Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ekim '08

 
Kategori
Deneme
 

Yalnızlığın Düşleri

Yalnızlığın Düşleri
 

Kendisiyle baş başa kalmaya görsün insan. Geçmiş muson yağmurları gibi düşüyor avuçlarına. Bazen yüz hatlarımın gerildiğini hissediyorum sanki, anıları tazelerken, ya da bana öyle geliyor. Aslında keşkelerim çok olmadı benim yaşamımda. İnsanlarla, hayvanlarla, doğayla, güzelsanatlarla dost ve iç içe yaşadım hep. Yaptığım her şeyden haz alarak geçirdim yıllarımı. Üzücü olaylar da yaşasam, tebessümler hiç eksik olmadı yüz hatlarımdan. Yine de istem dışı olaylarla karşılaşmamak, onları yok saymak olası değil elbet.

Zaman duyguların paylaşım saatlerini henüz tamamlamışken, geçmişle şimdi vegelecek arasında uzanan köprüler kuruluyor hayal meyal. Gecenin sessiz karanlığı gönül kavsimde harmanlanan gri ve beyaz düşlerimi biraz dahakoyulaştırıyor saatler uzadıkça. Pembe hayallerin süslediği, gecelerinhaz veren sohbetleri bile, uykularımın alnından vurulmasına yetmiyor tan alacalarına kadar. Koy’un mis gibi, yosun kokan havası çağırıyorbeni delicesine.

Gri düşlerimi gecenin karanlığına bırakıp, gönül bahçeme sarkan yediveren güllerinden topladığım pembe düşlerim avuçlarımda, kilometrelerce uzanan sahil şeridini yürüyorum, beyaz kanatlı martıların çığlıkları eşliğinde. Doğanın huzurunu yakalamaktır gündoğumları, doğanın huzurunu yakalamak beynini yıkamaktır bir bakıma. Gün doğumunu bekliyorum bir şezlonga uzanıp, beynimi yıkayıp umutlarımı tazelemek için. Gözlerim ha kapandı ha kapanacak. Uykusuz gecelerimin yorgun düşlerini bırakıyorum maviliklere. Her biri dairemsi hareler çiziyor etrafına, gittikçe büyüyen. Kumlara yazılan sevdalar gibi bir dalga gelip bozuyor hayallerimi. Güneş ilk ışıklarını evrene göndermeye başladığında her şeyi unutup, kendimi bırakıyorum mavi sulara. Güneşin ilk ışıklarıyla denize girmenin tadını çıkarıyorum bir kez daha.

Bu iç huzurla yeniden uzanıyorum şezlonga, deniz havlumu üstüme serip, ne kadar zaman uyuduğumu söylemeye utanırım doğrusu. Müzisyen dostum rüya gördüğümü anlayıp kıyamamış uyandırmaya. Bazen gülücükler oluşuyormuş yüzümde, bazen geriliyormuş yüz hatlarım. Ah… bu tadına doyulmaz sohbetlerin, zorunlu, vedasız araları… Rüyamda da yalnız bırakmıyorlar beni.

Büyükçe bir şemsiyenin gölgesine çekiyorum kendimi öğle saatlerinde. Koy’un mavi sularına dalıp gidiyor gözlerim yeniden. Ne kadar büyük bir su. Tanrının insanlığa hediyesi işte. Seven için sevdası da büyüktürsevenin gözlerinde. Büyük Okyanus da büyük şüphesiz. Hani şu pasifik dedikleri. Kenar denizleri ile birlikte yüzölçümü yüz seksen milyon kilometrekare olduğunu öğrendim okuduğum bir kitaptan. Ama ne kadar büyük olduğunu anlamak için biraz da kıyılarını, adalarını, nereden nereye uzandığını, barındırdığı dünyayı, o dünyanın efendilerini, sahiplerini, dostunu, düşmanını bilmek gerekir.

Heyyy… Büyük Okyanus ya da Pasifik sen ne büyüksün gönlümde…

Heyyy… yosun kokulu dalgalar evrenin gerçek yüzünü bana nasıl da anlatıyorsunuz…

Poyraz bir başka eser bizim koyda, yalnızlığın hüznünü biraz daha arttırır gülbahçeleri. Yaz akşamlarının seyrine doyulmayan ışıltısı ve yakamozlardan kopup gelen inci taneleri, beni, başka bir evrene taşır, her seferinde. Ve seherleri beklemeden, hüzün vakitlerinin aydınlık geceleri başlar, tan alacalarına kadar.

İşte, bazen bir döngüye kilitlenir zaman yalnızlığın düşleri arasında.

Bilesin ki;

Kayboluşlarını yaşadığın kentin sokaklarında, asla ağlamayacak kaldırımlar, yalnızlığına veda ederken. Bulutlardan sevgi yağacak yüreğinin çatısına, yağmur yerine. Yosun gözlerine dolanacak deniz mavi kollarım. Yüreğinin avuçlarındaki kuş kanat vuracak gün doğumlarına, özgürlüğe, gök kuşağının en asil rengini görebilmen için.

Yeter ki sen korkularına yenilme,

Yeter ki sen derinlerindeki sınırları kaldır,

Yeter ki sen yık korku duvarlarını,

Çünkü duvarların önü de arkası da birdir yalnız sevdalar için…

 
Toplam blog
: 5
: 284
Kayıt tarihi
: 11.10.08
 
 

Hayat ilmik ilmik bir oyadır örebilene, poyraz bir meltemdir önünde durabilene. Türk sanat müziği..