Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Eylül '07

 
Kategori
Psikoloji
 

Var- Lık

Var- Lık
 

Varlık, kendini düşüncelerde değil hislerde sakladığından, onun üzerine düşünmek, esasında, eski zaman yerlilerinin yaptığı gibi gökyüzüne elle dokunmaya çalışmak kadar yersiz bir uğraştır. O ancak sezilebilir ve bu sezgi yoluyla farkına varılabilir; asla bilinemez. Kendi içinde bir devinimi vardır. Bu yolla kesintisiz bir süreç izlemek zorundadır: gelişir, zayıflar, güçlenir, yok eder ama asla durmaz; kendisini sürdürmek onun en büyük amacıdır.

Hisler, varlığımızın bu kıpırtılarından başka bir şey değildir bana göre. Tesir ettikleri her anı yüksek yoğunlukla kuşatmaları sebebiyle aciz bilincimiz öznel algılasa da hislerimiz, esasında bütün insanlığın ortak paydası bir maneviyattan gelmektedir.

Bunun farkında olan insan, ürünü olduğu bu maneviyatın izlerini iç dünyasında bulur ve ona ulaşmak için yine hislerini kullanır. Somut dünyaya hapsolan sıradan insanlar zamanla, kendilerini varsaydıkları gibi etten kemikten organizmalara dönseler de bu kişi her zaman içindeki bu daha derin varlığın farkındadır. Bu varlık, kendi sürekliliğini istediğinden onun da sürekliliğini sağlayabilmesi için hisleri yoluyla ona talimatlar verir. Sağduyulu insanların hayatta hep (en azından kendileri için) en doğru kararları almaları bundandır.
Bu durumda insanın varoluşu evrenin küçük bir yansıması, en büyük düzen içinde sadece bir ayrıntıdır. Peki bir insan, kendisine ansızın verilen varlığı bir gün yine ansızın alınana kadar arada kalan zamanı nasıl doldurmalıdır bu durumda?

Herşeyden önce, ömrüne 'doldurulacak zaman' olarak değil 'yaşanılacak bir hayat' olarak bakarak, içinden geldiği gibi yaşayarak. Bunun için de kendini tanıması gerekir. Çünkü dünyayı bildiği ölçüde kendini daha tanıma ihtiyacı duyar.

Bana göre bu durumu aşması, kendini tanıması ancak diğer insanları tanıması ve onlarla ilişki kurmasıyla mümkündür. İnsanın ölçüsü insandır. Bireyin varlığını çözümlemesi, cevaplaması, ancak varlığının bu devinimleri diğer bireylerdeki benzer devinimlerle etkileşime geçirmesine bağlıdır. Çünkü bizdeki her duygunun bir karşılığı karşımızdakinde de mevcuttur. İnsan olmanın bedeli diğer insanlarla birarada olma zorunluluğudur.

Bir insanın bir diğer insanı çözümlemesi, dolayısıyla kendini tanıması, ancak kendi insanlığını kullanmasıyla mümkündür.

Not: Bu konuda düşüncelerinizi, yazı hakkında eleştirilerinizi bilmeyi çok isterim.

 
Toplam blog
: 2
: 371
Kayıt tarihi
: 02.09.07
 
 

Yazmakla yaşamak arasında gidip gelen kişi hikaye yazar, uyarlama yapar roman sahibi ermeni lafların..