Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Temmuz '11

 
Kategori
İlişkiler
 

Yarım kalan hikayelere

Yarım kalan hikayelere
 

Sabahları hiç uyumamış gibi uyanmak hayal kırıklığı yaşatıyor. Sanki bunca saat uyumak için verdiğin mücadele boşaymış gibi, uyanıyorsun ve kaldığın yerden devam ediyorsun. Küçükken öğle uykuları vardı hani, uyumasak da yataktan çıkamadığımız ve geçmek bilmeyen saatler. Şimdi bu görevi kendimize her akşam düzenli olarak yüklüyoruz. Bir süre hayatla bağlantılarımızı kesmek iyi geliyor.


Ya uyanınca? Rüya olmayan gerçeklerle yüzleşince? Sabahın ilk saatleri ve herkes koşturma içinde. Bir taraftan beklenen servis gelmeden çantaya iki sıcak poğaça atma telaşı, bir yandan da gelse de gidene kadar gözümü kapasam telaşı. Kimisi elinde röntgen ve tahlil sonuçları hastanelerin yollarını tutmakta, kimisi gözlerinden de belli olan düşünceli bir ifadeyle katılacağı toplantıları planlamakta. İnsanları güne hazırlamak istercesine radyo da en hareketli şarkılar yayında.


Derken bir şarkı başlıyor ve akabinde düşünceler. Hani bir kalan bir de gidenden ibarettir ya çoğu hikayeler, sonunu değiştiremediğimiz için kabullenilmiş vazgeçişler; işte şarkıda gideni kabullenmiş arkasından el sallıyor. Tarkan “Kayıp” diyor bütün vazgeçmişliğiyle. Uğurluyor sevdiğini kim bilir belki de bir daha görememek üzere.


Ve arkasından tek tek düşüyor kelimeleri yorgun bir ruhun sesiyle;


Yarım kalan bir hikayeyiz artık seninle
Ayrı yollara yürüyoruz
Hayat bu...
Serseri bir rüzgar gibi estin sen şimdi uzaklara
Ben göğsümde solgun bir gülle yaşarım yıllarca
Yaşamaksa bu!
Ayrı akşamlara yatıp
Ayrı sabahlara uyanırız bundan sonra
Hataları aşk sanıp
Başka tenlerde avunuruz boşuna
Ve gizli gizli yaralanırız
Şunu bil ki daima
Ben, en güzel yeri hatırana saklarım
Talan olmuş gönül bahçemde
Saçlarımda tel tel hüzünlerle
Gözlerimde azalan güneşlerle
Ben hep seni beklerim bu şehirde
Bir gün dönersin diye

Kendine iyi bak ey sevgili!

Kendine iyi bak en sevgili!


Sanki bütün yarım kalan hikayeler için söyledi bu sabah. Sanki aynı acıyı hisseden binlerce kişi vardı o anda. Hayat da böyle bir şey değil mi zaten? Zaman zaman karşındakinin acısından destek alarak ve kendi acını unutmuşçasına başkasına merhem olmaya çalışarak yaşamak değil mi? Gideni uğurlamak, arkasından baka kalmak, aklına geldiğinde kalbini buruklaştırmak değil mi?


Dilin başka konuşsa da içinin ona karşı koymak için avaz avaz bağırıp direndiği, bu sondu diye tekrar tekrar yaşamaya çabalamak değil mi? Ne yaşarsan yaşa kalbinin en derininde eskiyi saklamak değil mi? 

 
Toplam blog
: 670
: 1923
Kayıt tarihi
: 19.12.10
 
 

İstanbul doğumlu. Kuantum Yaşam Koçu. EFT, NLP, ETKİLİ İLETİŞİM, BEDEN DİLİ gibi bir çok konuda e..