Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Kasım '07

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Yaşamak dar alanda

Yaşamak dar alanda
 

Yaşamak Dar Alanda (ama) Geniş Düşünce Denizinde…

Her gün yazmak, ama yazıyı tamamlayamamak (belki de tamamlamaktan kaçmak, oyun oynarcasına adeta; oyun alanı bulamamaktan kaynaklanan dışavurumu yaşamak.)

Her gün düşünmek dolu-dolu, ama düşünmekten öte gidememek (belki de büyük düşünmeye çalışmaktan ve sıradan yaşamaktan kaynaklanan algılama hatası ile doğal olanı yanlış yorumlamak ve bu duruma seyirci kalmak…yine oyun oynarcasına.. :)

Gözlem yapmak, ama bir eser ortaya koyamamak (uygulamanın içinde olmanın avantajının yanı sıra; akademisyen olmamanın dezavantajını yaşamak.)

Gelişme çabası içinde olmak, ama bir arpa boyu yol kat edememek sanki…(ya aptallık durumu yaşamak ya da aptallık durumu içinde olmak ve bir şey yapamamak aptalcasına... :))

Acıya, hastalığa, yaşlılığa, kırık bacağa, kırık kalbe, yokluğa, bazen tam anlamı ile çaresizliğe tanık olmak, ama yeterince katkıda bulunamamak (ya da destek olamamak düşüncedeki bolluk içinde…çaresiz kalmak yaşamın farklı boyutlarında, karmaşıklık içinde…Çözememek karmaşıklığı veya karmaşıklık durumunu çözülebilir küçük parçalara bölme imkanına sahip olamamak ya da esir olmak tüm şartlara; sanki mücadele etmeyi isteme gücünü yitirmişçesine…belki de heyecansızlık içinde…)

Sevgiye, heyecana, gelişime, doğuşa, coşkuya, güneşe, ay ışığına, yükselişe, yeniliğe, aşka tanık olmak, ama yaşayamamak doyasıya (sorumluluk yüklü, mücadele dolu yaşamın içinde; iyiye, güzele, heyecan verici olana zaman ayıramamak doyasıya…)

Teröre, savaşa, ölüme, kana, gözyaşına, yıkıma, yıkılan yuvalara, yitirilen genç bedenlere, bu Vatanı gerçek anlamda ayakta tutan (gencecik bedenlere ait) tertemiz yüreklere, Vatan sevgisine, onura, Anadolu ‘muzun değerlerine tanık olurken (inanarak, saygı ve sevgi ile), aynı zamanda ihanete, lafazanlığa, güç tutkusunun esareti içinde olma durumuna, büyük oyun içinde onlarca küçük oyunun yansımasına, paradan gözü dönmüşlere, para-güç-sofra-şehvet düşkünlerine, düşkünlüğün hainliğine, hileye, riyaya (da) tanık olmak (benim ülkemde bunlar olmamalı düşüncesi içinde ve nefret ile…)

Küreselleşen dünyada küreselleşme olgusundan kaçamayacağımızı kabul ederken (özüme); Ülkemizin, Vatanımızın, Milletimizin, Devletimizin menfaati için (ta 20-30 yıl önceden bugüne; nerelerde siyasal yönetim zaafı oluştuğunu, ne hatalar yapıldığını, nerelerde zayıf ya da kayıtsız kalındığını düşünerek, sorgulayarak yaşadıklarımızı); yeterince çaba sarf edilmediğini görmenin darlığını yaşamak (özellikle yiten canlar için, kan kaybeden ülke ekonomisi nedeniyle; bazen kızgın, bazen nefretle…)

***

Atamızın-babamızın-anamızın anlattığı gibi; biz de kendi dönemimizi değerlendirdiğimizde; 30-35 yıl öncesi ile bugüne baktığımızda, gelişimi görmek; farkı fark etmek (tüm zorluklara, olumsuz olaylara, sorunlara karşın…)

1970 ‘lerin ikinci yarısı (İstanbul-Üsküdar ‘dayım ailemle, lise öğrencisiyim):

Evler genelde sobalı.
Her yaz odun alınır, istiflenir, çıra için odun kırılır, hazırlık yapılır.
Kat kaloriferi olan gelir düzeyi yüksek olanlarda ise yakıt bulmak sorun! Tankerlerle mahallere yakıt geldiğinde; apartmanlardan (kışın sert soğuğuna rağmen) aile reisleri ile delikanlıları inip sıra bekler, sırası gelenin balkonundaki yakıt tankları dolar, banyosunda sıvı yakıt kullananlar bidonlarını doldurtur (tabii ki tüm işlemler nakit, o dönemde kredi kartı falan yok!..) Ama kavga da yok, küfür de yok!..
Genelde büyüğe saygı ve yardım var o dönemde. Küçük olana da sevgi-destek...
Tabii ki her dönem genel geçer kural; ekonomik şartları daha iyi olanların yaşadıkları zorluk daha düşük boyutta idi.
Mahalleye yabancı girdiğinde ise; herkes bilirdi (“kim bu”, “kime geldi”, …)

Et, margarin, mutfak tüpü bulmak kolay değil. Et Balık Kurumu ‘nda haftanın belli günlerinda sıraya girilirdi. Sırada önde olanlar genelde alacağını alır, arkalarda olanlara (et, yağ) kalırsa şanslı sayılırdı.

