Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Ağustos '08

 
Kategori
Öykü
 

Yarın çok geç olunca...

Yarın çok geç olunca...
 

Minibüste arka beşliye oturdular her zamanki gibi. Fakülteden yorgun argın çıkmışlar, hafta sonunda ne yapacaklarını kararlaştırıyorlardı minibüs daracık ve kıvrımlı yollardan yokuş aşağı inerken.

İsmail, "Sinemaya gidelim, süper bir 'ekşın' film gösterime giriyor!" deyince, Zafer "Sinemaya her zaman gidebiliriz, bu hafta yeni bir oyun var, tiyatroya gidelim bence" diye heyecanla bağırdı. Ayhan ise hemen karşı gelerek, "Galatasaray-Fenerbahçe maçını kaçıramam kusura bakmayın valla. Siz takılın dört kişi artık" dedi.

Burak ve Murat kardeşler ise, ablalarına görücü geleceği için evlerine, yani Bolu'ya gideceklerini söylediler. O an kısa bir sessizlik oldu; anladılar ki, ilk kez bir hafta sonunu ayrı ayrı geçireceklerdi.

Bu arada, minibüs şoförü yolculardan biriyle ahbap olmuş, hararetli hararetli bir şeyler anlatıyordu elini kolunu sallayarak. Minibüsteki yolcuların hepsinin ilgisini çekmişti, herkes birbirine bakıp gülüşüyordu şoför memleketi kurtaracakmışçasına ciddiyetle politikadan bahsederken. Ağzını yaya yaya, taksici ağzıyla konuşurken, aralarda gevrek gevrek kahkaha atıyordu. Yan koltukta oturan, ahbap olduğu yolcu da kaptırmıştı kendisini. Komik bir ses tonu vardı yolcunun; Zafer yanındakilere, "Bu adam neden ıkınır gibi bir sesle konuşuyor ki acaba?" dediğinde, hepsi birden kalın ve tok seslerle gülmeye başladılar. Murat, alçak sesle, ıkınır gibi konuşan yolcunun sesini taklit ederek onun söylediklerini tekrarlarken, kahkaha seslerinden başka bir şey duyulmuyordu arkada.

Birkaç dakika sonra, öğrencilerin en çok ikamet ettiği sitelerin önünde minibüsün yarısı boşaldı. Artık hiç ayakta yolcu kalmadığı gibi, bazı koltuklar boş bile kalmıştı. Şoförle ıkınan adamın muhabbeti gittikçe hararetleniyor; minibüs ise bu hararetlenmeyle aynı ivmede gittikçe hızlanıyordu. Sadece tek bir taşıtın geçebileceği dar ve dönemeçli yollardan geçerken, yolcular bir sağa yatıyordu, bir sola...

Zafer de bir yandan, kafasına koyduğu o tiyatro oyununu izlemek için Şebnem'i davet etmekle etmemek arasında bir karar vermeye çalışıyordu. Çok hoşlanıyordu Şebnem'den, onu görünce heyecanlanıyor, ellerinin titremesine ve dizlerinin bağının çözülmesine engel olamıyordu. Onu görmediği zamanlarda ise kime baksa ona benzetiyordu. Ama Şebnem'in bu durumdan haberi yoktu, ya da anlamazlıktan geliyordu! Ve kendi hisleri veya düşünceleriyle ilgili Zafer'e hiç bir umut ışığı yakmıyordu.

Zafer dayanamayıp bir mesaj gönderdi ve en sonunda Şebnem'i, o çok sevdiği rüyalarındaki peri kızını davet etti tiyatroya...

Minibüs hızla ilerliyordu döne döne; ama dakikalar geçmek bilmiyordu artık. Murat, ıkınan adamın konuşmalarını taklit ederken, diğerleri kahkahadan kırılıyordu ama Zafer hiçbirini duymuyordu. Ve en sonunda, bekledği mesaj geldi. Elleri titreyerek telefonun tuşuna bastı ve... O da ne?! Mesajda aynen şöyle yazılıydı:
"Ben tiyatrodan hoşlanmıyorum, hem gelip seni de sıkmak istemiyorum. Zaten hafta sonu için başkasına sözüm var. Hoşçakal"

Zafer'in yere göğe sığdıramadığı, kırmamak, incitmemek için elinden geleni yaptığı o peri kızı mı yazmıştı bunları? Mesajdaki ilk cümle tokat gibi yüzüne inmiş, ikinci cümle ise kurşun gibi yüreğini delmişti bir anda. İnanamıyordu! Mesajı açıp numarayı yeniden kontrol etti. Numarada bir yanlışlık yoktu!

Zafer ilk defa cesaretini toplayıp bir adım atmıştı ama Şebnem elinin tersiyle itivermişti bu daveti. Demek ki hiç umut ışığı yoktu. Zafer'in dünyası adeta başına yıkılmıştı. Gece gündüz hayalini kurduğu, aklından bir türlü çıkaramadığı o bir çift mavi göz aslında görmüyordu demek ki onu...

Gülmekten karınlarına ağrılar giren o gört arkadaş o kadar meşgullerdi ki, Zafer'in yüzünün renkten renge, şekilden şekle girdiğinin farkında değildi hiçbiri.

Şoför ise direksiyonu ve vitesi tamamen unutmuş, elleri havada anlattıkça anlatıyordu. Ikınan adam da sesini duyurabilmek için biraz daha yüksek sesle konuşuyordu, dolayısıyla sesi daha da komik bir hal almıştı. Diğer yolcular da, önde yapılan muhabbeti sırıtarak dinliyordu.

O an hiç kimsenin aklından geçmeyen bir hadise gerçekleşti: Minibüs, sivri virajı alamayıp, dönemeçteki evin bahçe duvarına şiddetle toslamış, aynı anda arkadan gelen bir başka minibüsün, arka çaprazdan gelen ani darbesiyle duvarın içine biraz daha gömülmüştü!

Olan, arka beşlinin en solunda oturan yolcuya olmuştu. Yani Zafer, fena halde yaralanmıştı...

Devam edecek....

<özlem boral="">

 
Toplam blog
: 152
: 1957
Kayıt tarihi
: 19.08.06
 
 

Ortada bir problem görüyorsak bu bizim de problemimizdir. Ve eğer 'birisi'nin bu konuda bir şeyle..