Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Şubat '14

 
Kategori
Felsefe
 

Yaşamın gerekçesi hayatın anlamı !-(1)

Yaşama gerekçen var mı be dostum? Elbette var, yaşama gerekçesi olmadan bir insanın yaşadığı, mücadele ettiği görülmüş müdür, diye suratıma yapışmaz mı cevap. Ben de diyeceğimi şaşırmış bir durumda tekrar konuşmaya başladım, adamın tüm cinlerinin etrafına toplandığını hal ve hareketlerinden anlamalıydım, ancak yerimde duramadım konuşmayı sürdürdüm. Peki, dostum bu yaşama gerekçelerinden birkaç tanesini sayar mısın dedim. Sen sorgu hâkimi misin be adam kafamın tasını attırma çek git başımdan diyeceğini anlamış bir halde şaka, şaka, neden yaşadığını hala anlamış değilim diyerek adamı resmen çıldırtmaya çalıştım.

  

Demez mi benim yaşama gerekçem senin gibi böyle adamların gelip beni çıldırtması için, yoksa seni meşgul edecek şu anda ne bulabilirdin ben olmasaydım diye bön bön suratıma baktığını görünce bu da benim gibi kafayı yemişlerden biri diyerek, adamın bam teline fazla dokunmadan yanından kalktım, bir sonraki banka oturdum ve gemiden inip, otobüslere, minibüslere ve taksilere koşan insanların yaşamını sorgulamaya başladım. Sorgulamaya değer mi, değmez mi bilmiyorum ama merak işte birden takıldı kafama…

Hakikaten yaşama gerekçesini ve hayatının hedefini,”Allah her şeyi yarattı ve hedefini gösterdi” buyruğunun belirlediği çerçevede yaşamayanlar yaşamış oluyorlar mı, bunlar hep kafama takılıyor da bu gün biraz sesli düşüneyim istedim. İnsan dışında kâinatta ne varsa bu ayete uygun ve mutabık yaşadığında kuşku yoktur. Ancak kendisine bir dirhem irade ve akıl verildiğinden dolayı, kendisini hedef belirleyen ve yaşamak için kendince gerekçeler oluşturan bu zavallının hayatı sorgulanmaya değmez mi?

“…Yeryüzünde halife olarak yarattım…”Cenabı Mevla’nın bu yaratma gerekçesini unutarak yeryüzünde bir haydut rolü üstlenen bu insanın haydutluğu hakikaten sorgulamayı değer. Ne tarafa bakarsanız, doyumsuz, ne yaptığının farkında olmayan, ancak sahip olmaya, toplamaya ve başkalarını (hemcinslerini)ortadan kaldırarak yaşam alanını genişletmeye ayarlanmış yırtıcı pençeleriyle, ona buna saldıran, manişizmin formatladığı bir farklı yaratık ortaya çıkmaktadır.
                  

Bu varlığın yaşama gerekçesini anlamaya çalıştığımız zaman.”Allah yarattı ve hedefini gösterdi…”buyruğuna uygun olanları bulmak oldukça zor, ancak onlar,”…kendilerine verilmiş zamanı kar olarak bilip…”yaşayanlar dediği hayatlarla ortalık dolup taşmaktadır.

Be hey insan denen zavallı, sen yaşama gerekçeni doğru dürüst anlamamışken, nasıl olur da kalkar, bir koca âlemin hayatını düzene koymaya çalışırsın. Kendi hayatlarına düzen kuramayanlar, Allah’ın hudutlarını asla tanımayanlar, yaşama gerekçelerinin hudutlarını da bu alanların dışında belirlemeye çalışırlar. Çünkü Allah’ın belirlediği hududun içine girdikleri zaman, birçok şeylerini hatta yaşama gerekçelerini bile kaybedeceklerini düşünebilirler. Bu varlıkları yaşama bağlayan, sahip oldukları, sahip olacaklarının hesabını her gün tekrarlamaları, bunları onların elinden aldığınız zaman, onların da bir an da olmadığını görürsünüz. İşte ben de bu gün klavyenin başına geçtim, bu kadar basit ve sıradan güdüler, en yüce mertebe de yaratılmış olan varlığın hayatının yaşama gerekçesi olursa, o nereye yuvarlanır diye biraz sesli düşünmeye başladım.

 

 

 

 

Evet, yaşama gerekçeleri ve hayatlarının hedefi tamamıyla sahip olma güdüleri tarafından yönlendirilen bireylerin yaşadığı toplumlarda barış çiçekleri asla tomurcuklanmaz, kardeşlik tohumları toprağa saçılmaz, gözü yaşlı anaların gözlerinden akan inciler kurumaz, ağlayan bebeleri susturacak yalancı memeler üreten fabrikalar iflas eder, boş tencerenin başında çocukları avutan neneler azalmaz, aileler boşanma davaları açmak için mahkeme kapılarını kırar, kimsesiz çocuklar ifadesi, toplumun temel lügatinin ilk kelimesi olup çıkar. Ezenler gururlu ve kibirli, ezilenler barut fıçısı, kısacası, insanlık arayışı ve insanlık dışı yaşamın savaşını durduramazsını.

Yani şunu hatırlatarak bu konuyu bu günlük burada kesmek istiyorum; sebebi ise çok ciddi bir böbrek sancısı senfonisi eşliğinde bu yazıyı yazıyor olmam. İnşallah nasip olursa insanın yaşama gerekçesini dilimizin döndüğü ve kalbimizin onayladığı şekliyle biraz sorgulamayı düşünüyoruz. İnşallah Rabbim o günleri yaşatacak hayırlı, sağlıklı ve sıhhatli bir ömür bağışlar.

Dualarınızı bekliyorum. 

Rabbimin bir ayeti yaşama gerekçemizi ne kadar da yerine getirdiğimizi(!) aslında bizlere gösteriyor.”…Onlara bir mevki makam verdiğimizde onlar, ekini ve nesli yok ederler(yani ifsat ederler)”Bu yaşama gerekçesini hayattan koparan insanlar olmak umuduyla…

SOSYOLOG-EROL KEKEÇ

 
Toplam blog
: 9
: 224
Kayıt tarihi
: 24.11.12
 
 

EROL KEKEÇ,SOSYOLOJİ VE PSİKOLOJİ ALANINDA EĞİTİM ALDIM. Yazarlık ve şairlik yapmaktayım. Düşünce..