Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ocak '12

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Yaşam

Yaşam
 

Mutlu Yaşam


Zor bir dünyada yaşıyoruz. Her zaman daha fazlası için çabalamamız gerek. Alternatifler çok fazla, hayatımızı kaçırdığımız fırsatlar şekillendirir oldu.

Kaygılarımız arttı. Korkularımız arttı. Güven duymaya çok fazla ihtiyacımız varken, güvenemez olduk hiç bir şeye…

Bu kadar diken üstünde yaşarken, hata yapmaktan korkarken bizler, daha fazla hata yapar olduk.  İşlerimiz çoğalırken, içimizdeki boşluk arttı.

Durup dinlenmek gerekiyor bazen.  Uzun uzun nefesler almak, bilgisayar ekranına değilde gökyüzüne bakmak… Sonra söz vermek gerekiyor kendimize, “seni seviyorum ve  sana iyi bakacağım” diye :) Güldünüz biliyorum. Komik geliyor. Bana da komik geliyor çünkü, kendime söz vermek, iltifat etmek…

Ancak önce kendimizi sevmezsek nasıl başkasını seveceğiz? Kendimize iyi davranmayı bilmezken, başkalarına iyi davranmamız mümkün mü? Hiç düşündünüz mü size öldükten sonra kim katılacak cenazenize, kaç kişi ağlayacak arkanızdan? Ne kadar hatırlanacaksınız?

Her yeni başlangıç, geride kalanı öldürmektir aslında. O yüzden bu ay öncesini öldürüp, yeni bir başlangıç yaptım yaşamıma. Bu nedenle işimden istifa ettim :) Mutlu değildim. Çünkü Ben daha fazlasını yapabilirim. Biraz daha cesaretle herkes daha fazlasını yapabilir bence...

Asansöre bindiğimde, asansörde eğer birileri varsa onlara “günaydın yada merhaba” diyorum. (Sizde deneyin, insaların şaşkınlığı bile sizi mutlu hissetmeye yetecektir  :) )

Melankolik şarkılar dinlemiyorum.  Teşekkür ediyorum İnsanlara. Yardım istiyorum. “Bana yardım eder misiniz?” sihirli bir kelime asla geri dönmüyor. Ve yardım ediyorum insanlara.. Polyanna kötü biri değil aslında ve hepimizin bazen polyanna hikayelerine ihtiyacı var. Eğer iyi hisettiremiyorsam kendime iyi hissetmemi sağlayacak şeyler okuyorum. Ve şimdi yazımı bitirirken kıssadan hisse bu hikayelerden birini paylaşmak istiyorum sizinle;

"Bir grup eski öğrenci, emekli hocalarını ziyarete gitmiş. İşlerinden ve sorunlarından söz etmişler. Hoca, iş yaşamında her biri önemli yerlere gelmiş eski öğrencilerine, kahve ikram etmek üzere mutfağa gitmiş. Biraz sonra değişik boy, renk ve kalitede birçok fincanın bulunduğu bir tepsiyle geri dönmüş.

Kimi porselen, kimi seramik, kimi cam, kimi plastik olan fincanları ve kahve termosunu masaya koyup, kahvelerini oradan almalarını söylemiş.

Tüm eski öğrenciler, kahvelerini alıp koltuklarına döndüğünde, hocaları onlara şunu söylemiş:

- Farkına vardınız mı bilmem. Zarif görünümlü, güzel, pahalı fincanların hepsi alındı, masada yalnızca ucuz ve basit görünümlü fincanlar kaldı. Elbette ki kendiniz için en güzelini istemek ve onu almak çok normal ama işte bu demin bahsettiğiniz problemlerinizin ve stresin nedeni. Hepinizin istediği fincan değil, kahve iken, bilinçli olarak her biriniz birbirinizin aldığı fincanları gözleyerek, daha iyi olan fincanları almaya uğraştınız. Yaşam kahveyse; iş, para ve mevki fincandır. Bunlar yalnızca yaşamı tutmaya yarayan araçlardır ama yaşamın kalitesi bunlara göre değişmez. Bazen yalnızca fincana odaklanarak, içindeki kahvenin zevkini çıkarmayı unutabiliyoruz."

Unutmayın ; Her şey bizim elimizde aslında, sadece farkındalıklarımızı arttırarak, daha huzurlu ve daha mutlu bir yaşam elde edebiliriz.

 
Toplam blog
: 42
: 1562
Kayıt tarihi
: 13.01.12
 
 

Merhaba,  Hakkımda bilgi vereceğim bölümler  en zorlandığım bölümlerden birisidir her zaman. Oldu..