Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Haziran '15

 
Kategori
Okullar
 

Yaşasın! Tatil Geliyor.

Yaşasın! Tatil Geliyor.
 

Tatil boş durmak değildir.


Yaşasın! Tatil geliyor.” diye sevincini belli eden öğrencilere bakıp, geçmişte yaz tatilinde- istekli ya da isteksiz -  neler yapmak zorunda kaldığım aklıma geldi.

Bildiğiniz gibi tatil, çalışıp ta dinlenmeye hak edenlerin, güç toplamak için “ortam değiştirmesi”dir. Bu durum özellikle öğrenci ve öğretmenler için geçerlidir. Tabii ki deniz kenarına veya yaylaya bir otele gitmek için, maddi durumları elverirse.

Varlıklı aileler çocuklarını tatil için “yurt dışı”na gönderirlerken, durumları uygun olmayan emekli ve işçiler de “hayatı öğrensinler” diye – zorunlu olarak - sanayi veya tarlalara “staja” göndermeyi seçmektedir.

Okullar yaz tatiline girince, sınıfımı doğrudan geçmeme rağmen, anam sokaklarda boş vakit geçirmeyeyim diye, İlkokul 4.sınıftan, Ortaokul son sınıfa kadar sabahları simit ya da “kumru” dediğimiz susamlılardan satmam için “fırın” sahibiyle benim adıma “sözleşmemi” imzalardı(!). Öğleden sonraları da, Salı pazarından aldığımız 2 çuval mısırı, evde kazanda kaynatarak,  kova içinde çarşıda “kaynamış darı, süt darı” diye bağırarak sattığımı hiç unutamıyorum.

Pet şişelerde su satışının olmadığı 1957-1961 yıllarda, Salı Pazarında bardağı 2.5 kuruştan Karacasu destisiyle “su” satardım. Halkla İlişkiler (!) konusunda, çok şey öğrendim bu işleri yaparken.

Oysa günümüzde durum farklı. Öğrenciler internet kafelere abone olmuşlar.

Üniversitede okuyanlar işin kolayını bulmuşlar sanırım. Büyükşehirdeki hareketli yaşamı, yazın ailesinin yanında bulamayacağını sanan üniversite öğrencileri de, egolarını tatmin için, üst sınıftan ders almak, ya da alt sınıflardan takıntısı olduğunu söyleyerek,  madden ailesini de zorlayarak üniversiteyi bitirinceye kadar “Yaz Okulları”na kalmaktadır. Her halde okurken “emekli” olacaklar.

Sınıfını geçen ve tatile gidemeyen işçi, memur ve emeklilerin şanslı çocukları da gelecek yıl okul masraflarını çıkarması için ailesinin isteğiyle ya sanayi çarşılarında, sahillerde gazino ve otellerde, ya da berber, kuaför veya esnaf dükkânlarında veya simit satarak – sabahtan akşama kadar - dinlenmeye başladılar bile (!).

Köylerde ve kırsal kesimlerdeki öğrencilerin gün boyu tarlalarda ırgatlık,  dağlarda çobanlık yaparak -  zorunlu – güneşlendikleri (!)  ve aileleri ile birlikte “tatil” yaptıkları (!) nı belirtmeme gerek yok.

Özellikle hafta sonlarında,  işleri tıkırında, tuzu kuru olan  ailelerin  çocukları da sahillerde “beach club” ve diskolarda, arkadaşlarıyla ellerinde, akıllı telefonları, içkileri, kulaklarında mp4’ leri, şezlonglarda “dünya sorunlarını”(!)  tartışarak “tatilde çalışmaktan”(!) yorulmaktadırlar.

Okula gitmeyen mink evin önünde ağlıyormuş. Neden ağlıyorsun? Diye sormuşlar. O da cevap vermiş. “ Ağabeyimin tatili var. Ama benim yok.” Tatil dinlenirken de geleceğe hazırlanmaktır.

Çoluk-çocuğunu geçindirmek için 365 gün durmadan çalışan, çocukları için tatilin sadece hayalini kuran, tüm ana-babalara sağlık, sıhhat ve sabırlar dilerim.

Sevgiyle kalın. Saygılarımla.

            Ali İhsan ÖZÇAKIR

            MEB. Emekli Bakanlık Başmüfettişi

            e-mail: aliihsanozcakir@hotmail.com

 

 

 
Toplam blog
: 172
: 4867
Kayıt tarihi
: 07.04.09
 
 

50 yıllık eğitimciyim. İngilizce öğretmenliği ve Bakanlık müfettişliği yaptım. Bunca yıllık eğiti..