Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Temmuz '14

 
Kategori
Edebiyat
 

Yazar ve Yolculuk

Yazar ve Yolculuk
 

Davetkar ve gizemli ufuklar!


İnsanoğlu hep bir yerlere gitmek ister, bu istek insanın doğasında vardır. Gizemli ufuklardan gelen çağrılar ve içten yükselen bir ses gitme arzusunu sürekli kamçılar. Bu şiddetli gitme arzusu, derinlerde yatan ve hep o “merak” yüzündendir. Çağlar ötesinden günümüze, kulaktan kulağa fısıldanan bir miras gibidir bu merak duygusu. Öyle ya, şu akşamın sonunda, uzaklarda tutuşan ufuk çizgisinin ardında ne var acaba? Gel de merak etme! İşte, o içten yükselen ve karşı konulamayan ses bir gün öyle yükselir ki, yüreğinde tarifsiz bir heyecan ve coşku ile çıkılan yolculuğun tam ortasında bulur kendini insan.

İnsanoğlunun bu merak duygusu ve dizginlenemeyen gitme arzusu, Edebiyat dünyasında da nice yolculukların ve hatta keşiflerin kapısını aralamıştır. Yüz yıllar boyu, onca şair, roman ve öykücü, kısaca yazar, benzer duyguların yüreklendirmesi ile dünyanın dört bir köşesine yolculuklar yapmış, yaşadıkları müthiş serüvenleri kağıda dökerek sıcak odalarımıza taşımışlardır. Onların bu yolculukları, bazen düşlerini süsleyen bir kente olabildiği gibi, bazen de rüzgarın savurduğu dünyanın ucunda bir coğrafya parçasına olabilmektedir. Her ne şekilde olursa olsun, yazar bu serüven sırasında bir bakıma, kendine de yolculuk yapmakta, kendi diğer yarısını aramakta ve onunla bütünleşmek istemektedir. İşte onların bu, bazen başıboş dolaşıyormuş gibi görünmelerinin ardında dünyayı gözlemledikleri hakikati yatmaktadır. Her birinin farklı yaşam öykülerine baktığımızda, uzaklarda, kimi zaman varlık, kimi zaman yoksulluk, hatta sefalet içinde sürdürdükleri yaşamlar önceden adlandırılamayan bir kutsallık içermektedir. Stefan Zweig’ın, Malezya’da yaşadığı acılar, Jack London’un, kutuplardan Meksika’nın kavurucu ovalarına değin gözlemleri ve yaşadıkları, Somerset Maugham’ın Pasifik ve Hint Okyanusunun büyülü ikliminden, İspanya maceralarına, Panait Istrati’nin, Tuna boylarından Akdeniz’e uzanan küçük insanların kader tecellileri, Knut Hamsun’un Norveç’ten, Marcel Poust’un Fransa’dan aşka seslenişleri, Ernest Hemingway’in ve nice yazarların Paris aşkı, ve daha yüzlercesi.

Bu arada, Paris deyince orada biraz durmak gerekiyor, Fransa’nın bu büyülü kenti çağlar boyu birçok yazarın en büyük yolculuk düşleri arasında yer almış, hatta oraya kapağı atabilmek için, yukarıda bahsettiğim sefalet içinde yaşamayı göze alanlar dahi çıkmıştır. Bizden de birçok şair ve yazarın yolu bir şekilde Paris’e düşmüş ve/veya oradan aldıkları feyz ile en güzel edebi örneklerini vermişlerdir. Kimler yok ki, Nedim Gürsel, Yahya Kemal, Nazım Hikmet, Demir Özlü, Attila İlhan, Ataol Behramoğlu, ve diğerleri!

Bizler, bu büyük ve cesur düş serüvencilerine çok şey borçluyuz. Onlara gelecek kuşaklara da aynı tat ve lezzeti ile taşınacak olan dizeleri ile dünyamızı zenginleştirdikleri için, beş duyumuza da hitap ederek bize yaşattıkları ve kazandırdıkları için çok şey borçluyuz. Edebiyat dünyasının bu evrensel yolcuğu hiç bitmeyecek, yeni yazarlar, belki de öncekilerin hiç uğramadıkları yerlere ulaşmak için yollara düşmüşlerdir bile.

 

 
Toplam blog
: 220
: 2018
Kayıt tarihi
: 02.07.06
 
 

Yazmak, ufkun da ötesine taşan engin bir serüven gibi gelir bana ve gençlik yıllarımdan bu yana v..