Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Aralık '14

 
Kategori
Deneme
 

Yamalı Sevda... Biz büyüdükçe aşklar küçülür mü ?

Yamalı Sevda... Biz büyüdükçe aşklar küçülür mü ?
 

1989 da Ben


Paramparça oldum artık yaşamdan,

Ne zerrem, ne de yerim kalmadı.

Acınacak halim bile yok artık.

Paramparça oldum deli sevdadan,

Ne nefesim, ne sevgim kaldı.

Kelimeleri kusacak gücüm yok artık.

Ne yaşamım ne sevim kaldı,

Hiçbir şeyim yok ama…

Yamalı bir sevda var anı da,

Kopmaması, dağılmaması için

Güçlükle işlediğim ama parçalanan,

Ölmesin diye bitirdiğim sadece…     

Celil

Neden bu kadar soğuktur ki kar? Şimdi ılık bir şey olsa camdan bakıp onun dansını izleyeceğime dışarı fırlar, koynuna atlar şirin ve sıcacık olan rengini içime bastırır tüm çocukların sevindiği gibi ben de sever ve oynardım. Minik yaramazların bu kahkahalı gürültülü eğlencesine ortak olurdum ben de. Belki onları izlerken kendi çocukluğum bile aklıma gelir ve küçük bir gülümseme bile yansır yüzüme ama şimdi bu zamanda bu halde…

Çok uzun zaman oldu aslında şöyle derinden okkalı bir kahkaha atmayalı. Kulaklarıma dışarıdaki çocukların abartılı kahkahaları gelirken ne kadar da kıskandığımı anlıyorum. Ama sadece gülüşlerini değil çocukluklarını da… Çocukluğu ve gençliği benim gibi hızlı ve eğlenceli yaşayan birinin her anında eskiyi hatırlaması ve özlemesi kadar daha doğal ne olabilir ki? Keşke olabilsem ve eskiye dönebilsem…

Yine annem öperek uyandırsa beni okul için, babam herkesi kahvaltıda görmek istiyorum diye haykırsa, kümesten kendi topladığım yumurtalardan haşlasa annem, tüm resim ödevlerimi yine ablam yapsa. Ağabeyim terminaldeki çalıştığı büfeden sabaha karşı gelirken yolunu beklesem ve ödülüm olan Dido çikolatasını alsam. Merdiven altlarında küçük evler kursak doktorculuk evcilik oynasak, çamurdan yapılma doğum günü pastalarını yesek…

Ne hikmetse mahallenin en yakışıklı çocuğuyla aynı kıza aşık olsak.Açılamasak. Platonik ne demektir bilmeden o aşkı birkaç yıl yaşasak… Derken o ya da sen taşınsan tam o anda açılsan ve kızın acıklı gülümsemesiyle karşılaşıp ‘bu zamana kadar neredeydin’ sözüyle karşılaşsan… Koyardı be… Koydu da…

Orta ve lise yılları benim gibileri için en muhteşem yıllardır. Hele lise…

Okula kesinlikle birkaç saat önce gidilir. Okul önünde bir duvar üstü ya da kaldırım belirlenir. Daha önceden belirlenmiş olan grubunuz ile o duvar üstünde okul saatine kadar gelip geçen öğrenciler özellikle kız öğrenciler izlenir.

Anlaşılacağı üzere bizim gibiler için okul, eğitim yerinden çok eğlence yeridir. Zaten okula erken gidilmesi de bunun en basit delilidir. Beden derslerinin ilk iki saate ya da son iki saate denk gelmesi kadar bir öğrenciyi sevindirecek başka bir olay olamaz… Matematikten on almak bile… Çünkü o zaman okula yeni alınmış ve son moda eşofmanlarla gidilebilir. Ya da eve o halde dönülebilir. Bu da sizi okulda daha belirgin ve dikkat çekilir kılacaktır.

Okulun hemen yakınında idarenin hiç tasvip etmediği hatta kapatmak için elinden geleni yaptığı bir kafe ya da büfe kesin vardır. Kesin oraya takılır, kesin sigara içer, kesin idareye oraya takıldığınız için çekilirsiniz…

Kesin eski model Ford marka bir polis minibüsü sizin kafeyi basar en serseri üç arkadaşınızı arabaya bindirir yüz metre sonra içerdeki dil dökmeleri sonucunda indirilmişlerdir. Size de hava atmak kalmıştır…

Ama en keyifli yanı aşklarıdır… Çünkü yasaktır… Okul idaresi belirlediği çiftleri sanki günah işlemişler gibi sınıflardan çağırtır, hesap sorar, hata evlere yazı bile gönderir. Ama aşk inadına büyür. Gizli gizli okulun çevre yollarında yürünür. Eve birlikte gidilir. Kızlar bırakılır. Teneffüsler ayrılıkların sonudur. İnadına yan yana yürünür. Nöbetçi öğretmenler kin dolu bakışlar atarlar bu inat aşka. Küçük hediyeler alınır sevgililer günlerinde, yılbaşların da… Hemen hemen her yıl değişir bu aşk ama yılsonuna doğru ilk aşka dönülür. Yılsonuna doğru okul kırılır pikniğe gidilir belki de kaçamak ilk öpücükler alınır verilir… Dönem ve yılsonları ızdırap dolu ayların, daha kötüsü, okul sonu ise umarsızca yaşanan yılların sonunun habercisidir.

Artık savaşmak zorunda olduğun tatsız yıllar başlamaktadır. Artık eski umarsız eğlence üstüne kurulu yıllar bitmiş; hayatlarımızda başka dönemler başlamıştır. Tabi ki artık o aşklar da yoktur. Kısa keyifli sorumsuz aşklar. Onların yerine yamalı aşklar vardır artık… Bitmesi gerektiği halde bitiremediğin ve zoraki sürdürdüğün. Her savruluşunda bir parçanı yitirdiğin yamalı aşklar. Birini bulmuşsundur. Sevmişsindir de… Ama aşk bitmiştir zamanla, kaybetme korkusu ve alışkanlık almıştır aşkın yerini. Bitmesin diye her acıya bir yama vurup saklamışsındır. Çünkü bitmesi bile acıdır bu tür aşkların. Acı üstüne sancı… Tatsız bir his basar benliğini ne onunla olmak istersin nede onsuz… Acaba yeterince savaştım mı bu aşk için diye düşünmeye başlarsın. İşte o zaman anlarsın tamamen bittiğini. Aşk ölmesin diye bitirmek kalmıştır sadece… En azından yamalıda olsa paylaşılmış bir hayat ve sevda vardır geride… Çaba sarf edilmiş, dağılmaması için dikkatlice işlenmiş, sonlara doğru işlemeler yamaya dönmüş acılardan… Anıda da olsa yaşamalı, yaşamak zorunda olan aşkı yaşatmalı… İşte bu yüzden ölmemesi için bitirmeli…  Anıda da olsa yaşamalı yamalı sevdalar…

Artık o çocukça duyulan saf his… Amacın sadece birlikte zaman geçirmek olduğu ve bunun için çaba sarf edilen, savaşılan kısa, saf ama dev aşkların yerini, temelde; menfaat, seks, para, kariyer gibi kirli dürtülerle beslenmiş yamalı aşklar alınca bitiyor işte böyle. Hayat bizleri belki zorluyor bu tür aşklar yaşamaya ama insan eskiyi özlüyor hep. Hep karşılaştırıyor eskiyle yeniyi. Karşılaştırınca yenisi tatsız ve kirli geliyor. Bahaneler buluyor. Bulmasa bile yanlış şeyler görüyor yenide. Taşıması zor ağır sorumluluklar da gelince üstüne…

Ama yine de yamalı da olsa ölmemeli… Ölmemesi için de zamanında bitirmeli… Paylaşılanlar ve yaşananlar adına,  anıda da olsa yaşamalı yamalı sevda…

Sonuç olarak; Artık eskiye dönmek imkânsız, eskiyi getirmekte öyle. Bugün de eskiyi yaşamak mantıksız. Belki eski aşklarla yeni aşkları karşılaştırmak anlamsız. Belki de en az bu yazı kadar…
 
 

 


Her zamanki gibi KALIN SAĞLICAKLA…

İletişim için;  @oyuncukocu , oyuncu.kocu@yahoo.com.tr, www.oyuncukocu.com
 

 

 
Toplam blog
: 18
: 651
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

Yazar, Eleştirir,Oynar,Çeker, İzler Gazeteci, Yazar, Oyuncu, Fotoğrafçı... Kitap; Rüzgar..