Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Nisan '10

 
Kategori
Edebiyat
 

Yazı neden yazar, yazar?

Yazı neden yazar, yazar?
 

Yazan adamın halleri...


İnsan neden yazar?

Yazma ihtiyacını öğrenmiş midir yoksa içgüdüsel midir?

Yazımda kullandığı kendine has bir üslup geliştirmesi edinilmiş bir kazanım mıdır yoksa bu bir beceri midir?

Tanım:

Yazım: herhangi bir olgu, olay, edinimler gibi duyu organlarıyla algılanan tüm evrensel temaların yazıya aktarılması.

. Yazım:

a) Herhangi bir amaçla bilgilerin aktarılması amacındaki yazılar.

b) Herhangi bir edinimi paylaşmak amacıyla yazılan yazılar

Yazım amacı:

a.1) Herhangi bir bilginin aktarılması ve bu aktarımların öğretilmesi

a.2) Bilginin birikimleşmesini sağlam ve unutulmasının engellenmesi

a.3) yapılan fiil veya yaptırılan fiilin yazılı hale getirilmesi

a.4 ) Gelecek nesillerin geçmişi yaşantıların aktarılması

b.1) Kendi edinim ve yaşantılarının aktarılması

b.2) Geleceğe kendini aktarabilmek

b.3) Yaşamsallığında kendini gerçekleme merakı

Özellikleri:

a.a) Nesnel nitelikler gösterir- zaman zaman öznellikte gösterir-

a.b) Didaktik tarzda yazılardır

a.c) Tarihsel kronoloji bakımdan tutarlılık gösterir.

b.a) Özneldir.

b.b) Liriktir.

b.c) Herhangi bir tarihsel sınırı almaya gereksinim duyulmaz. Bilgi aktarım amacı olarak yazıya aktarılmasının amacı kalıcılıktır. Onun haricinde herhangi bir amaç ve kaygı taşımamaktadır.

Bireyin yazı yazmakta amacının yukarıdaki saydığımız temel etmenlere dayanıp dayanmadığını irdelemek gerekmektedir. Bu etmenlerin yazarın amacına ulaşmasındaki etkilerinin ne olduğunu belirlemek gerekmektedir. Amaç: İnsan edinimsel yapıt- yazı – verirken kalıcılık ve evrenselliği yakalamak için yazar. Yazar aynı zaman bilgedir. Bilge adam yazdığında evrensel kült içinde kalıcı olmak amacıyla yazmaktadır. Değişkenlerin belirlenmek:

    Fiziki şartlar Bilgi aktarımlarının yoğunluğu Yazma araç gereçlerine edinme Sosyo- ekonomik şartlar Psikolojik şartlar

Bireylerimizden yazar niteliklerinin gelişmişliğini tarihsel boyutta bakıp bir kronoloji sıralaması yapıldığında:

Namık Kemal, Şinasi,

İbrahim Şinasi

Ahmet Mithat Efendi

Ziya Paşa


Recai Zade Mahmut Ekrem

Abdülhak Hamit

Refik Halit Karay

Halide Edip Adıvar

Halide Edip Adıvar

Mehmet Akif Ersoy

Yahya Kemal Beyatlı

Abdülhak Sinasi Hisar

Reşat Nuri Güntekin

Ahmet Kutsi Tecer

:Peyami Safacahit

Sıtkı Tarancı

Ahmet Muhip Dıranasya

Osman Saba

Fazıl Hüsnü Dağlarca

Orhan Veli Kanık

Melih Cevdet Anday

Oktay Rifat Horozcu

Bedri Rahmi Eyüboğlu

:Necati Cumalı

Behçet Necatigils

Abahattin Kudret Aksal

Günümüz toplumunda var olan yazarların geçmiş yazar birikimlerinden ve yapıtların kalıcılık ömürlerinden kıyaslama yapıldığında değişken olarak belirlediğimiz şartların etkisinin az olduğu görülmektedir. Yazarlarımızın kalıcılıkta yetersizliklerinin nedenleri nedir? sorusu çıkmaktadır. Yazar olarak bu alanda üreten ve ürettiğini paylaşan yazarlarımızın neden kalıcı olmadıkları konjektürel bir yapı hegomanyasından mı kaynaklanmaktadır yoksa yazarlarımız evrenselliği yakalamakta aciz midir?

