Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ağustos '09

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Yalanın böylesi

“Doğru yerinden kalkıncaya kadar, yalan dünyayı dolaşır gelirmiş.”

En çok söylenen yalanlar şöyle sıralanmış:

Şimdi ben de seni arayacaktım. Burada torpil geçmez. Yemeğe kalsaydınız Her bedene uyar. Davetliydik ama gitmedik. Bu kızı kimler kimler istedi. Aradım yoktun. Her şeyin en iyisine layıksın. Arkasından değil burada olsa yüzüne de söylerdim. Ayıp ettin kimseye söylemem. Paranın ne önemi var. Kurtarmıyor abla inan zararına satıyorum. Rahmetli öyle söylerdi. ( birisi, konuşmasında “rahmetli” sözcüğünü çok kullanıyorsa o kişiye dikkat edin) Sizden başkasına olmaz. Vallahi sarıda geçtim memur bey.Kazanmak önemli değil, bence önemli olan yarışmaya katılmaktı. Dünya ahret bacımsın. Sen bir de beni gençliğimde görseydin. Ben de şimdi seni arayacaktım. Formu doldurun biz sizi ararız. Benim için önemli olan ruhun güzel olsun.

( Bu yalanların bir çoğu 27.9.2004 tarihli Posta Gazetesi’nden, Güler Kazmacı’nın köşesinden alınmıştır. )

Bir de yalanın nasıl belli olduğuna bakalım.

Yalan söyleyen kişi;

Göz temasından kaçınırmış, ellerini kollarını daha az kullanırmış, kaçamak bir şekilde omzunu silkermiş, bakışlarını kapıya doğru çevirirmiş, kolay kolay sinirlenmezmiş, “ben”, “biz”, “bizim” gibi zamirleri az kullanır ya da hiç kullanmazmış.

Yalan söyleyenin, avuçları aşağı dönük olurmuş, el kol hareketleriyle söyledikleri arasında zamanlama hatası olurmuş, dili sürçermiş… Miş de miş. Haberiniz olsun.

Okulun bahçesinde oynayan çocuklar ortaya bir top koymuşlar, “en büyük yalanı kim söylerse topu ona verelim” demişler. Okul müdürü odasının penceresinden konuşulanları duymuş ve pencereyi açarak çocuklara seslenmiş:

-Yavrularım böyle yalan üzerine kurulmuş bir oyun olmaz, lütfen bu oyundan vazgeçin demiş.

Çocuklardan birisi:

-Peki öğretmenim, siz hiç yalan söylemediniz mi ?, diye sormuş.

Müdür de:

-Tabi ki söylemedim, ben hiç yalan söylemedim, söylemem de, demiş.

Çocuklardan daha büyükçe olanı da:

-Tamam arkadaşlar topu müdür beye verelim, yarışı o kazandı demiş.

Gelelim yalanla ilgili öykümüze.

Öğretmen bir gün sınıfa girdiğinde otuz kişilik sınıfından hiçbir öğrencisinin yerinde olmadığını görmüş. Doğruca okul müdürüne gidip durumu anlatmış.

Müdür de:

-Hiçbir öğrenci veya velisi, benden izin almadı. Bekleyelim

herhalde gelirler, demiş.

Öğretmen o gün akşama kadar beklemiş, hiçbir çocuk okula gelmemiş. Ertesi gün okula erkenden giden öğretmen zil çaldıktan sonra hemen sınıfa girmiş. Bakmış otuz çocuğun otuzu da sınıfta.

Öndeki öğrenciden sormaya başlamış :

-Söyle bakalım evladım dün okula niçin gelmedin?

Çocuk öte kıvranmış beri kıvranmış, gözlerini havaya dikerek:

-Söyleyeyim öğretmenim, sabah kalktım, kahvaltımı yaptım, çantamı alıp tam kapıya çıktım, bir de baktım ki bir atın üstünde yengem ve amcam bize doğru geliyorlar. Tam yanıma geldiklerinde amcam:

-Sen okula geç kalmışsın, gel seni bugün okula biz bırakalım dedi.

Amcam ve yengem atın arkasına beni de bindirdiler ne güzel geliyorduk. Şuradaki yokuşa geldiğimizde at yavaşladı, sonra da yere yıkılıp çatladı öldü öğretmenim. Bu yüzden dün okula gelemedim.

Öğretmen “vah vah, geçmiş olsun” demiş. Sonra ikinci öğrenciye sormuş:

-Söyle bakalım dün sen niye gelmedin okula?

Birinci arkadaşının mazeretinin kabul gördüğünü gören, ikinci öğrenci de:

-Anlatayım öğretmenim, ben de sabah kalktım kahvaltımı yaptım, çantamı alıp kapıya çıktım. Bir de baktım ki bir atın üstünde amcam ve yengem.”Sen okula geç kalmışsın atla ata da seni bugün okula biz götürelim” dediler. Üçümüz de ata bindik. Tam şu okulun altındaki yokuşa geldik, atımız üçümüzü de taşıyamadı, yokuşta çatlayıp öldü demiş.

Öğretmen de:

-Büyük tesadüf, ama olabilir, geçmiş olsun, demiş.

Sonra sıradaki öğrenciye sormuş, aldığı cevap aynı.Yirmi dokuz çocuk da hep aynı cevabı vermiş.

Sıra otuzuncu çocuğa gelmiş. Öğretmene göre büyük bir olasılıkla bu öğrenci de aynı cevabı verecek.

Öğretmen sormuş:

-Sen söyle bakalım, dün okula niye gelmedin?

Otuzuncu öğrenci gayet sakin cevap vermiş:

-Evet öğretmenim ben de arkadaşlarım gibi sabah kalktım, kahvaltımı yaptım, çantamı aldım tam kapıya çıkacağım… dediği sırada öğretmeni patlamış:

-Tamam tamam gerisini ben biliyorum. Kapıda yengenle amcan atın üstünde, seni okula getirirlerken at şuradaki yokuşta çatladı öldü, okula onun için gelmedin değil mi?

-Hayır öğretmenim hayır, çantamı aldım tam kapıya çıktım, baktım yengemle amcam bir şahin taksiyle bize doğru geliyorlar. Bizim evin önüne gelince durdular ”Yaramaz, herhalde okula geç kaldın, gel bu gün seni okula biz bırakalım“ dediler. Üçümüz taksiye bindik öğretmenim. Tam şu okulun altındaki yokuşa geldik, baktık yolda yirmi dokuz tane at ölüsü. Geçmek için ölü atları yolun kenarına çekelim derken bir de baktık akşam oluvermiş öğretmenim.

Ben de dün okula bu yüzden gelemedim öğretmenim, demiş.

Otuzuncu öğrenci, ille de otuzuncu öğrenci…

 
Toplam blog
: 165
: 646
Kayıt tarihi
: 16.02.09
 
 

Recai Şahin: 1941 yılında Fethiye- İncirköy'de doğdum. İlkokul köyümde, ortaokulu Fethiye'de okud..