarını, anlamlarını yorumlayıp, inceleyen bilim dalıdır. Bugün mitoloji deyince pek çoğumuzun aklına eski çağlar, yunan mitolojisi, roma mitolojisi, Zeus, Poseidon, Hades, Demeter, Pandora, Midas, Ares, Athena, Afrodit gibi tanrılar-tanrıçalar, efsaneler gelir. İsimler ve olayların fazlalığı biraz felsefeyle ve doğal olarak ta filozoflarla içiçe geçmesi mitolojiyi iyice karışık ve karmaşık bir hale dönüştürür.
Mitlerin bütünüyse 'mitos' olarak adlandırılır. Tanrılarla, yaradılışla, bir halk kahramanının doğuşu ve yaptıklarıyla, bir adın ya da hatta bir nesnenin nasıl doğduğunun imgesel açıklamasıyla ilgili çeşitli mitoslar vardır. İşte Deniz Gezgin'in bitkilerle ilgili mitleri topladığı 'Bitki Mitosları'* kitabından asma yani üzüm ile ilgili bir mit;

''Nuh Peygamber'in tufandan korunmak için çeşitli hayvanlarla beraber bindiği gemisi tufan sonrasında karaya oturdu. Gemideki hayvanlar yiyecek bir şeyler bulmak için çevreye dağıldılar. İçlerinden bir keçi gemiye döndüğünde garip hareketlerde bulunarak diğer hayvanlara sebep yokken toslamaktaydı. Keçiye neler olduğunu çözmek isteyen Nuh, ertesi gün keçiyi takip etti. Sonunda gördü ki keçi ağaçlara dolanmış bir sarmaşık bitkisi olan asmanın meyvelerinden yiyor ve sonrasında neşelenip sarhoş oluyordu. Asıl efsane bundan sonra başlar. Keçi sayesinde üzüm suyunu yani şarabı keşfeden Nuh, ne zaman şarap içse neşelenip, keyfe dalıyordu. Nuh Peygamberin bu neşe içindeki hali şeytanın canını sıkmıştı. Nuh'un neşesinin şaraptan kaynaklandığını anlayan şeytan, asma fidanlarının üstüne kavurucu nefesi ile üfleyerek, asmaların kurumasına neden oldu. Ancak sonradan şeytan bu yaptığına pişman oldu. Asmaları tekrar yeşertmenin tek bir yolu vardı. Eğer asmanın dibine yedi hayvanın kanı dökülürse asma tekrar hayata dönebilirdi. Bunun üzerine kuruyan asma fidanlarının toprağına aslan, kaplan, köpek, ayı, horoz, saksağan ve tilki kanı döküldü ve bir yıl sonra asmalar yeşererek yeniden ürün vermeye başladı. Bu söylenceden ötürü Ortaçağ'da sarhoşların, kanlarıyla asmaya hayat veren bu yedi hayvanın özelliklerine büründüğüne inanılırdı. Sarhoş kişiler kendi mizaçlarına uygun hayvanın davranışlarını sergilerdi. Yani bir aslan gibi güçlü ve cesur, kaplan kadar yırtıcı, ayı gibi kuvvetli, köpek gibi kavgacı, horoz kadar gürültücü, tilki gibi kurnaz ve saksağan kadar geveze olurlardı.''

Bu bir mit. Ama artık içmeden de tilkinin kurnazlığı kendi kurnazlığı yanında hiç kalan, lafebeliğinde bir numara olan, olmadık yerde güç gösterisi yapıp ortaya cesurca kendini atan, zeytinyağı gibi üste çıkmayı her defasında başaran, 'ben..ben..ben..hep ben' sonucu kendiyle olan kavgasını dışarı yansıtan, el üstünde tutulmak, pohpohlanmak isteyen ve tüm bunları yapmak için elinden geleni ardına bırakmayanların olduğu da bir gerçek ve onları gördükten sonra hayvanlara bu sıfatları atfederken biraz daha düşünmek gerekiyor bence.


Aslı Doğrul

*Bitki Mitosları / Deniz Gezgin / Sel Yayıncılık 2007

 
Toplam blog
: 9
: 436
Kayıt tarihi
: 29.09.07
 
 

İnsanın yaşadığı değildir hayat, aslolan hatırladığı ve anlatmak için nasıl hatırladığıdır.'' G.G. M..