Mutfak tüpü (ki bizde mavi renkli vardı, reklam olmasın diye –mavi renkli- diyorum :) yerinden ve belli günlerde alınır, boş tüp götürülür dolusu alınırdı. Hatırlarım; çok sıcak bir yaz günü tüpü sırtımda (yokuş yukarı) taşıyıp getirdikten sonra (herhalde sıcağın da etkisi ile) tansiyonum düşmüştü o yaşta.

Hemen her yaz (en geç iki yılda bir) tüm ev badana-boya yapılırdı (tabii bu görev de bana düşerdi, evin genci; delikanlı olmak kolay değildi o dönemde : )))

O günün şartlarında (ki “beton” evler genelde daha büyük, tavanlar daha yüksek, pencereler ve kapılar daha heybetli ve) boya-badana yapmak daha zor idi.

Nerede o zamanlar bu imkanlar (aynı rahmetli babamın söylemine döndü : ))…

AVM (Alışveriş Merkezleri), her semtte mağazalar, marketler, ulaşım ve haberleşmede dünyayla yarışır şartlar (deniz otobüsü, feribot, her yerde taksi, cep telefonu, internet, v.s.), hemen her semtte dershane, spor salonları, hemen her ekonomiye hitabeden çeşit-çeşit otolar, sinemalar, kahveler (cafe-cafe : )), güzellik merkezleri, kitapevleri, ekonomik havayolu taşımacılığı, birçok alanda ciddi mesafe kat etmiş bir ülke…

Yukarıdaki ilk bölümde elektronik kağıda (J) döktüğüm satırlardan sonra; ülkemizin gerçeğini anlamak için yaşanan gelişimi görmemiz gerekmekte idi.

Ben, dönem-dönem oluşabilen olumsuzluklara rağmen çok umutluyum! Hemen her dönemde büyük ya da küçük, kritik ya da önemsiz aksaklıklar, hatalar, sorunlar yaşanmış ve yaşanıyor olabilir. Ülkemizin coğrafi durumu nedeniyle sorunların eksik olmaması normal karşılanmalı (ama olası sorunlara hazırlıksız yakalanma gibi bir lüksümüzün olmayacağı da baştan kabul edilmelidir.) Çok iyi eğitimli insan kaynağı bulunan, her geçen gün teknik yetkinlik bakımından bariz gelişmenin görüldüğü bir ülkeyiz. Geçen zamanın lehimize işlemesi için bence en önemli konu lider ve liderliktir. Ülkemizde her alanda sağlam karakterli (dürüst, samimi, adil, hoşgörülü, vatansever, yardımsever) vizyon sahibi, çalışkan, paylaşımcı, sürekli gelişimden yana, ilke sahibi, onurlu, evrensel, toplumu ya da toplulukları birleştirme yeteneği olan; yetkin liderlere ihtiyacımız vardır.

Vatanına-Milletine bağlı, köylüsünü-kentlisini kollayan (yanlış anlamayın sakın! tabii ki olumlu anlamda kollayan; destek olan, kol-kanat geren, sorunlara sahip çıkıp çözüm üreten), Vatan ‘ın her karışını benimseyen, gelişimden, ilerlemeden, bilimden, teknolojiden, sanattan, kültürden yana olan, ulusumuza özgü (iyi-doğru-güzel) değerleri, tabiat kaynaklarını ve ekonomik olgunlaşmaya yönelik yapılanmayı koruyan, korunması ve geliştirilmesi yönünde bilinç geliştirilmesini sağlayan, ulusal değerlerimize kimlik kazandırılmasını sağlayan, küreselleşirken güçlenen (küresel şirketlerin cirit attığı; uluslar arası fonlar için ucuz pazara dönüştürülme oyununa gelmeyen ve bu oyuna gelinmesine müsaade etmeyen), her yönden ileri doğru sıçrama yapılması yönünde etkin rol oynayacak liderler ve liderlerin lideri!..

Her zaman uyanık olmak, gelişmeden, ilerlemeden, ilimden-teknolojiden yana olmak, evrensel kültüre açık olurken (yine uyanık olup) yozlaşmamak, kendi kültürümüze-sanatımıza sahip çıkmak, kaliteden ve kaliteli olandan yana tavır sergilemek, işimizde ve özelimizde sorumlu davranmak (iyi insan, iyi vatandaş, iyi çalışan / yönetici / işveren, iyi aile üyesi, iyi öğrenci, …olmak.)

İlerlemek olabildiğince ve ilerlemeden yana olunmasını teşvik etmek, talep etmek…

İlerlemenin En Önemli Savaşçıları İçi, ; ÖĞRETMENLERİMİZİN GÜNÜNÜ KUTLARIM.

İlerlemek olabildiğince…Sevgi ve Aşk içinde…

Sağlıkla- Sevgi ile kalın;

Sevenlerinizle, Sevdiklerinizle…

Tarık Toraman

24.Kasım.2007

 
Toplam blog
: 38
: 629
Kayıt tarihi
: 21.09.07
 
 

Merhaba, MilliyetBlog 'un ilkeli yönetiminin yanı sıra; sağlamış olduğu sürekli gelişim içindeki ..