Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Ağustos '07

 
Kategori
Turizm
 

Yabancı turistlerle "geyikler"

Yabancı turistlerle "geyikler"
 

Rehberim. Sene 1980’ler, Turizm daha yeni gelişmekte. Şehirlerarası yollarda öğle yemeği verecek müessese bulmakta zorlanıyoruz. Neyse, saatler sonra Varan tesislerine ulaştık. Kan ter içerisindeyim. Yolcular yemeklerini görerek seçiyorlar, gerekirse bana “bu ne yemeği” diye soruyorlar. Her birine sabırla cevap veriyorum. İnegöl Köfte isteyen bir tanesi abarttı. Sırada daha 30 kişi var. Başladı; Bunun adı ne? “Köfte”, Neden yapılır? “Kuzu etinden”, İçine ne konur? “Soğan, ekmek v.s”., Nasıl yapılır? “Şöle şöle”; Nasıl pişirilir? Offfff “böööle böle”. Adı Neydi bunun? Ee yetti gari “S. timin köftesi. Ye işte!” Neyse; Döndük, İstanbul’dayız. Bir ertesi gün yine öğle yemeği, yine herkes soruyor ne yiyeceğini. Ben de garsona tercüme ediyorum. Sıra bizimkine geldi. Eyvaaah dedim içimden. Dışımdan da sordum; Siz ne yemek istersiniz? – cevap ; “S.timin kebabı lütfen !!!”

Benzeri bir olayda, 15 günlük Anadolu turunda İstanbul çıkışından itibaren gördüğü her Cami, Köprü, Nehir, Çay, Dere, Okul ve hatta büyük binaların adını soran bir İspanyol müşterimle aramdaki “muhabbet” idi. Bu ne köprüsü, Bu ne çayı, bu ne binası, bu ne camii, bu ne, bu ne??? Bilmiyorum deme şansınız yok. Tecrübeme göre . “Sen Ne biçim Rehbersin” olur. 10. Gün Tüm çay, dere, okul ve camiiler 7 sülalemin, Arkadaşlarımın, Artistlerin, Siyasilerin adları ile “yeni isimlerine kavuştular” Yine soru; Bu çayın ismi ne?.Gına geldi artık. böööö. Cevap A.a.. çayı. “Ama bu çok kirli”. İyi ya işte bu sebeple adı A.a.. çayı. Ertesi gün ilk gördüğü “kirli çay”ı gösterip. Bu da mı A.a çayı? Buyruuuun..

15 Günlük Türkiye turlarından biri. İlk gün İspanyol bir yolcum geldi. “Geçen sene benim bir arkadaşım bu turu yaptı. Adana’da bir dilek ağacı varmış. Oraya bir “çaput” asarak dilek dilemiş ve yerine gelmiş. Ben de sırf oraya bir dilek dilemek için Türkiye’ye geldim. Beni de oraya götürür müsünüz lütfen? “ Haydaaa. Tamam da, Ben ne bileyim dilek ağacını. Rehberlik kursunda ve gezisinde de böyle bişi göstermediler ki bize. Başladım tüm tanıdık rehber arkadaşlarımı aramaya. Ama kimse Adana’da böyle bir yer hatırlamıyor. 1-2 bildik “dilek ağacı” var ama Adana’da değil. Sorduk başka yer olur mu diye yolcumuza. Cık… Olmaz. İlla Adana. Yapcak bişi yok. Açtık benden 3 gün aynı tura başlayan bir rehber arkadaşımıza. “Bak abisi, Hani Adana yolunda Çiş molası verdiğimiz ……….. benzin istasyonu var ya. Hah şimdi orada mola verdiğinde alıyorsun eline 3-5 çeşit “çaput-bez-kağıt” ne varsa asıyorsun ağacın birine. Tamam mı? - Tamam!” Geldik 3-5 gün sonra bahsi geçen mola yerine… Yuhh abartmış arkadaşım. Yüzlerce bez, lastik, kağıt v.s. Yolcum işini gördü. Açtım arkadaşıma telefonu teşekkür için. Dedim abartmışsın yahu. Yooo dedi. Valla dediğin gibi 3-5 tane bez astım…

Trabzon’dayız. Kendi başlarına dolaşan 10 kişilik bir Yunanlı grup birilerine bir şeyler soruyor. Rehberlik içgüdüsü ile yanaşıyorum. “HAMAM” soruyorlar. Hemen yardımcı oluyorum. İleride bir hamam var. Sahibiyle konuşuyorum. Hamam saatleri kadınlar için farklı, Erkekler için farklı. Bunlar Israrla Kadın-Erkek birlikte girmek istiyorlar. Olurdu Olmazdı. Erkekler saatine randevulaşıyorlar. Ben ne olur ne olmaz diye turistlere ve hamamcıya kaldığım otelin telefonunu verip vedalaşıyorum. Gecenin bir vakti recepcion’dan arıyorlar. “Abi hamamdan gelmişler, seni görmek istiyorlar” Eyvah dedim. Trabzon muhafazakar bir yer. Bir olay çıktı. Geldi hamamın sahibi. Elinde kalınca bir zarf. “Abi” dedi; “Bu hamam, tarihinde bu kadar ciro yapmadı. Tüm Trabzon kuyrukta idi. Allah senden razı olsun. Yine bekleriz” …

