Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Ağustos '13

 
Kategori
Öykü
 

Yalan bayrakları - III -

Yalan bayrakları - III -
 

Gördüğüm manzaraya inanamadım


Gözlerimi açtığımda yatağımdaydım, kendi yatağımda, evimde! ‘Ne yani ben ölmemiş miydim?’ dedim içimden “Ölmüştüm… yani o kadar gerçekti ki!” O oda, o insanlar, palyaço, hayatımın aktığı film şeridi, acı… içimi parçalayarak çıkan cam parçaları…

Kalkıp banyodaki aynaya baktım, yetmedi portmantodaki boy aynasına bakmaya koridora çıktım. Her yerim sağlam ve yerinde gözüküyordu. Aynada gördüğüm halde, elimle göğsümü ve boğazımı yokladım, ağzımı açıp, içini görmeye çalıştım. Evet, her şey yolunda görünüyordu.

Acı filan da duymuyordum. İkinci kez ‘acı’ kelimesi zihnimden geçerken, suratımı ekşittim. “O ne acıydı öyle!” , kalbimden çıkarken hissettiğimi unutmama imkan yoktu. Elimle kalbimi tekrar yokladım, hatta nabzımı saydım. Biraz hızlı atsa da oradaydı çok şükür. ‘Çok şükür’ mü??? Hoppalaaa! Sanırım hayatımda ilk kez şükretmiştim. Neler oluyordu bana böyle?

Mutfağa giderek, bir bardak su içtim. ‘Aslında odamda bir sürahi bulundursam iyi olur’ dedim kendi kendime, ‘daha pratik oluyor, gecenin bir yarısı susadığımda, uykulu uykulu kalkıp mutfağa gelmem gerekmez böylece.’

Kendi kendime konuştuğum şeylere inanamıyordum doğrusu, hala hayattaydım demek. Peki o zaman o gördüklerim neydi, rüya mı? Ya rüya değilse? Ya bunlar rüya ise?

Saate baktım: 05.12, en iyisi sabah gazetesini beklemek, o günün gazetesinin tarihinden gerçeği öğrenebilirdim.

Pencereden dışarısını seyrettim bir süre. Daha önce evimin bu kadar güzel bir manzarası olduğunu nasıl da fark edememiştim? Yeşil ağaçlar ve rengarenk çiçeklerle bezeli küçük bir parka bakıyordu evim. Henüz kimsecikler yoktu sokakta. Sağ taraftaki mahallemizin biricik bakkalı hariç, o belli ki erkenden gelmiş, kepenklerini açmış, güne hazırlanmaya başlamıştı bile.

Yine de gazetelerin dağıtılmasına 1-2 saat vardı. Elimle koluma çaktırmadan bir çimdik attım, canımın acımasıyla da hayatta olduğuma biraz daha inandım.

Balkona çıkarak, günün dönüşümüne tanıklık etmeye karar verdim. Hala yaz sayılırdı, sabah serinliğini göz önünde bulundurup, ince bir hırka aldım üzerime. Balkona çıkar çıkmaz da derin bir nefes aldım. Hava mis gibiydi, bu nefesle ciğerlerime de yaşam enerjisi yüklemiş oluyordum. ‘Yaşam enerjisi’ mi? Yine kendi kendimi şaşırtmayı başarmıştım, çünkü daha önce kullanmadığım cümleler kuruyordum.

Balkondaki sandalyeme oturdum ve gözümün önüne rüya mı, gerçek mi olduğuna hala emin olamadığım olaylar, gelmeye başladı. Her bir anı tekrar yaşıyordum adeta ve en sonunda duyduğum utanç ve pişmanlıkla, nefesim kesildi.

Yüzümü ellerimle kapadım ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Durdurulması imkansız bir girdabın içine girmiştim sanki. Uzun süre o girdabın içinden çıkamadım. Hayatım boyunca söylediğim yalanlar ‘tekrar’ kulağımda çın çın çınlıyordu. Her yalanla kendimi daha küçük ve daha küçük hissediyordum.

Bu olanlar bana ceza olmalıydı, zaten “yaşam terazisi” denen deneyimde yeterince bu duyguları yaşamıştım, şimdi de kendi dünyamda aynı şeyleri yaşamak zorunda kalıyordum.

Duyduğum hisler, tarifi imkansız acılar içinde bırakmıştı beni. Kapı çaldığında, kendime gelebildim. Sandalyede başlayan ağlama krizim, yerde noktalanmıştı anlaşılan. Balkonun köşesine cenin pozisyonunda sıkışıp kalmışım. Kapıyı, ikinci kez ısrarlı çalınışıyla, açtım. Kapıcıdan alelacele gazeteyi alıp, “günaydın” gibi bir şeyler mırıldanarak, tekrar kapattım. Ellerim titreyerek, gazetenin tarihine baktım: evet, tarih yaşadığımın kanıtıydı. Derin bir “ooohhh” çektim.

Mutfağa gidip çayı koydum ve gazeteyi okumaya başladım. Manşette ünlü bir oyuncunun, resmi vardı. Elleriyle yüzünü saklamaya çalışıyor gibiydi ve resmin üstünde:

“YALANLARI ORTAYA ÇIKTI!” yazıyordu. Mutfaktaki sandalyenin arkalığına yaslandım. Haberin gerisi artık beni hiç ilgilendirmiyordu. Yaşadıklarımdan sonra mıdır bilmem, bu manşetin bana bir işaret olduğunu anlamıştım.

O andan itibaren, kalan ömrümü daha düzgün yaşamaya karar verip, bir daha yalan söylememeye yemin ettim.

Çimen Erengezgin 

 
Toplam blog
: 164
: 608
Kayıt tarihi
: 08.09.11
 
 

Yazar ve Yoga Eğitmeni ..