- Kategori
- İlişkiler
Yalandan
Yalanın rengi oluyormuş; pembesi, beyazı, karası. Kokusundan bahseden yok. Leş kokuyor söylediğinde buram buram. Burnumun dibinde tütüp tütüp duruyor . O an, sen aptalsın karşındakine göre. Anlasan da anlamasan da. Ne çaresiz bir andır o. Ciğerlerimi patlatırcasına nefes almak istiyorum. Aptal değilimin ışıklı bir tabelayla yanıp yanıp sönmesini istiyorum. Nasıl saldırganlaşıyorum nasıl. Büyürken akıllı olmak bu kadar önemli olursa sonuç böyle olur tabi.
Tüm ilişkilerde moda olmuş bu. Bazen patronun, bazen eşin bazen anne baban bazen kardeşin bazen dostun. Hem pisliği kokluyor hem aptal olduğun gerçeğini zorla kabul ediyor hem de gülümsemeye mecbur bırakılıyorsun. Çünkü bu yalanın rengi var, sebebi var ve her şey lanet okurcasına benim iyiliğim ve geleceğim için. Bu dünyanın içimi kanırtan yanlarından biri de bu. Çünkü hakikatte ısrar edersen, dokuz köyden de kovuluyorsun. Birinci köydeyken ben tasımı tarağımı toplayıp gideyim desen, o da olmuyor. Bir bakmışsın ki kimse kalmamış. O kadar çok yani. Yalan aslında her iki tarafı da aptallaştırıyor. Herkes gerçeği biliyor ama herkes susuyor. Susmayayım desem, zaten bir şekilde susturuluyorum. Yanlışlıkla bir şeyi değil sevmek, sempati duymayayım. Hemen alıvermeye çalışırlar elimden. Koyun muyum lan ben yoksa? Her kokladığım yalanda seni anıyorum Kafka. Böcek oldum yetmedi, sırtımı yalana yasladım, dünyayı tersinden gördüm.