Yavuz Sultan Selim mi daha zengindi, ben mi?

Soru, hocam Sadun Aren’e ait.

Ben Mülkiye’de öğrenciyken Sadun Aren hocamızdan ders alma şansımız olmadı.

Hoca 12 Eylül’de tutuklanmış ve Mülkiye’yi kazandığım sene, yani 4 yıl sonra serbest kalmış ancak Mülkiye’ye dönmesine de izin verilmemişti.

İlk üyelerinden olmakla gurur duyduğum SBF Öğrenci Derneğimizin (12 Eylül’e meydan okuyan ilk öğrenci örgütlenmesi) ve Mülkiyeliler Birliğinin birlikte düzenlediği “Çarşamba Söyleşileri” etkinliğinde birkaç kez dinleme fırsatı bulabilmiştik kendisini.

Ajitasyon yapmazdı. Ders anlatırdı.

O söyleşilerinden birinde sormuştu soruyu…

“Yavuz Sultan Selim mi daha zengindi, ben mi?

…

Ben daha zenginim.

Yavuz Sultan Selim’in evinde televizyon yoktu, benim var.

O Mısır’a at sırtında birkaç ayda ancak gidebiliyordu, ben uçakla birkaç saatte.

O’nun at arabası vardı, benim otomobilim var…

Yavuz bütün servetini harcasa benim bugün sahip olduklarıma sahip olamazdı…”

…

Soru muhteşem… Cevap da.

Ve o gün öğrenci olan bizler, otomobili olan Aren hocamızdan daha zengin değildik.

Bugün, Dünya’nın herhangi bir noktasındaki tanıdıklarımızla cep telefonumuzdan görüntülü görüşebilme olanağına sahibiz.

Hocamız o gün otomobilini satsa dahi bizim bu olanağımıza sahip olabilme şansı yoktu…

Bizler şu an Yavuz’dan da, Aren Hocamızdan da daha zenginiz. Ama sahip olduğumuz her şeyi feda etsek dahi torunlarımızın sahip olabilecekleri basit şeyleri bugün elde etme olanağımız yok…

…

Yani diyorum ki, yaşadığımız dönemde sahibi olduğumuz şeylerle yetinmeyi öğrensek de daha fazlası, daha fazlası… için şu kavgaları bıraksak!

Hem bireysel ve hem de kolektif kavgaları…

…

Şu yaşadıklarımıza bakın.

Sadece şu içinde yaşadığımız 2016 Eylülünün başından ortasına, yaklaşık elli şehit, yaklaşık ikiyüzelli PKK’lı… can kaybı… IŞİD’ini, FETÖ’sünü saymadım bile

Memleket kan gölü…

Aylardır, yıllardır böyle…

Her neyin peşindeysek, elde etsek bile, topunu da versek bir kuşak sonraki tek bir ferdin sahip olabileceği bir küçük zenginlik dahi etmiyor….

Niye ki, bu kadar kavga, çekişme…

Kenan IŞIK