— Soruyu atlamak gerek, Bu sorunun cevabını vermem mümkün değil. Çünkü yazan adamlıktan öteye geçmemiş bir insanın denemesinde bunu cevaplaması komik hatta edebe mugayirdir.-

— Dünya klasikleri dediğimiz yapıtların genle karakteristik özelliklerine baktığımız da yazılmış olan dönemin bir parçasını aktarmasına karşın nasıl oluyor da kalıcı olabilmektedir. Yaşam bu kadar hızlı ilerlemişken insanları hala bu yapıtları okumaya cezbeden neden ne ki hala okunuyor. Kalıcı olmaktaki mahareti bizim yazarlarımız neden yakalayamadılar. Neden dünya klasikleri arasına giremediler.-

- Dünya klasikleri arasından seçtiğimiz herhangi bir yapıtta gerçekte yaşanmışlık gibi anlatılan bir olayın ironikte olsa yaşamsallığın sadece benzetmeleri çağrıştırarak başka şeyler anlatıldığı görülmektedir. Rus yazarlar toplumsal kuralları o dönem içinde anlatırken gerçekliği ve yaşayanları anlattıkları halde veya başka bir klasik yazar komik bir hikâye olan Don Kişot’la nasıl klasikleşmiştir. Öyle ya aptal bir adam ve seyisi. Her zaman olabilecek olanları mı anlatmaları Rus yazarları klasik yapan? Evrensel bir yazarın kaleminden çıkma – Don Kişot- bu yapıtla bazen hepimiz bir Don Kişot veya seyisi olduğumuzu mu bize hatırlattığı için bu yapıtlar evrensel yapıtlar oluyor?

- Düz yazı çeşitliliğinde yakalanmamasının nedeni belki bizdeki roman kültürünün oluşmamasıdır geçmiş dönemde. Ama diğer edebi türlerde neden klasikleşemedik.

- burada klasikleşememek güç, tanıtma ve anlatmayla ilintili olduğunu dile getirmezsek haksızlık olacağı düşüncesindeyim. Öyle ya anlatılmayan bilinmez ve değerlendirilmez. Belki Mevlana’yı biz de anlatmadık – reklamını yapamadık- diğer insanların bir kaçı buldu ve gün yüzüne çıkararak klasikleştirdi.

    Itri Abdürrahman Eşref Adem Dede Ahmed Paşa Ahmed-i Dâ'i Ahmedi Bağdatlı Ruhi Bâki Fuzûlî ……

Ya diğer yapıtları veren şairlerimizi ne yaptık onları klasikleştirmeyi bırakın ben bile anlamaz halde okuyorum bu da bizim herhangi bir edebi kültürümüzün 100 senelik olduğunu gösteriyor. Belki dünya klasikleri haline gelebilecekken çeşitli edebi dalda ürün veren yazanlarımız sadece yazar olarak kalmış ve evrensel yazarlığı yakalayamamış. .

Birey olarak günümüze kadar ele aldığımız yazarlarımızın evrenselliği yakalayamaması yazmadaki amacının büyüğünü yerine getiremediklerini göstermektedir…

İnsan neden yazar probleminin amacını yerine getirememiş olmaktadır. Günümüz yazarlarının temel amacı olarak alt amaçları genel amaç olarak belirlediklerini ve sadece yazar olmak için yazdıklarının mı kabullenişliğinde yazmaları kalıcılıkta sadece yüzeysellikte – belirli bir zaman diliminde kalıcılık- kalmaktadır. ...

………………………………………………………

..... Yazmak paylaşmak adına edinim düşünce ve algıların ortak kümesiyle yazıya geçirilmiş bir biçimse; bu biçimin kalıcılığı – kısa bir zaman- yazarlığı, bu zaman diliminin genişliği de yazarın kalitesini belirlemektedir.

