Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

15 Nisan '08

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Yaşayan dört ölüden biriyim

Yaşayan dört ölüden biriyim
 

www.fotografdunyam.com


Portre / Hüseyin Avni DEDE.

Onun dizeleri olduğunu bilmeden onunla tanışmam 80'li yılların başında asker arkadaşımın "Hatıra Defteri"ne birşeyler yazmaya çalışırken oldu. Deftere benden önce yazan bir arkadaşım duygularını ifade edip yazdıklarının sonuna "O" şiiri eklemiş ancak şiirin kime ait olduğunu belirtmemişti.Okumuş ve açıkcası etkilenmiştim. Anonim bir şiir olduğu düşüncesine kapılmış hemen bir kağıda aktarıp askerliğim bitene kadar zulamda saklamıştım.
Yıllar sonra o şiir ile yeniden karşılaştığımda yazdığım kağıt artık lime lime olmuş, sararmış ve zor okuyonurdu ;

"Ayağımda pabuçlarım;
Üzerimde paltom yoksa,
Bir eskiciye satmışımdır.

Beyoğlunda çiçek pasajında,
Beni birkaç gün görmemişseniz,
Anlayın ki;
Karnımı doyurmak için
Yalandan bir suç işleyip,
İçerde yatmışımdır.

Ve Yenicami önünde oturmuş
Gelip geçenlere karşı;
Bir şiir kitabı okuyorsam
Bir şair dostumdan almışımdır.

Bütün bunlardan sonra,
Avucumdaki kağıt parayı
Biri verdi dersem inanmayın
Muhakkak çalmışımdır."

Bu dizelerin Hüseyin Avni DEDE isimli bir sokak şairine ait olduğunu yıllar sonra Beyazıt Meydanında bizzat ona ait olan bir şiir kitabını karıştırken öğrendim.Araştırdığım kadarıyla 1954 yılında istanbul Süleymaniye'de doğan şair yaklaşık 10 yaşından beri yani 44 yıldır Beyazıt Meydanında bulunan birkaç asırlık çınarın altında kendi şiir kitaplarını satıyor eski madeni paralar, pullar ve çevresinden hiç ayrılmayan sevimli sokak kedileri sergisinin diğer parçaları.Kendisi gibi bir şair olan Durmuş DEDE'nin oğlu.Kaybettiği eşinin de şair olduğu bilinmektedir.Şiir için herşeyini kaybeden babasına kaybettiği ceketini yazdığı şiirlerle yeniden giydirmiş.Önceleri babasının şiirlerini satmış sonra kendi şiirlerini yazmıştır.Hiç oturmadan sürekli ayakta durması ve hemen her parmağında bir yüzük bulunması diğer özellikleridir.Görünümüne ve uzun gri sakalına bakıp onu gerçekten dede sananlar için belirtelim "DEDE" onun soyadı.Şair Beyazıt Meydanı ve o ulu çınar ile öylesine bütünleşmiş bir durumdaki kime sorsanız size şairi gösterir.Yaşamın o köşeli dönemeçlerine ve katı kurallarına isyan edercesine kendi köşeli kenarlarını hiç törpületmemiştir.Sakalının 25 yıllık olduğu söylenir.Kent yaşamının genel kurallarına uyum gösterme gibi bir çaba
içinde olmamıştır.Her ne kadar aykırı görünse bile sessiz, sakin ve duru bir ırmak gibi şiir şiir çağıldamaktadır.

"Üç öğün biftek tüttü burnumda
Açlık kurşun gibi omuzuma girdi
Şiir ekmek oldu yedim su oldu içtim
Sesimi Beyoğlu’nda duyurdum
Açlık diye bir şey olmasaydı
Kimbilir ne kadar rahat uyurdum

Ben bu şehirde doğacak
Ben bu şehirde yaşayacak
Ben bu şehirde sürünecek adam değildim
Biliyordum bu şehir bana dardı
Biliyordum bu şehirde bir yığın
İnsan şeklinde hayvan vardı

İşte bu yüzden şair olmuştum ben
Bir yıldız gibiydi ellerimde mutluluk
Bir yıldız ellerimden kayan
Arabalar daha önce vardı Beyoğlu’na
Ben daha sonra yayan

Üç öğün biftek tüttü burnumda
Açlık kurşun gibi omuzuma girdi
Yediğim bir parça ekmek
İçtiğim bir bardak suydu
İnsanlar yalnızlığımın düşmanı
Çaresizliğimin en büyük korkusuydu"

Beyazıt Meydanındaki o ulu çınarın kökleri haline gelen bu güzel insan sanki Yahya Kemal'in o ünlü şiirindeki RİNT'dir.Kendini yaşayan bir ölüye benzeten Hüseyin AVNİ DEDE şiir anlayışının ve yaşam felsefesinin Orhan VELİ, Sait FAİK ve Neyzen TEVFİK üçlüsünün devamı olduğunu vurguladıktan sonra "Yaşayan dört ölüden biriyim" diye seslenmektedir.Çınarın Şairi ve Meydanın Şiiri ile devam edelim;

"kendimden biliyorum

sizi de ağlatırlar bir gün

nasibi acılardan alırsınız

sizi de öksüz bırakırlar bu kentte

bu kentte boynu bükük kalırsınız

kendimden biliyorum

hangi çiçeğe uzansanız

karanfil takılır elinize

güneşi eksik olmayan bir yürekle

ölü sokaklardan geçersiniz

dar ve uzun

ister istemez yalnızlık girer kolunuza

acıları bir kenara itmek isterseniz

kendimden biliyorum

zamanı kurşun gibi eritmek istersiniz

kendimden biliyorum

siz de alışırsınız zamanla

alıştım karlı gecelerin yağlı karanlığına

sattım kırmızı kazağımı ve akik yüzüğümü

kırmızı kazağa ellibeş lira verdiler

akik yüzüğe yüzotuzbeş

cebimdeki yirmi lirayla ikiyüzon etti

alıştım yağlı karanlığına karlı gecelerin

giyotinsiz karanfillere ağıt tuttum

önce aklımdaydı suyu ekmeği umudu

sonra unuttum."

Sokakların şairi yazmış olduğu bu dizeler ile sanki başına gelecek felaketi satırlarına dökmüştür.Zira Belediye Zabıtası onu diğer isportacılarla bir tutup çınarın altında bulunan sergisini kaldırmak istemekte diğer yandan gene belediye, ‘Adım Adım Beyoğlu’ sempozyumunda konuşmacı olmasını yani kenti anlatmasını istemektedir.Bizler yani "Tezatların Başkenti"nde yaşayanlar için sıradan bir olay gibi görünse bile bu "Yaman Çelişki" sonrasında belediyenin tutarsızlığına gülüp şaire bol bol üzüleceğiz anlaşılan.

Şiirler içinde sevgiyle kalın...


15.Nisan.2008/Salı

 
Toplam blog
: 262
: 1569
Kayıt tarihi
: 27.09.07
 
 

Anadolu'nun doğusunda sonradan ismi değiştirilen köylerden birinde zemheri zamanına denk gelen bi..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara