Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Nisan '08

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Yaratıcı drama ve çocuk gelişimi

Yaratıcı drama ve çocuk gelişimi
 

Torunum (Oyun sonrası rehavet :)


''Bilgiler ve sevgiler paylaşıldıkça güzelleşir.'' anlayışıyla, "Yaratıcı Drama" serüvenimizden bilgiler ve notlar aktarmaya devam edeceğim. Dünkü çalışmalarımızda, ''Sevgi Bombardımanı'' oyununu oynadık.

Kur'a sonucu seçilen kursiyer/Öğretmen öğrencim, kürsüye oturduktan sonra kendisine tüm katılımcılar tarafından 1 dakikalık süre içinde, ''Övgü ve Sevgi'' dolu tümceler yöneltilmişti.

Sevgi bombardımanına tutulan kursiyerin mutluluktan kanatlanıp uçacak hale geldiğini gözlemledik. Sevginin sadece söylemekle değil; mutlaka gösterilmesi gereğine inandık.

Her yaştan öğrencilerden oluşturduğum ''Kardelenler Yaratıcı Drama Ekibi '' Öğretmenlerimize doğaçlama oyunlar sergilediler. Sevgi çemberimiz daha da büyüdü.

''Fısıltı '' isimli oyunumuzu oynadık. Kulaktan kulağa fısıldanarak giden bir cümlenin sonunda nasıl amacından saptığına ve şeklinin değiştiğine tanık olduk.Yarım ay şeklinde karşımda toplanan kursiyerlerden en başta olanının kulağına fısıldamış olduğum cümle:

''Devenin tellal olduğu mekan sarayın gözdesidir.'' şeklindeydi.

Bu cümle kulaktan kulağa giderken 17. kişide şu şekilde yüksek sesle okunmuştu:

''Delinin tellisi, sarayın sarığındandır.'' Asıl cümle ne hale gelmişti;adeta erozyona uğramıştı.

Fısıltıların nasıl bir tehlike olduğunu bir kez daha algılamıştık.

İlerde yazacağım diğer Yaratıcı Drama'yla ilgili yazılarımda onlarca oyunu sizlerle paylaşacağım.Atölye çalışmalarındaki fotoğrafları da yayınlayacağım.
.........

*Eğitimde Dramada Yararlanılabilecek Kaynaklar

Eğitimde drama çalışmalarında, çocukların ilgisini çekerek, onları teşvik edebilecek ve kendi eğlenceli oyunlarını doğaçlamalarına yardımcı olabilecek masal, öykü, efsane, roman, şiir gibi çeşitli kaynakları kullanmak mümkündür. Bunun yanında, günlük hayatta karşılaşılan, güncel olaylar ve haberleri liderin (öğretmen) drama çalışmalarında kullanabileceği diğer kaynaklardır. Bu bölümde eğitimde drama çalışmalarında kullanılabilecek kaynaklar sırasıyla örneklenerek açıklanacaktır.

1. Masallar
Genellikle olağanüstü kişilere, olaylara, serüvenlere yer verilen ve ağızdan ağıza, kuşaktan kuşağa anlatılarak geçen hayal ürünü hikayelere masal denir.Masallar çok eskiden beri, çocukların ilgisini çeken bir yazı türü olup, gerek özgün, gerekse çeviri örnekleriyle edebiyatın içinde yerini almaktadır.
Masalı diğer yazı türlerinden ayıran sadece olağan üstü olayların olması değil, aynı zamanda olayın geçtiği yer ve zamanın da bilinmemesidir. Masallarda genellikle yer ve zaman, "uzak ülkelerin birinde", "yıllar önce ve "Kaf dağının ötesinde" şeklinde verilir. Masalda olay kahramanlarının değişmez, belli özellikleri vardır. Prensler yakışıklı, prensesler güzel, üvey anneler kötü, ejderhalar ve devler korkutucudur. Masal konulan genellikle padişah (kral), şehzade (sultan, prens), fakir kız veya delikanlı gibi kahramanlar çerçevesinde gelişir.

ÖRNEK
Derekuşu ve Çiçekler (Halk Masalı) :
Bir varmış, bir yokmuş. Bir yaz varmış ama ne yazmış. Sıcak mı sıcak. Güneş çevreyi yakıyormuş. Günlerdir bir damla yağmur düşmemiş toprağa. Bütün çiçekler boyunlarını bükmüşler. Susuzluktan ölmek üzereymişler.
Kenarda bir dere akıyormuş. Ama çiçekler derenin suyuna nasıl ulaşsınlar? Çiçekler ağustos böceğine yalvarmışlar. "Bize dereden biraz su taşı, yoksa öleceğiz" demişler. Ama böcek yerinden kıpırdamamış ve çiçeklere su taşımamış. Kelebeğe söylemişler. O da güzel kanatlarını göstererek "suya yaklaşırsam kanatlarım bozulur" demiş. Sonra uçup gitmiş. Çiçeklerin sesini bizim derekuşu duymuş ve onlara çok acımış. Gagasıyla onlara dereden damla damla su taşımış. Böylece çiçekler ölmekten kurtulmuşlar. Ama derekuşu son çiçeğe de su getirdikten sonra, yorgunluktan çimenlerin üstüne düşmüş. Orada uyuya kalmış.
Derekuşu uyurken yağmur başlamış. Çiçekler çok sevinmişler. Suya kavuşmuşlar, kurtulmuşlar ölmekten. Ama içlerinden biri, "şu derekuşu olmasaydı, yağmur yağana kadar hepimiz çoktan solmuştuk. Bizi asıl o kurtardı" demiş.
Bütün çiçekler onu haklı bulmuşlar ve derekuşunu korumaya karar vermişler. Çiçekler eğilerek yapraklarını uyuyan derekuşunun üzerine germişler. Böylece derekuşu yağmurdan hiç ıslanmamış. Rahat rahat uyumuş. Ama masal bu ya, çiçeklerin renkleri yağmurdan kuşun üstüne akmış. Derekuşunu renk renk boyamış. Uyandığında öteki kuşlar "Renkli kuş, güzel kuş sen kimsin?" diye sormuşlar. Çünkü onu tanıyamamışlar. Küçük derekuşu şaşırmış. Derenin kenarına uçup suya bakmış. Suya bakınca ne görsün? Renkli renkli tüylerle bezenmiş, güzel bir kuş olmuş. Tabi derekuşu buna çok sevinmiş."
Lider masalı çocuklara okuduktan sonra, çocukların masalı doğaçlama ile canlandırmalarını isteyebilir. Fakat amaç masalı olduğu gibi oynamak değil, masalı bir çıkış noktası olarak kabul edip, buna göre yeni çözümler oluşturabilmek olmalıdır. Böyle bir masal için maske, makyaj ve kostüm kullanılması uygun olur.

Masalımsı Hikayeler (Fobi) : Çocuğun hayal edebileceği olağanüstü özelliklerle süslenmiş, ancak çocuğun yaşantısında karşılaştığı olaylarla işlenmiş masalımsı hikayeler çocuklar için oldukça ilgi çekicidir. Masalımsı hikayelerde, klasik masallardaki olağanüstü kahramanlar, sihir, büyü gibi olağanüstü unsurlar mevcut değildir.

ÖRNEK
Küçük Tren
Evvel zaman içinde bir küçük tren varmış, îki istasyon arasında gider gelirmiş. (Çocukların dikkatini çekmek için tren kelimesi yüksek sesle söylenir ve çocukların hep beraber trenin çalışma sesini çıkarmaları için beklenir). Küçük bir lokomotifi olduğu için tek bir vagonu varmış ve yalnız posta taşırmış. Bir gün yükünü almış. Yola koyulmuş, gidiyormuş. Önüne büyük bir tren çıkmış (çocukların daha yüksek bir tren çalışma sesi çıkarmaları beklenir). Büyük tren bozulmuş ve içindeki yolcular inmişler.

İstasyon şefi trendeki öğrencilerin okula yetişmesini istiyormuş. "Şu küçük treni öne alalım, postayı boşaltalım, sonra öğrenciler binsin. Belki onları taşıyabilir" demiş. Hemen küçük treni öne almışlar. Sonra peşine iki vagon eklemişler. Küçük tren buna çok sevinmiş. Çocuklar vagonlara doluşmuşlar. Tren düdüğünü çalmış. (Çocuklar ses çıkarır).

Küçük tren hareket etmiş. Başlamış çekmeye (çocuklarla birlikte önce yavaş yavaş, sonra hızlanarak trenin çuf çuf sesini çıkarırlar). Çocuklar yol boyunca sevinçle el çırpmışlar, şarkı söylemişler.

2. Hikayeler

Belirli bir zaman ve yerde bir veya birkaç kişinin başından geçen, gerçeğe uygun bir olayı anlatan veya birtakım kimselerin karakterlerini çizen ve çoğu kez birkaç sayfa tutan, kısa yazılar "hikaye" olarak tanımlanır.

Okulöncesi dönemdeki çocuklar yaşamlarından alınmış olayların hareketli bir anlatımla verildiği hikayeleri zevkle dinlerler. Hikayelerde gerçek olayların ele alınması nedeniyle çocuğun bilgi kazanması ve toplumsal beklentilerin gerçekleştirilmesi kolaylaşır. Yaşadığı toplumun kültürel yapısını öğrenmesine de hikayeler yardımcı olur. Hikayeler de kullanılan farklı karakterler çocuğun ;görüş açısını genişletir, deneyim kazandırır.

Eğlendirici özelliklerin, mutlu olayların ele alınması çocuğun hoş vakit geçirmesine, mutlu olmasına yardımcı olur. Çocuklar bunlardan dolayı hikaye dinlemekten hoşlanırlar. Çocuklara anlatılan bir hikaye zaman zaman dramatize ettirilebilir.

3. Efsaneler
Doğa üstü varlıkları, hayali olayları konu alan ve bir halkın yaşadığı olayların ya da o halkın aile düzeni ve toplumsal ilişkilerini temellendiren yapıların anılarını düşselleştirerek yansıtan halk ya da edebiyat anlatışına efsane (mit) denilmektedir.

Efsanelerin içerikleriyle ve birçok kuşak arasında yayılma biçimleriyle önemli toplumsal işlevleri vardır. Ayrıca efsaneler sık sık ayinlerle de birleşirler. Örneğin, Afrika'da belli bir yaş sınırı için düzenlenen geçiş ayininde, aşiretin kurucusu olarak görülen ilk insanın efsanesi yinelenir.

ÖRNEK
Arakne Öyküsü
Eski çağlardan birinde Arakne adında çok iyi dokuma yapan bir kız yaşarmış. Arkadaşları dışında kimse onun çok iyi dokuma yaptığını bilmezmiş. O ülkenin bir de dokuma tanrısı varmış ve tanrı kendi dokumalarının dünyanın en iyi dokumaları olduğunu söylermiş. Fakat Arakne kendi dokumalarının da tanrının dokumaları kadar güzel olduğunu düşünüyormuş. Arakne çevresindekilere kendi dokumalarının tanrılarının dokumalarında daha güzel olduğunu söylemeye başlamış. Bir gün bu sözler tanrının kulağına gitmiş ve Arakne'yi bulup onu cezalandırmaya karar vermiş. Tanrı Arakne'yi bulmuş ve ona, başkasının kılığına girerek bu düşüncesinin halen devam edip etmediğini sınamış. Arakne ısrarla kendisinin dokumalarının daha güzel olduğunu iddia etmiş. Bunun üzerine tanrı onu ölümle cezalandırmış. Halk ve arkadaşları buna çok üzülmüş ve tanrıya gidip yalvarmışlar. Tanrı düşünmüş, taşınmış ve Arakne'yi dünyaya bir örümcek olarak tekrar getirmiş.

Bu yüzden de örümcekler kendi evlerini çok güzel dokurlar.
Efsaneler öykü ve hikaye de olduğu gibi dramatizasyon ile canlandırılabilir. Bununla birlikte efsanenin bir kısmı okunup kalan kısmının çocuklar tarafından tamamlanarak doğaçlanması yapılabilir.
.............

''Sevgiyi söylemek yetmez;göstermek gerekir.''
......................................

Kaynakça:*Başkent Üniv.Eğt.Fak.Yayınları.


 
Toplam blog
: 1521
: 1639
Kayıt tarihi
: 23.06.07
 
 

İnsan yontmakla geçti ömr-ü baharı... Güzel ve canlı heykeller yaptı... Kimisinin içi çabuk boşal..