Yazar güdüsel olarak yazı yazar kazanılmış fikirlerinde kendinden bir şeyler katar ve edinilmiştir. Güçlü bir kalem için beceri şart olmasına rağmen yaşanmışlıkların zenginliği ve aktarımların güçlülüğüyle eşdeğerdir. Yazarların kendi dünyalarından getirmiş oldukları sezgileri ve düşünmeleri mutlaka vardır. Ama sonuçta yazarlık edinilmiş bir kazanımdır. Yazmak İNSANIN KENDİNİ SOMUTLAŞTIRMASIDIR. BAŞKA BİR DEYİŞLE İNSANIN EDİNİLMİŞLİKLERİNİ SOMUTLAŞTIRMASIDIR. VAR OLDUĞUNU BİLDİRMESİ VE GÖRMESİDİR. İnsan bunu yakalamak için yazar, kendi yaşamı içinde. Bu sadece yazan adam- kadınlıktır. Kendini gerçekleme kaygısı içindeki insan kendini somutlaştırmak adına yazıya sarılır ve paylaşır, kendini aslında. Yazar olmadan sadece yazan adam olarak yazmaktaki amaçta bu belki bunu gerçeklemeye çalışmaktan ibaret olsa gerek.

Yazmak sonradan öğrenilmiş bir kazanımdır. Ancak dilsellik yönünden baktığımızda içgüdüseldir. Dilin işlevini yerine getirmek amacıyla yazı yazılıyorsa içgüdüseldir. İnsanlar iletişimlerini yazılar aracılığıyla yaptıklarını düşündüklerinde ve yazmak bir iletişim aracı haline dönüşmüşse içgüdüselliktir.

Yazar üslupsal zenginliğini doğuştan kazanımlarına borçludur. Eğer doğuştan kazanım olmasaydı yazarlık öğrenilen bir form olsaydı. Kalıcılara baktığımızda- evrensel yazarlara- bu kadar az olmazdı. Her kült içinde parmakların sayısı kadar evrensel yazar olduğuna göre yazarlıkta doğuşsal getirimler ön plana çıkmaktadır. Diğer güzel sanatlarda olduğu gibi. Heykeltıraş mermerin içindeki heykeli görürken yazarda kelimelerin arasındaki estetiği ve anlatım zenginliğini görmektedir. Bu estetik anlayışı da doğuştan getirilen bir olgudur. Öğrenilmiş olgu olarak iyi bir okuyuculuk mümkündür.

EVRENSEL YAZAR neden yok bizim kült içinde sorusunu bir değerlendirme yazısında yazmak istememden dolayı burada anti parantez koyarak yazarla yazan adam arasındaki farktan, yazarla evrensel yazar arasındaki farkların değerlendirmesine yer vermeye çalışacağım.

Yazım yapan kişileri _ öznel yazımlar açısından- değerlendirip sınıflamak:

Kalıcılık: Kısa zaman için kalıcı olan An da kalıcı olanlar. Zamanın ötesinde kalıcı olanlar. Kısa zamanda kalıcı olanlar: Yazdıkları sürece var olanlar ve hatırlananlar.

Anda kalıcı olanlar: Kelebek yazarlar - Ben-.

Zamanın ötesinde kalıcı olanlar: Klasikleri yazanlar- Evrensel yazarlar- .

O halde yazarlık doğuştan getirilmişliğin yaşanmışlıklarla işlenmişliğin getirdiği ve bunun sonucunda yaşamsal döngüyü somutlaştırma ölçütünde yazan adam-kadınlıktan, yazarlığa; yazarlıktan, evrensel yazarlığa geçişi ifade etmektedir.

 
Toplam blog
: 84
: 575
Kayıt tarihi
: 11.09.08
 
 

Yaşamak; herhangi bir amaç taşımadan sadece insan olmanın bilincine vararak yaşamak. Tek cümlelik..