Turistler ülkemize gelir gelmez kısaca Türkiye’nin coğrafi durumu anlatılır. Batıda Yunanistan, Bulgaristan, Güneyde Kıbrıs, Doğuda İran, Gürcistan v.s Kuzeyde Rusya. Ertesi Gün İsviçreli yolcularımla öğle yemeği Şile de. Sordular Nereye doğru gidiyoruz? Kuzeye. "Şimdi Rus sınırına yaklaştık değil mi? " eh adamların ülkesi o kadar tabii :)) Sarıyer’e götürsek ötesini (Kavaklar) İran sanacaklar.

Kapadokya - İstanbul dönüş yolunda Tuz gölünden geçiyoruz. O sırada Dünya'nın en ünlü aptal sarışınlarından bahsediyoruz. Bir ara burası da tuz gölü dedim ve otobüsteki sarışın afetlerden bir tanesinin sorusu.....
Doğal mı?

Dalaman Havaalanından Marmarise bir ingiliz grup getiriyorum. Yaşlı bayan; “bu ay, İngiltere'deki ay değil değil mi?"

Derinkuyu'da (Kapadokya-yer altı şehri) en alt kattayız. Adam soruyor; bu yeraltı şehri yukarıdan aşağıya doğru mu, aşağıdan yukarıya doğru mu kazılmış?

Boğaziçi köprüsünden Avrupa yakasına geçerken:
"Peki, burası Asya ise ve burada Türkler yaşıyorsa Asyalılar nerede yaşıyorlar? "

Henüz Paradan “ 0” lar atılmadan; Isvicreli: Turkiye'de milyoner var mi?
Var; herkes milyoner :-) Isvicreli: Peki neden Isvicre'de o kadar Türk çalışıyor o zaman?

Turistler tarafından sorulan ilginç sorular

Türkiye’nin en büyük taşımacılık firması “maşallah” mı “Allah Korusun” mu?
Semazenlerin RPM''i (dakikadaki dönme hızı) kaç?
İzmir Kordon''da yürürken bir soru gelir: "Rakım kaç?"
Şehirlerarası yolda otobüsle giderken etrafta koyun ve keçi sürüleri vardır. Bir soru yükselir arkadan: "Koyunlar mı yoksa keçiler mi önce otlatmaya götürülür?"
Antalya''da şehir içinde otobüste giderken askeri bir servis otobüsü görürüz, içi asker doludur. Turist sorar: "Bu askerler hangi ülkenin askerleri?" yanıt: "Yunan!" Otobüste bir kahkaha yükselir.
Otobüste askerlik hizmetlerini anlatıyorum. Subayları soruyorlar anlatıyorum. Bir başkası kadın subay olup olmadığını soruyor. Onları da anlatıyorum. Derken bir başka soru geliyor: "Kadın subaylar çocuk doğurunca ne oluyor?" yanıt gruptan "Anne oluyorlar!"
Yağmurlu bir havada Aspendos ziyaretinin ardından Köprüçay nehrinin yanındaki Belkız restoranda yemek yerken nehrin diğer tarafında yağmur altında insanlar görürüz. Aynı masada yemek yediğimiz turistlerden biri şöyle der: "Aa! Nehrin öteki tarafında biri var. Oraya nasıl geçti acaba?"
Otobüste bingo (tombala) oynuyoruz. Dört adet köşeyi tamamlayan en küçük ikramiyeyi alacaktır. Dış kenarları tamamlayan ise bir büyük ikramiyeyi alacaktır. Bir soru gelir: "Dış kenarları köşelerden önce tamamlarsak ne olur?"
Turist saksağanı göstererek bir soru soruyor: "Siz bu kuşa ne diyorsunuz?" Türkçesinin turistin işine yaramayacağını düşünerek İngilizcesini söylüyorum: "Magpie". Turist çok şaşırıyor: "Gerçekten mi? Biz de ona magpie diyoruz!"
Toros Dağlarında otobüsle giderken ilginç jeolojik formasyonları gören bir turist sorar: "Bunlar Roma dönemi şehir duvarları mı?"
Salataları yiyebilir miyiz?
Yemek masasında sürahideki damacana suyu için "Bu su içilir mi?"
Türkiye’de kadınlar araba kullanabilir mi?
Çöller, Develer nerede?
Saat 10 treni kaçta hareket edecek?
İki saat Efes ören yerini gezdikten sonra, "Burası neresiydi?"
Neden bütün paraların üstünde aynı adam var?
Turun 15. gününde, "Otobüste eşyalarımızı bırakabilir miyiz?"
Not; Yukarıda ki anekdotların bir kısmı IRO “İstanbul Rehberler Odası” tarafından web sitesinde derlenmiştir.

 
Toplam blog
: 305
: 4038
Kayıt tarihi
: 23.01.07
 
 

Kayseri doğumlu, 1977'den beri Sektörde (Otel, Çarşı, Yurtdışı Acente, Profesyonel Turist Rehberi..