Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Eylül '16

 
Kategori
Öykü
 

Yakupla sohbet

Uzun süredir Kuşadası Sanayi Sitesindeki oto kuaförü arkadaşımla sohbet etmek istiyordum. Bugün onu gerçekleştirdim.
 
- Nasıl gidiyor hayat?
 
- Hayatımız şu şekilde. Zamanında kişisel gelişimle ilgili fazlasıyla kitap okudum. Bununla birlikte üzerimde sorumluluk duygusu vardı. Vergi mükellefi olmak ve dükkân açmak, kendi işimin patronu olmak hususunda. Anthony Robbins’in “İçindeki Devi Uyandır” adlı kitaptan bir cümle kafamda şimşekler çakmasına neden oldu. “İş hayatında ya patron olursun, ya da köle, başka seçim yok.” Bu cümleyle mekân açmaya, kendi yağımla kavrulmaya gayret ettim.
 
( Düşünce düşünceyi açıyor. Ben de aslında işverenlik hayatıma böyle başladım. Yakup arkadaş bunları söylerken bana eski yıllarımı hatırlattı.)
 
-İnsanlara hizmet vermekten, yararlı olmaktan haz almaya başladım. Para kazanmayı ikinci plana ittim. Bu haz bana yeterli geliyor. Böyle olunca daha fazla kazanmaya başladım. Müşteri portföyüm arttı.
 
( Yakup’un söylediği şeyler bu sefer aklıma Sakıp Sabancı’ nın “Para başarının mükâfatıdır” sözünü getirdi.)
 
- Bu sayede her meslek dalından insanlarla tanışma şerefine nail oldum. Sonuçta işimde kendim olma lüksünü yaşıyorum. İnsan işverenin yanında onu yaşayamaz. Özgürlük…Sonuçta kendi çapımda özgürlüğümü ilân ettim.
 
( Yakup’un söyledikleri bence her Türk gencinin özlem duyduğu bir hayat. Gençler özgür olmak ve çok çalışıp kendi çapında üretmek istiyor.)
 
-Peki, iş hayatında en üzücü olay hangisi oldu Yakup?
 
-Başıma şöyle bir olay gelmişti. Müşterim cüzdanını kaybettiğini bana telefonunda söyledi. İçinde kredi kartı, ıvırı zıvırı, belli miktarda para olduğunu, cüzdanın arabanını içinde olduğundan emin olduğunu da söyledi. İtham edildiğim konu sevip saydığım bir kişiden üstü kapalı hırsızlık idi. Bu konu beni çok derinden yaraladı. Yaklaşık on dakika sonra bana geri döndü. Cüzdanını bulduğunu söyledi, kendisi dükkâna gelerek de benden özür diledi. Ben de gayrı ihtiyari Karadenizliliğin de vermiş olduğu sinirle kendisine çıkışta bulundum. Karşılıklı özür dilememiz sayesinde durum tatlıya bağlandı.
 
( Bu durum benim de muhasebecilik mesleğimde fatura kayıplarını aklıma getirdi.)
 
-Biraz da Karadeniz'den bahsedelim Yakup arkadaşım?
 
- Biz aslen Trabzonluyuz. Yeşilliği, kireçsiz suyu, temiz havası, koyu mavi denizi ile doğduğum yerle gurur duyuyorum. Bizim oranın insanı mert ve dobradır.
 
- Ancak çok fazla yağış alıyor değil mi?
 
 -Çok fazla aldığı için apartman azdır, heyelan nedeniyle. O da bizim işimize geliyor. Yeşilliğimiz bozulmuyor.
 
-Evlilik hakkında ne düşünüyorsun?
 
-Babam adeta bir hippi. Pink Floyd ve Jimi Hendrix  ile büyüdük biz. Bunun akabinde özgürlüğüme çok düşkün olduğum için ve hard rock-metal müziklerin de vermiş olduğu etkiyle evliliğin benim için zor olduğunu düşünüyorum. Şu anda günübirlik yaşıyorum. Neysem oyum. Kendimi hazır hissetmiyorum. Elbet bir gün zamanı gelecektir.
 
-Yaş kaç?
 
-Otuz dört.
 
( Aklıma yirmi dokuz yaşımda evlendiğim ve evliliğin sürpriz olarak karşıma çıktığı geldi. Hayat sürprizlerle dolu. Ne zaman ne olacağı belli olmuyor. İşin heyecan verici yönü de bu zaten.)
 
- Hayatta olmak istediğin, gelmek istediğin bir yer var mı?
 
- Misyon var tabii. Size biraz marjinal ( sıra dışı, uçuk) gelecek ama ben okültizm ile uğraşmak istiyorum.
 
- Okültizmden anladığımız nedir?
 
- Dünya sadece bizim enerji boyutumuzdan oluşmuyor. ( Zannedersem Yakup’un en çok hoşlandığı konuya geldik). Melankolik kişiliğimin vermiş olduğu etkiyle farklı enerji boyutlarında olduğuna inandığım varlıklar vasıtasıyla insanlara kendimce manevi yardımda bulunmak ve bunu işim olarak gerçekleştirmeyi düşünüyorum.
 
( Bu arada Yakup gibi benim de yalnızlık içinde bir çocukluk geçirdiğimi ve yalnızlığa alışkın olduğumu aklıma getiriyorum.)
 
-Halk tabiriyle bu meslek medyumluk olarak geçiyor. Annem de rahmetli zamanında bu ilimle uğraşıyordu. ( Yakup’a bu özellik soydan geçmiş galiba.) Tecrübesinin bu konuda artmamasının sebebi ise babamın materyalist bir kişiliğe sahip olmasından, anneme bu uğraşıyı tasvip etmediğini söylemesinden kaynaklandı. Babamın maddeci kişiliği bunda etkili olmuştur. Materyalistler sadece maddeyi görürler biliyorsunuz.
 
( Galiba Yakup bu konuda babasıyla çatışıyor. İlginç bir durum.)
 
-Bu işi meslek olarak yapmak mı istiyorsun?
 
-Evet. Bu meslek zaten batıda parapsikoloji olarak okutularak sahip olunuyor. Vergi mükellefi de olurum bu hususta. Sonuç olarak hayatta hiçbir şey için geç değil.
 
(Yakup’a hak verdim. Ben bile elli beş yaşımda öykü yazmaya başladığıma göre.)
 
-Peki, oto kuaförlük ne olacak?
 
-Oto kuaförlük şu anda bana gelecekteki mesleğim için çevre edinmede alt yapı oluşturuyor. Sonuç olarak hayatta bir şey için gözü karartmazsanız hiçbir hususta başarılı olamazsınız.
 
 (Yakup’un yanında ayrılırken okültizm hususunda biz Türklerin zaten Orta Asya Şamanistliğine kökten bağlı ve alışkın olduğumuz geldi aklıma.)
 
Toplam blog
: 137
: 158
Kayıt tarihi
: 09.03.14
 
 

1958 yılında Söke'de doğdum. Esnaf çocuğu olarak ilk, orta ve lise eğitimimi Aydın ili Söke ilçes..