Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Ocak '12

 
Kategori
Deneme
 

Vefa

Vefa
 

Bir öykü iletmiş arkadaşım Vefa başlıklı, şöyle ki

“Bir kurdu avcılar fena halde sıkıştırmıştır. Kurt ormanda oraya buraya kaçmakta, ancak peşindeki avcıları bir türlü ekememektedir.

Canını kurtarmak için deli gibi koşarken bir köylüye rastlar. Köylü elinde yabasıyla tarlasına girmektedir.

Kurt adamın önüne çöker ve yalvarmaya başlar:

“Ey insan ne olur yardım et bana, peşimdeki avcılardan kaçacak nefesim kalmadı, eğer sen yardım etmezsen biraz sonra yakalayıp öldürecekler.”

Köylü bir an düşündükten sonra yanındaki boş çuvalı açar, kurda içine girmesini söyler. Çuvalın ağzını bağlar, sırtına vurur ve yürümeye devam eder.

Birkaç dakika sonra da avcılara rastlar. Avcılar köylüye bu civarda bir kurt görüp görmediğini sorarlar, köylü “görmedim” der ve avcılar uzaklaşır.

Avcıların iyice uzaklaştığından emin olduktan sonra köylü sırtındaki torbayı indirir, ağzını açar, kurdu dışarı salar.

“Çok teşekkür ederim” der kurt, “Bana büyük bir iyilik yaptın”.

“Önemli değil” der köylü ve tarlasına gitmek üzere yürümeye baslar.

“Bir dakika” diye seslenir kurt:

“Çok uzun zamandır bu avcılardan kaçıyorum, çok bitkin düştüm, açım, kuvvetimi toplamam

için bir şeyler yemem lazım ve burada senden başka yiyecek bir şey yok.”

Köylü şaşırır:

“Olur mu, ben senin hayatını kurtardım.”

Yapılan iyiliklerden, verilen hizmetlerden daha çabuk unutulan bir şey yoktur” der kurt.

“Ben de kendi çıkarım için senin iyiliğini unutmak ve seni yemek zorundayım.”

Bir süre tartıştıktan sonra, ormanda karşılarına çıkacak olan ilk üç kişiye bu konuyu sormaya ve ona göre davranmaya karar verirler.

Karşılarına önce yaşlı bir kısrak çıkar.

“Ne vefası” der kısrak, “Ben sahibime yıllarca hizmet ettim, arabasını çektim, taylar doğurdum, gezdirdim. Ve yaşlanıp bir işe yaramadığımda beni böylece kapıya kovdu… ”

Bir sıfır öne geçen kurt sevinirken bir köpeğe rastlarlar.

“Ben hizmetin değerini bilen bir efendi görmedim” der köpek, “Yıllardır sadakatle hizmet ederim sahibime koyunlarını korurum, yabancılara saldırırım, ama o beni her gün tekmeler, sopayla vurur…”

Kurt köylüye döner, “İşte gördün” der. Köylü de son bir çabayla “Ama üç diye konuşmuştuk, birine daha soralım, sonra beni ye” diye cevap verir.

Bu kez karşılarına bir tilki çıkar.

Başlarından geçenleri, tartışmalarını anlatırlar. Tilki hep nefret ettiği kurda bir oyun oynayacağı için keyiflenir.

“Her şeyi anladım da” der tilki “Bu küçücük torbaya sen nasıl sığdın?” Kurt bir şeyler söyler, tilki inanmamış gibi yapar:

“Gözümle görmeden inanmam…” İşin sonuna geldiğini düşünen kurt torbaya girer girmez, tilki köylüye işaret eder ve köylü torbanın ağzını sıkıca bağlar.

Köylü eline bir taş alır ve “Beni yemeye kalktın ha nankör yaratık” diyerek torbanın içindeki kurdu bir süre pataklar.

Sonra tilkiye döner “Sana minnettarım beni bu kurttan kurtardın” der. Tilki de “Benim için bir zevkti” diye cevap verir.

O an köylünün gözü tilkinin parlak kürküne takılır, bu kürkü satarsa alacağı parayı düşünür ve hiç beklemeden elindeki taşı kafasına vurup tilkiyi öldürür.

Sonra da torbanın içindeki kurdu ayağıyla dürter:

“Haklıymışsın kurt, yapılan iyilikten daha çabuk unutulan bir şey yokmuş…” “

Zeki Müren de bir şirinde vefayı İstanbul’da bir semtin adı ve bozacının adı olarak nitelendirmişti. Vefa duygusu bu kadar zayıf bir duygu sanki. Vefasızlık daha yaygın. Veya insanlar kendilerine yapılan iyilikleri, iyilik olarak görmüyor, yapılması zorunlu olan bir şey olarak algılıyorlar. Belki öyledir aslında, orda olan birine yardım eli uzatmak bir insanlık görevidir. Bu görevi yerine getirirken vefa gibi bir karşılık beklememek laım. Ama tabii ki, iyilik yaptığınız kişinin sie kötülük yapmamasını da istersiniz.

Öyküde ana fikir kişinin kendi çıkarı için her şeyi yapabileceğidir. Maalesef bugünkü dünya bu temel üzerine kurulmuştur. Acımasız bir hayatta kalma mücadelesi var. Adına ne derseniz deyin, paylaşmak yerine, kapmak fikri egemen.

Kapmak fikri mi insanın hem varoluş hem de merak duygusunu etkiliyor ve tetikliyor olabilir mi? Her şeyi paylaşsaydık bugünkü teknoloji ortaya çıkar mıydı? Çıkmasa ne olurdu, çıktı da ne oldu? Bunların hepsi kitaplar dolusu felsefi düşüncelere gebe konular.

Diyebilirsiniz ki, ilaçlar, tıp vesaire vesaire insanın ortalama ömrünü uzattı. Ya doğal seçime bıraksaydık daha uzun olmaz mıydı sorusuna bir yanıt var mı?

Vefa duygusundan nerelere getirdim konuyu. Kadir bilmek, iyilik bilmek önemli, peki insanları iyiliğe ihtiyaç duyar hale getirmek ne demektir, bu suç değil midir?

İnsanlık kendi çelişkisi ile baş başa yaşıyor, ama size şunu söyleyeyim dünyadaki yedi milyar insanın altı milyar dokuz yüz elli milyonu bunları düşünmüyor, hatta umurlarında bile değil.

İşte o zaman bazı devirlerde düşündürücüler ortaya çıkıyor bu düşündürücüler faydalı mı değil mi, ilk düşündürücü Spartaküs adlı köledir. Bu köle tarihte egemenlere ilk başkaldırışın sembolüdür, lakin sonunda sonrasında da aynı sonuçların yaşandığı bir şekilde mağlup olmuştur. Spartaküs’ün faydası ne olmuştur diye sorarsanız, net bir yanıt bulamadığımı söyleyebilirim, bulduğum yanıt bana kalsın, çünkü umutsuz bir sonucu işarte ediyor.

Sizlere önerim  benim “düşündürücü” diye adlandırdığım, bazılarınızın “devrimci” diyebileceği insanların bu dünyaya faydaları olmuş mudur, yoksa her şey oluruna mı varıyor sorusuna yanıt arayarak beni aydınlatmanızdır.

Çünkü ben bu “vefasız” dünyada hiçbir düşündürücüye karşı vefalı olunduğunu düşünmüyorum.

 

 

 

 
Toplam blog
: 283
: 1304
Kayıt tarihi
: 04.12.06
 
 

Nükleer fizik doktoru, şiir yazmaya çalışıyor, kalite yönetim sistemleri danışmanı, öykü deneme yaza..