Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Efsane FB 1907 Baterist Metin

http://blog.milliyet.com.tr/efsanefb1907

07 Aralık '08

 
Kategori
Bilim
 

Ve Ateşli Günler...

Ve Ateşli Günler...
 


1930 senesinde, Asya'dan dönen tarihöncesi uzmanı Teilhard de Chardin, Paris'e gelir gelmez, en az kendisi kadar ünlü olan Breuil'ü ziyaret etmişti... Chardin, tarihöncesi gereçler alanında dünyanın bu en meşhur uzmanına bir geyik boynuzu parçasını gösterdi ve hiç bir açıklama yapmadan, ona bu parça hakkında ne düşündüğünü sordu. Breuil'ün yanıtı ise çok kesindi... Ona göre bu boynuz, ateşte yumuşatıldıktan sonra yontulmuştu. Hâttâ yontarken kullanılmış olan taş gerecin izleri dahi görülmekteydi.


Teilhard de Chardin'in de görüşü bu yöndeydi. Lâkin bu konunun o kadar büyük önemi vardı ki, bir yanılgıya düşmemek adına, düşüncesini başkası tarafından doğrulatmak gereği duymuştu.


Gerçekten de buna göre, o tarihten birkaç yıl evvel kalıntıları Çin'de bulunan ve insan türünün en eski örneği olan "Pekin insanı", demek ki ateşi biliyordu. Yeni yapılan bazı kazılarda başka kemikler, kabaca yontulmuş birkaç taş ve boynuzdan yapılma gereç ele geçmişti. Halbuki, Pekin insanının bundan 5-600.000 sene evvel yaşadığı zannediliyordu.


Fakat bir noktaya dikkat çekmek gerekti... Ateşi bilmek, ona sahip olmak demek değildir!.. İnsanlar, daha doğrusu onların ataları olan "hominien"ler şüphesiz, yıldırımların ya da yanardağların sebep olduğu birçok orman yangınını görmüşlerdi. Şimdi bahsi geçecek olay, muhakkak ki yeryüzünün birçok yerinde, yüzbinlerce sene boyunca birçok defa tekrarlanmıştır. Diğer yaratıklar bu esrarengiz ve korkunç alevlerin karşısında paniğe kapılırken, sürünün içerisinden meraklı ve yürekli birisi, yanan bir dalı eline alır, yanında götürür, onunla oynar, başka dalları da yakar. İşte o andan itibaren de ateş, kutsal bir nesne olarak saklanır!..


Ateşe sahip olan kabile onu titizlikle korur. Ancak iyi geçindikleri başka kabilelere verirler. Onu almak isteyen düşman kabilelere karşı ateşlerini savunurlar. Ateşi isteyerek, bilerek elde etme şekli, şüphesiz onbinlerce sene sonraları keşfedilecektir. Lâkin, daha o çağlarda bile, devamlı yanar halde tutulan ateş, uygarlık açısından büyük bir rol oynamıştı.


Ateş, öncelikle insanoğlunun bir yere yerleşmesini, değişmeyen bir mesken edinmesini sağlamıştı. Avcılar, akşamları ateşin çevresinde toplanıyorlardı. Bugün dahi, "ocak" evimizin simgesi değil midir?


Sonra ateş, daha iyi yaşamaya, soğuktan korunmaya ve daha iyi yemek yemeye olanak sağladı. İnsanların yaşadıkları ilkel yaşam hakkında araştırma yapan bilim adamlarına göre, ateşin uygarlık alanındaki en büyük etkisi, besinlerin değişmesine yol açmakla gerçekleşmiştir. Bu görüşü duyan boğazına düşkün insanlar; "Demek ki iyi şeyler yemek insana yararlı", diye düşünebilirler. Hayır, yumuşak besinler yemek insana yararlıdır! İşin garibi, bu çeşit besinler en çok zekânın gelişmesine yaramaktadır...


Bütün maymunlar ot yerlerdi ve insangiller, hiç olmazsa bunların en ilkelleri de aynı şekilde beslenirlerdi. Ancak büyük maymunların yabani yaşantıları incelendiği zaman, bu hayvanların, vakitlerinin büyük bir kısmını yemek ve çiğnemekle geçirdikleri görülür. Tabii çenelerin bu kadar çok çalışmasından, eller ile beyine hiç sıra gelir mi?


Fakat ateş kökleri yumuşatır, yaprakları hamur haline getirir. Böylelikle daha kolay ve daha çabuk besin elde etme olanağını verir.


İşte o zaman insanoğlu, ilk defa bir boş zamana kavuştu!.. Oysa insan ancak boş vakti olduğu zaman uygarlaşabilir.
 
Toplam blog
: 1907
: 3759
Kayıt tarihi
: 28.07.07
 
 

03 Şubat 1967 İstanbul doğumlu, romantik bir müzisyenim işte... Müzik, bateri, spor, Fenerbahçe, ..